Beni diz çöktürmeye çalışanlar yarın önümde diz çökecekler
Yücel Dönmez ismini daha önce duyduysanız çok şanslısınız. Çünkü o dünyanın en iyi sanatçılarından biri. Bunu ben değil Amerikan sanat tarihi ansiklopedileri söylüyor. Dönmez için, Amerikalı eleştirmenler, ‘Kendi öz kültüründen yola çıkarak Türk resmini çağdaş resim dünyasına kabul ettirdi’ diye bahsediyorlar.
Uzun yıllar ABD’de yaşayan sanatçı eserlerinde kullandığı başta ebru sanatı olma üzere hat, tuğra, süsleme, kaligrafi ve varak gibi Türk resmine ait geleneksel elementleri yurtdışında sevdirdi. Ayrıca dünyada kazıma tekniğini onun gibi kullanan yok.
21 Mayıs tarihine kadar açık olan galeri rh+’te kendi adıyla açtığı sergisinde Dönmez’le konuştuk. Her ne kadar Kendisi için ‘sivri dilli’ diyenlere kızsa da, Dönmez çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bu arada belki de önünden onlarca kez geçtiğininz Taksim-Kabataş Metro hattının Taksim istasyonu bölümünde yer alan 12 metrekarelik metal üzerine akrilik resmi, 7 metrekare çağdaş camaltı resmi ve 6 metrekarelik bir dijital resim Yücel Dönmez’in eseri.
YÜCEL DÖNMEZ SERGİSİNDEN FOTOĞRAFLAR
Size neden herkes ukala diyor? Biraz bizim için de serginiz ile ilgili ukalalık yapar mısınız?
“Türkiye’de bunlar ilk kez görülen eserlerdir.’ diye sergisini anlatacak bir sanatçı varsa, ben şu anda sanat yapmayı bırakırım. Bunu diyen biri olamayacağını bildiğim için de en iyisi benim. Şu anda rh+’teki sergimin üzerine bir sergi yok. Benim yaptığım çağdaş camaltı sanatını da benden başka yapan yok.
Ayrıca ben çok özgün bir sanatçıyım. 6 tane asistanla çalışmıyorum. Tek başıma her eserin her detayına kadar kendim hazırlıyorum. Sergideki tüm eserler Yücel Dönmez eseri.
‘İSTANBUL MODERN’ DAHİL ÜLKEMDE KÖTÜ NÜYETLİLERİN SAYISI ÇOK
Yücel Dönmez’in serilerini neden sık sık göremiyoruz?
Türkiye’ye sadece sergi açmaya geliyorum. Amerika’ya yerleştikten sonraki ilk sergimi Türkiye’de 20 yıl önce açtım. Basında patlama yaptım, eserlerim sanatseverler tarafından daha da tanınmaya başlandı. Ama her Amerika’ya geri dönünce bu sefer unutuluyorum.
İki sefer Amerika’dan çalıştığım galerimi Lütfi Kırdar ve TÜYAP sanat fuarlarına getirdim. 8 kez fuarda yer aldım. 2006 yılında gerekçesiz olarak TÜYAP sanat fuarına bir galerinin sergilemek istediği eserlerim alınmadı. Bir garip durum var sanat piyasasında.Müzayedeler var benim resimlerimi nedense koymak istemiyorlar nedeni ise, ellerinde bir liste var ve onun dışına çıkamıyorlar ve bunu da açıkça söylüyorlar. Zaten düzeysiz manipülasyona açık müzayedelere katılmak istemem fakat açıkça ayırımcılık yapılması karşısında da insan ortalıktaki şaibelere istese de istemese de inanmak durumunda kalıyor ki, şaibeler çok şaşırtıcı boyutta...
Ayrica Metro istasyonlarına koyduğum orijinal eserlerden dolayı doğan bir kıskançlık sonucu çeşitli oyunlar kuruluyor ve ülkemizin demokratik durusuna da gölge düşürüyor bu çarpıklıklar. Başka kesimlerde belki ayırımcılık bu derece koymaz da sanatta ayırımcılığın’ kotu niyetin ve faşist davranışların yerinin olmaması gerekir. Bu yüzden sadece ben değil birçok sanatçı da ayni kaygılar içinde. Bu yüzden son yıllarda fuarlarda yer almak istemedim.
Neden böyle bir tavır koydunuz?
Maalesef sanat adına ülkemizde kötü niyetlilerin sayısı çok. Örneğin İstanbul Modern de öyle. Dünya görsel sanatlarına yeni teknikler getirmişim, kurduğum üsluplar çağdaş sanat dünyasında kabul görmüş, yaptıklarım Amerika’da bile görsel sanatta yeni bir oluşum diye müzeden televizyonlardan sunulurken, Amerika sanat tarihi literatürlerine girerken, bu kadar başarımı göz ardı edip beni henüz çağdaş bir müze olabilme kriterlerine ulaşamamış İstanbul Modern’e almıyorsun.Elbette ki bu tur ayırımcılık karşısında insanların kafası karışıyor, “Müze mi yoksa şahıs koleksiyonu mu” diye... Bu konuda isterlerse kimle olursa olsun, medya da televizyonlarda tartışmaya girer ve çağdaş müze nasıl olur onu tartışır ve de yanlışlarını da kamuoyuna anlatabilirim. Henüz 3 yıl önce kendilerine kurye ile gönderdiğim iletime yanıt bile veremediler. Çıksınlar anlatsınlar neden birileri müzede ve neden birileri göz ardı edildi. Müzede olanlar hangi açıdan orada olmayı hak ediyorlar olmayanlar neden hak etmiyorlar? Bunun hesabini verebilirlerse ne ala fakat verebileceklerini de sanmıyorum...
Peki, tüm bunlar sizi yormuyor mu?
Ben 68 kuşağıyım, devrimci kuşaktan geliyorum o yüzden mücadeleden yorulmam.
Mehmet Ulusoy, Ali Özgentürk gibi isimlerle sokak tiyatroları yaptık. Erzurum’daki ilk tiyatroyu kuran benim. O zaman da komünist ilan ettiler beni. MİT’in doğu kesimi bizim peşimizdeydi o zamanlar. Yani sanat adına takip edildik. Afislerimiz yırtıldı, tacize uğradık. Sonradan anlaşıldı ki, fedakarlıklar etmişiz...
Şimdi ise ülkemde bazı, böcek gözüyle bakanların görüşlerini düzeltmek için çabalıyorum. Neden pes edeyim ki…
Madem öyle senelerce Türkiye’de sanat adına savaş verdikten sonra Amerika’ya neden gittiniz?
İşin açıkçası Türkiye’de çağdaş heykel sanatının öncülerinden Kuzgun Acar benim aklıma girdi. ‘Çok uçlarda bir sanat yapıyorsun, adın deliye çıkacak’ diyerek beni Amerika’ya yönlendirdi. 1974 yılında 75yılında kara resim yapmaya başladım. Dünya üzerinde o dönemde çok büyük alkış aldı. Hatta tescillendi ve bir Türk ilk defa kara resim yaptı.
Ayni tarihlerde Land Art yapmaya başladım ki o tarihlerde ülkemizde görsel sanatlar henüz tuval ve yağlıboyayı aşmamıştı... Bugün Kar Resmi projem dünya sanat tarihi araştırmalarında Richard Long ile ayni bolümde yer alıyor.
EROL AKYAVAŞ’IN DOĞRU SENTEZ YAPTIĞI TARTIŞILIR
Kendi sanatınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
2005’de bir sergi açtım ve dedim ki Türk Çağdaş Sanat tarihinin en önemli sergisi. Kimseler çıkıpta “hayır” demedi... Kanada, Çin, Avustralya gibi pek ülke kendi çağdaş sentezini ortaya koyamadı ve Bati’li gibi resim yapıyorlar. Orta Doğulu sanatçılar da sentez adına Arapça alfabe ile kompozisyonlar yapıyor ve adına da sentez diyorlar oysa sentez yapmak için bulunduğun coğrafyanın kültürel değerlerinden faydalanacaksın ve yaptığın eserlerde bunu hissettireceksin.
Benim yaptığım resimlerde ebru, hat, kaligrafi. Tura, süsleme sanatı ve Bizans hissediliyor fakat bu saydıklarım değil yaptıklarım. Kurduğum sentez Türk-İslam sanatındaki geleneksel öğeleri sadece hissettiriyor ki bu da doğru sentezdir...
Türkiye’de size göre sentez yapan başka sanatçılar var mı?
Türk sanatçılar arasında ise Erol Akyavaş’in yani sıra Ergin İnan’ı da sayabiliriz fakat ne kadar doğru sentez ortaya konulduğu konusunda ise tartışılabilir.
TÜRKİYE’DE KOLEKSİYONER TİCARET YAPMAYA ÇALIŞIYOR
Peki, sanatçılar tarafından yapılan eserler, Türkiye’deki koleksiyonerlerin tercihlerin doğrultusunda mı ilerliyor?
Amerika ve Avrupa’daki tercihler ve görüşler Dünya Sanat Platformu kriterlerine göre. Türkiye’de ise bu kriterlerin hiçbiri yok. İşler ticarete dönüşmüş durumda. Yani “ben bu resmi 3 bine alırsam 15 gün sonra 5 bine satar mıyım?” mantığında işler yürüyor. Sen sanat adına nasıl bir eser ortaya koymuşsun, kimsenin umurunda değil maalesef. Türkiye’de sanattan para nasıl kazanırım olmuş. Sanatı popülizm olarak algılamak, manipülasyona sürüklemek bence kotu kalplilikten başka bir şey değil ve ülkemizde sanatın doğru yerlere ulaşmasına zarar verir. Top kafalı olmamak gerekir. Sanata ve sanatçıya böcek gözlerle bakmamak, insancıl bir yürek ile yanaşabilmek en iyisi ve bu yapılmaya başlandığında ise, ülkemizdeki yetenekleri kimseler tutamaz...
O zaman bu durum sanatçının sanatını da çok etkiliyordur…
Etkilemez olur mu? Sanatçı ne yapıyor; ben ağayım, paşayım, aşiretim diyor benim çevrem var diyor. Parayı çevrem dediği etrafındaki insanlar döküyorlar. Yaptıkları ise sanatın ‘S’i olmayan eserler. Ama bir anda sansasyon yapıyorlar. ‘Bir kaç milyon dolar benim resmim’ diye ortalıkta geziyorlar. Bir sanatçının herhangi bir eserinin bir kaç milyon dolar etmesi için o eserin Dünya Sanat Platformuna bir yenilik sunması gerekir. Manipülasyonlarla suni olarak yükseltilen fiyatlar doğru fiyatlar değildir ve ülkemizde sanatın gelişmesine de zarar verir...
Bir sanatçı stilini ve tarzını değiştirebilir mi ki bu ticari ortam oluşuyor?
Sanatçı kendine özgü olmak zorundadır. Mesela ileride kime ait olduğunu bilmeden herhangi bir yerde gördüğünüz bir eserim için de ‘bu eser Yücel Dönmez’in’ diyeceksiniz. Bundan emin olabilirsiniz. İmzam benim bu eserler. Sanatçının yaptıkları ne zaman ki imzası yerine geçebiliyorsa o sanatçı gerektiği gibi yol alıyor diyebiliriz.
GÜVENDİĞİM BİRİNE ESERİMİ SATARKEN İNDİRİM BİLE YAPIYORUM
Türkiye’deki, galerilerden koktuğunuzu söylüyorsunuz? Neden… Sizi korkutan etkenler neler?
Galerici önce yaptığı isi iyice bilmeli, araştırmacı ruhu olmak durumundadır. Bazen bir galerici ile karsılaşıyorum daha beni bilmiyor ve gülüyorum. Zaten bu yüzden de birçok galeri açılıp kapanıyor.Galerici sanatçı ile vardır. Bu yüzden sanatçının yumuşak yüreği kırılmamalı ki, galericiye de iyi eserler satabilme sansı doğsun.Geçenlerde bir koleksiyoncu neden eserlerimi sergilemediğimi, insanlardan esirgediğimi sorguladı. Bende Leo Castelli bana sergi teklif etti de yok mu dedim diye yanıt verdim.
Bir olay anlatılıyor; birisi 10 bin dolara aldığı bir resmi 10 yıl sonra galericiye götürüyor ve yerine başka bir resim almak istediğini söylüyor. Resmi seçiyor fakat galerici 10 bin dolara sattığı resmi ancak 900 dolara geri alabileceğini belirtiyor. Müşteri nedenini sorunca da fiyatının düştüğünü soyluyor. Bu sanat piyasası için büyük bir skandal. Bir galerici yıllar önce sattığı eserin değerini bugün onda birine düşürebiliyorsa, burada bir adaletsizlik ve büyük bir skandal var.Gerçi son yıllarda pek bu tür şeylere rastlamıyoruz fakat daha farklı oluşumlar da bizi sürprizlerden geri koymuyor.
Sizin eserleriniz pahalı mı?
Kesinlikle hayır. Yeni koleksiyoncuya tenzilat da yapıyoruz. Aslında samimi bir koleksiyoncuysa, tüccar değilse ona özellikle satmak bile istiyorum. Çünkü tüccar olmayan eserin değerini daha iyi bilecek ve onu çocuklarına hatta torunlarına miras olarak bırakacaktır. Bugün sanat eserinin emlakten da daha iyi bir yatırım olduğu gerçek. Sanatçı bir yerlere girebilmişse ve Edirne’nin dışında da ilgi görüyorsa o sanatçıya yatırım yapmak mantıklıdır.
Adamına göre de satıyorsunuz yani eserlerinizi…
Özellikle piyasaya yeni koleksiyoncular girsin istiyorum. Ben isterim ki gelmiş sevmiş almış
O bir gün müthiş keyiflenecek yanındaki de kafasını vuracak. Bu isler böyle.
Amerika’da her TV ye çıktığımda evimin önüne limuzinler gelirdi eserlerinden satın alabilmek için. Ama burada 1,5 saat konuşursun TV’de kimse zahmet edip aramıyor bile.
TÜRKİYE’DE GERÇEK KOLEKSİYONER YOK
Türkiye’nin en iyi koleksiyonerleri kimler?
Türkiye’de manipülasyon yapan çok gerçek koleksiyoner ise yok denecek kadar az. Kimse de kusura bakmasın. Gerçek koleksiyoncu araştırır, sadece danışmanının ağzına bakmaz. Benim eserlerime ilgi gösteren koleksiyonerlere kimlere yatırım yapabileceklerini soyluyorum ve ne kadar zamanda ne kadar prim yapabileceklerini de önlerine koyuyorum ki, en güvenilir istatistikler gibi doğru hesaplardır bunlar.
Müzayedeler çok popüler olmaya başladı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Daha önce de söyledim, bazı firmalar müzayede de satılacak eserleri liste yapmışlar. O listeye de kimsenin eserlerini eklemiyorlar. Maalesef bazı sanatçıların eserlerinin fiyatlarını arttıracağız mantığıyla ticari işler dönüyor müzayedelerde. Türk sanat adına ne kadar kötü bir yöntem. Tamamen ticari.
2009’da ‘Mavi Senfoni’ rekor fiyatla, geçtiğimiz aylarda da İngiltere’de Sotheby’s Müzayede Evi’nde satılan Burhan Doğançay’ın eserlerinin çok ciddi rakamlara ulaşması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Doğançay’yı Amerika’dan tanıtım. Bir zamanlar Amerika’da yakınıyordu Türkiye’de haberlerim yer almıyor diye. Burhan Bey’in suçu yok. Çok iyi bir ressam. Sanatına söyleyecek hiçbir lafım yok ama nedense adi kullanılarak yanlış haberler de yapıldı. Örneğin Metropolitan müzesine 12 yağlıboya tablosunun alındığını ulusal bir gazetemiz birinci sayfadan tam sayfa duyurmuştu. Kimseler de haberin doğru olup olmadığını araştırmadı ve Doğançay resimleri birden bire büyük prim yaptı. Simdi o yanlış haberi yapanlar veya yaptıranlar neden ortaya çıkıp kendilerini tekzip etmediler veya etmiyorlar? İste insan olarak konunun burasında isyan edebiliyoruz doğruyu bildiğimiz için...
Dogrusu ise, birisinin Burhan Doğançay’ın 12 baskısını Metropolitan’a hediye ettiğiydi. Hediye edilen baskılar Dogancay’in New York’taki köprüler fotoğraf sergisinden miydi yoksa ongun baskılarından mi bilmiyorum fakat doğru su ki Metroploitan müzesi para ödeyerek herhangi bir yağlıboya veya başka bir eser almamıtır. Sadece enventorisine 12hediye baskıyı koymuştu.Bir müze bir eser satın aldığında belgesi de olur o satışın...
Bakıyorum da maşallah ülkemden dünya müzelerine sanki yüzlerce sanatçının eseri girmiş fakat sanki müzelerde buhar olmuşlar ve kimseler göremiyor.
MERTODAKİ ESERLERİMDEN BELEDİYE KARDA BEN ZARARDAYIM
İstanbul’daki metro istasyonlarındaki yer alan eserleriniz için hak ettiğiniz kadar para aldınız mı?
Bugün metro istasyonuna koyduğum 12 metrekarelik resim ve camaltının ederi 1 milyon TL.Ama ben 4 eser için o tarihte çok daha az bir rakam aldım. Yani belediye karda ben zarardayım. O eselerim sayesinde Türk sanat tarihinde ilk defa kamusal alana orijinal sanat eserleri konulmuş oldu. Başka hiçbir örneği yok. Şişhanede ve Taksim metrosundaki eserler için belediyeye fiyat olarak çok yüklenmedim. O yüzden belediye 10 kat karda.
Eserlerinizin metro duvarlarında sergilenmesinden mutlu musunuz? Yoksa pişman oldunuz mu?
Halkla iç içe olmak güzel. İnsanların seyretmesi, incelemesi, resimlerini çekmesi çok hoşuma gidiyor. Ama tek mutlu olmadığım bir şey var. Şişhane metrosundaki eserim hakkında birisi “bunlar ne ya, kesmiş fotoğrafları yapıştırmış” diye konuşuyormuş. Gencecik bir yetkilinin kolaj sanatından haberi yok herhalde ve nedense daha değişik isler yapabilecekken metro istasyonlarına, o yetkili isleri İznik Çini Vakfı’na aktarıyor ve de İstanbul kamusal alanlara çağdaş, taşınabilir nitelikte eserler koyacağına, amatörce hazırlanmış çinilerle süsleniyor...
Burada sunu demem gerekiyor; benim 8 ayda hazırlayıp tasarladığım eserden bir şey anlamıyorsan susacaksın.
Aslında bu konuda çok söyleyeceklerim var fakat önce konularla ilgili olarak bir gündem yaratılması lazım ki, ne ak ne kara ortaya koyabileyim...