Ben, size talibim
Geçenlerde (“Taha Kıvanç ile Fehmi Koru aynı insandır a Serdar!” diye benimle dalga geçenler olunca) “Niye bana aptal muamelesi yapıyorsunuz!” diye şikayet ettim, bir hanım okurum üzüldü, özür dilemeye davrandı.
*
Ben, meramımı anlatmayı beceremiyor olabilirim. Fazla üstü kapalı yazmış olabilirim. Yani bende kabahat olabilir. Biliyorum.
Herkes esprilerimi, üst kapalı laflarımı anlamak zorunda değil. Herkesin espri anlayışı farkı olabilir. Bunu da kabul ediyorum.
*
Ben de elbet, her gazeteci gibi, haberim, yazım iyi reyting yapsın, çok okunsun, ses getirsin isterim.
Ama bunun bir sınırı var. Okutmak için, ses getirsin diye yapacağım ve yapmayacağım şeyler… Yani etik ve gazetecilik anlayışının getirdiği sınırlar. Mesela okutacağım diye provokasyon yapmam, sırf aykırılık olsun diye, bekleyip bekleyip herkesin dediğinin aksini yazmam, işkembeden sallamam, ona buna bulaşmam…
Sonra, ben, ‘belli bir okura’ talibim, belli bir ‘okur kalitesi’ne. Sayıdan çok kaliteye yani…
Kimi çok okunan yazarlar vardır, gazeteyi kahvede yahut berber salonunda okuyan okura hitap eder, bilgi / kültür / anlayış seviyesi en düşük olana. Sayıca en kalabalık olan kitleye.
Biraz iddialı olacak ama…
Hayır, ne pahasına olursa olsun, POTANSİYEL OLARAK EN SALAK yani kafası en kalın okuru hedef alarak yazmayacağım, sayıyı artıracağım diye, asıl değer verdiğim okuruma EBLEH muamelesi yapmayacağım.
Okuruma saygısızlık etmeyeceğim!..
Ne yapalım, diyorum ya her zaman, ben SİZE talibim, kaliteli bir okur kitlesine. Az ve öz.
Kalite az bulunan bir değerse, kabahat ne sizde ne bende…