Türkmenlerin yıllardır terk etmediği gelenek
İran'daki Türkmen kadınlarına özgü başörtüsü ‘yalık’ ve evliliğin simgesi olarak kullanılan ‘annak’ başlığı nesilden nesile aktarılarak kadim bir gelenek olarak yaşatılmaya devam ediyor.
‘Yalık’ ve ‘annak’ İran'ın kuzey ve kuzeydoğusundaki eyaletlerde yaşayan Türkmenlerin kent ve köylerinde tüm kadınların üzerinde milli bir sembol olarak dikkatleri çekiyor.
Türkmenlerin milli giysisi yalık
Türkmenlerin resmi milli giysilerinden kabul edilen yalık ve evliliğin göstergesi olarak takılan anlamı da annelik olan annak, özgün nakış, desen ve motiflere sahip. Başörtüsü olarak takılan yalık, baş tarafından bele kadar sarkıtılıyor ve genellikle iğneyle bağlanmadan iki ucu elle tutuluyor. Baş tacı olarak nitelendirilen annakın yüksekliği ve genişliği yöreden yöreye değişebiliyor. Yüzyıllardır nesilden nesile aktarılan bu gelenek günümüzde de Türkmen kadınları tarafından yaşatılıyor ve gencinden yaşlısına kadar tüm kadınlar bu milli giysiyi üzerinde özenle taşıyor.
İran Cumhurbaşkanlığı Turizm, El Sanatları ve Kültürel Miras Kurumu Başkan Yardımcısı Veli Teymuri, Türkmenlerin örf, adet, folklor ve yaşam tarzlarıyla İranlı bir kavim olmanın yanında kültürel asaletlerini de koruduklarını belirtti. Teymuri, şu ifadelere yer verdi: "Türkmenler kültür ve yaşam tarzlarıyla bu toprakların asil bir rengidir. Sahip oldukları kültürel asaletle yaşadılar ve bunu korudular. Her ne kadar diğer kavimlerle bir arada yaşasalar da kendi kültürel asaletlerini muhafaza ettiler."
İran Cumhurbaşkanlığı Turizm, El Sanatları ve Kültürel Miras Kurumu Günbed-i Kabus sorumlusu ve kendisi de bir Türkmen olan Meryem Ağatabey, Türkmen kadınlarının giyim tarzının İslami olduğunu belirterek, el dokuması başörtülerin gül motifleri ve iğne işlemeleriyle öne çıktığını söyledi. Kendisinin de yalık ve annak taktığına ve bunun geleneksel bir giysi olduğuna vurgu yaparak, "Bu geleneğin bugüne kadar korunması ve şimdi de devam ettirilmesi bizi memnun ediyor. Civar eyaletler ve Kuzey Horasan'daki Türkmen kadınları da aynı şekilde giyer. Bu bizim milli başörtümüzdür." diye konuştu. Türkmen kültüründe kırmızı ve sarı renklerinin çok önemli olduğuna ve başörtülerin kenarlarının bu renklerle süslendiğine dikkati çeken Ağatabey, tüm bunların bir hikâyesi olduğunu anlattı. Aradan geçen zamana rağmen kadim âdeti yaşatmaya devam ettiklerini dile getiren Ağatabey, "Kentimizde çarked, kurte, batik ya da yalık dediğimiz eşarpların üretilmesi için sekiz iş yeri açtık. Buralarda üretilen eşarpların Türkmen kentlerde iğneyle işleniyor ve satılıyor. Başörtülerimizin özgünlüğünü ve orijinalliğini koruyabilmek için yardımcı oluyoruz. Kumaşlar da komşu kentlerden ya da köylerden el dokuması olarak geliyor bize." bilgisini paylaştı.
Ağatabey Günbed-i Kabus'un Türkmenlerin halısıyla ün kazanmış bir şehir olduğuna dikkati çekerek, El Sanatları ve Kültürel Miras Kurumu olarak bu eserin Dünya Mirası listesine girmesi için farklı çalışmalar yürüttüklerini ve milli düzeyde kabul gören bu önemin uluslararası alanda da kayıt altına girmesi için çaba gösterdiklerini ifade etti.
Projelerden bir tanesinin de Türkmen kilim ve halılarındaki nakışlar, motifler ve bunların hikâyesi olduğunu dile getiren Ağatabey, yaptıkları çalışmalarla şehirde ve köylerde el dokuma halısı üretiminin yeniden canlandığını kaydederek, halının Dünya Mirası listesine girmesi halinde asırlardır nesilden nesile aktarılarak sürdürülen işin emektarlarına yardımcı olabileceklerini söyledi.
Bir başörtünün kenarlarını işlemek bir hafta sürebiliyor
El halısı dokuyan ve başörtünün etrafındaki süsleri ören Hatice Emiri, eni ve boyu bir metre 40 santim olan bir başörtünün kenarlarındaki süsleri işlemek sabahtan geceye kadar çalışması ve seyrek dokuması halinde bir gün sürdüğünü ancak daha sık dokumak istediğinde ise bir haftasını aldığını anlattı.
Eşarpların İran'da üretildiğini ayrıca Türkiye ve diğer ülkelerden de ithal edildiğini aktaran Emiri, kumaşın üzerindeki tüm işlemlerini kendileri tarafından yapıldığı için Türkmen başörtüsü olarak bilindiğini kaydetti. Emiri, el halısı da dokuduğunu ve üç metrelik yün halının bir ay, ipek olanın ise en az bir yıl sürdüğünü vurgulayarak, ürünlerinin ziyaretçiler tarafından çok beğenildiğini ancak satışların son zamanlarda düştüğünü belirtti.
Nevruz tatili ve onu takip eden aylarda sattıkları mallarla yıllık kiralarını çıkardıklarını söyleyen Emiri, dokudukları halılardan Türkiye'ye de sattıklarını ancak fiyatların pahalı bulunduğunu aktararak bu durumun halının değerinin yeterince anlaşılmamasından kaynaklı olabileceğini dile getirdi.