Baş döndüren güzellik:Akdeniz fiyordları
Calanque’lar Fransa’nın güneyinde yer alan birer doğa harikası. Tıpkı İskandinavya’nın zümrüt yeşili fiyordlarını andıran Marsilya kıyılarındaki denizle karaların iç içe geçtiği bu özgün güzellik koruma altında. Okurumuz ve turist rehberi Cem Önder, derin koyların özelliklerini ve buraya girebilmenin püf noktalarını yazdı.
Fransa’nın başkent Paris ve endüstriyel Lyon’dan sonra üçüncü büyük metropolünde, güneyde Akdeniz kıyısındaki Marsilya’dayım. Bu kent, İstanbul, Cenova ve Napoli’yi andıran ‘organize bir kaos’, korna sesleri, eski Fransız kolonilerinden, Kara Kıta Afrika’dan kopup gelmiş göçmenler, toplu konutlara sıkışmış banliyöler ve bunun doğurduğu sosyal problemlerle çokça anılıyor olsa da Marsilya sadece bundan ibaret değil. Kentin sınırlarının bittiği noktada, devasa şehrin yanı başında Akdeniz’in baş döndürücü doğası, Marsilya’nın Calanque’ları başlıyor.
Güneşin Akdenizli olma payesini paylaşan tüm halkların aşina olduğu kızgınlığına henüz ulaşmadığı bir temmuz sabahı bu harika doğa parçasının etkileyici köşelerinden biri Sormiou’ya gidiyorum. Sormiou’nun turkuaz renkli suları ‘Azur renkli kıyıdan’ (meşhur Côte d’Azur) pek de uzak olmadığımızı bize işaret ediyor. Etrafa bir Akdeniz senfonisi ya da tembel bir curcuna misali cırcırböceklerinin sesi dağılıyor. Bodur Akdeniz bitkilerinden çevreye hoş bir rayiha yayılıyor. Aşağılara doğru kıvrılarak giden yolun başında durup karaya iyice sokulmuş, parıldayan su parçasını seyrediyorum.
Hassas bir ekolojik nokta olarak 2012’de koruma altına alınan ve insan sirkülasyonunun, özellikle de motorlu araçlar söz konusu olduğunda bir hayli sınırlandırıldığı bu nokta, Marsilya’nın kıyı coğrafyasını belirleyen kendine özgü Calanque’lardan sadece biri.
Calanque’lara, hayal gücümüzü serbest bir çeviriyle harmanlarsak pekâlâ ‘Akdeniz fiyordları' da diyebiliriz. Gerçek bir İskandinav fiyordu, durgun, derin ve zümrüt yeşiline çalan sularıyla Buzul Çağı’ndan bize kalan miras olarak görsel hafızalarımızda yer etmiş durumda. Akdeniz’in bu derin körfezleri de turkuaz rengi, berraklığı ve hayatın güneş altında geçen zevklerini çağrıştırmasıyla bizde iz bırakıyor.
ADI OKSİTAN KÜLTÜRÜNDEN GELİYOR
İşin aslında, kireçtaşının, karstik yapının, erozyonun ve coğrafi zamanın sonsuzluğunun ortak bir çalışma ve ince işçilikle bu derin körfezleri belki de hiç tamamlanmamış eserler olarak ortaya çıkarması yatıyor. Bölgenin kıyı şekillerinin özel adı olan ‘Calanque’ yerel kültürün özgün bir parçası olan Occitan dilinden Fransızcaya evrilmiş ve denizle karanın iç içe geçtiği o ‘derin maviliğin’ de özel adı olarak kalmış.
Oksitan, Güney Fransa’nın tamamında, İtalya’nın Torino yakınlarındaki Güney Alplerinden Piemonte vadilerine uzanan bir hatta ve Kuzey İspanya’da izleri devam eden bir kültürel ağırlığa sahip. Bu sebepten pek çok coğrafi adlandırma bölgenin Fransızca öncesi kültürel hâkimi Oksitan dilinin mirası. Oksitan dilinde ‘derin körfez’ anlamını karşılayan ‘Calanca’nın Fransızca telaffuzda kulağa daha yatkın gelen ‘Calanque’a evrilerek tutunması da işte böyle bir kültürel eklemlenmenin bir sonucu.
Oksitan kültürü, sadece coğrafi adlarda donup kalmamış, gastronomiden hayat tarzı ve kent kültürüne kadar uzanan bir çizgide bugün de nefes alarak Güney Fransa’yı şekillendiriyor. Katalanca ve Provençal lehçe ile yakın akrabalığı Nice’in pastel renklerle boyalı eski şehrinin, Aix en Provence’ın öğrencilerin kol gezdiği cıvıl cıvıl sokaklarının ve Marsilya’da bir zamanların ışıltılı ama bugün kararmış yüzlü 19. yüzyıl binalarının doldurduğu ve Zinedine Zidane’ın ruhunun gezdiği sokakların ve daha nicelerinin adlarının çift dilli olarak yazılması bundan.
Marsilya’dan doğu yönüne, pitoresk kıyı kasabası Cassis’e kadar uzanan 20-25 kilometrelik kıyı şeridi irili ufaklı 20’den fazla Calanque’a ev sahipliği yapıyor. Büyük metropol Marsilya’nın, görmüş geçirmiş eski kentlere yaraşır canlı eski limanının, lezzetli deniz mahsullerinin ve limanı çevreleyen çakıl taşlı ufak plajlarının da ötesine günübirlik bir geziyle ulaşmak isteyenlere bir başka dünya işte bu Calanque’larda açılıveriyor.
SUALTI MAĞARASI VAR
Sert bir eğimle yükselen yamaçların denizle iç içe geçtiği bölgeye denizden ve zorlu olsa da karadan ulaşmak mümkün. Çoğu Fransız ailesinin yaptığı gibi teknenizi bir limandan çıkartarak bu koylara sokulabileceğiniz gibi otomobilinizle de doğa parkı sınırlarına ulaşabilirsiniz. Ardından sizi denize doğru kıvrılıp giden patikalardan sıkı bir yürüyüş bekliyor olacak. Kıta Avrupası’nın sevilen açık hava sporlarından olan doğa yürüyüşleri özellikle bahar aylarında tam da bu yüzden rağbet görüyor. Su üzerindeyse hafif kanolarla bir gezinti derin körfezi çevreleyen görece ufak girinti çıkıntıları Robenson misali keşfetmek demek.
SİHİRLİ FORMÜL: REZERVASYON
Morgiou Calanque’ı su seviyesinin 37 metre altında, 175 metrelik bir su altı tüneliyle ulaşılabilen tarihöncesi duvar resimleri de içeren Cosquer Mağarası’nı saklıyor. Bu özellikleriyle Calanque Bölgesi Milli Parkı aynı anda kara, deniz ve su altını birleştiren ender doğa koruma alanlarından biri.
Şanslı gününüzde olduğunuzu düşünüyorsanız yolun bittiği park sınırının başladığı bölgede sizi durduracak park görevlisine aşağıdaki salaş kıyı lokantasına rezervasyon yaptırdığınızı söyleyin. Biraz düşündükten ve orman yangını riskine karşı verdiği kısa bir brifingden sonra tek bir aracın zorlukla ilerleyebileceği virajlı şoseye devam etmenize müsaade edecek. Aşağıya motorlu araçla ulaşmanın yegâne sihirli formülü bu. Tavsiyem bu formülü sadece aşağıya kolay ulaşım yapmanın bir yolu olarak görmekle yetinmemeniz, bir öğleden sonranızı lebiderya restoranda keyifle geçirmeniz yönünde. Deniz mahsulü ağırlıklı ve Akdeniz mutfağının hafifliğini taşıyan bu keyifli su kenarı umulanın ötesinde bir lezzet ve kalite ile hayatın yekpare güzel anlarından birinde olduğunuzu size kuvvetle hissettirecektir.
Bazı şehirler sadece işlevsel olması için belli bir amaca hizmet etsin diye kurulur. Bazı şehirler de kendimizi içinde buluverdiğimiz şu dünyanın tüm güzelliklerinden bir dem alalım diye şanslı bir coğrafyayı paylaşır. Marsilya’nın mistral rüzgârının liman şehirlerine yaraşır köhne sokaklarını ferahlattığı gürültülü labirentinden kısa bir yolculuk sizi Calanque’lara taşıyacak. Uzayıp giden kent dokusuyla hassas bir ekosistem içerisindeki vahşi manzarayı görünmez bir çizgi birbirinden keskinlikle ayırıyor ve bizi birinden diğerine geçmeye ısrarla davet ediyor.
Çok zaman sonra, uzun direkleriyle onlarca teknenin sıralandığı eski limanın sizi yukarılardaki katedrale biraz olsun yaklaştıran dar sokaklarından kıvrılıp gelen nemli bir esintinin burnunuza ve zihninize taşıdığı iyot kokusu size Calanque’ları ve bütün kent güneş altında yanarken Calanque’larda geçirilen serin ikindileri anımsatıyor.