GeriSeyahat Barselona’nın midyeleri İstanbul midyelerinden sonra çok iyi geldi doğrusu
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Barselona’nın midyeleri İstanbul midyelerinden sonra çok iyi geldi doğrusu

Barselona’nın midyeleri İstanbul midyelerinden sonra çok iyi geldi doğrusu

Oyuncu Pelin Batu (26), diplomat babasının görev yeri değişiklikleri yüzünden yıllarca yurtdışında yaşamış. Pakistan’da başlayan, Türkiye’de devam eden eğitimler, Avrupa’da ve New York’ta geçen yıllar, devamlı arkadaşların değişmesi gibi zorlukların yanında bir sürü yer görmenin keyfini de getirmiş.Seyahat, Pelin Batu için bir olmazsa olmaz, hayatın keyfi. Zaman zaman yaşadığı şehirlere duyduğu özlemle yola çıkıyor, zaman zaman kültür gezisine; bazen de yeni bir yerler keşfetmek için tatile gidiyor. Mesela son yıllarda tüm Akdeniz ülkelerini görmeye çalışmış. Batu diğer Akdeniz ülkerlerine kıyasla insanlarını daha soğuk bulduğu İspanya’nın Barcelona şehrini anlattı.Nerelerde yaşadınız?- Londra, Prag, Pakistan, Roma, Kıbrıs ve New York’ta. ‘Bana iki ayda bir gelirler’ dediniz, nerelere gidiyorsunuz? - Görmek istediğim yerler hiç bitmez benim. Londra’ya sık sık gitmeye çalışıyorum ama turistik şeyleri yapmıyorum. Eski kitapçılardan alışveriş yapmayı, oyunlar izlemeyi ve sergi gezmeyi seviyorum. Ya bu tip kültür gezileri yapıyorum, ya da her sene başka bir yere gitmeye çalıştığım Akdeniz ülkeleri gezilerime devam ediyorum. Ama galiba Akdeniz’le şimdilik işim bitti. Avrupa’da bir yeri 10 kere gördükten sonra hepsi birbirinin aynı olmaya başlıyor. Her şey çok düzenli, çok bildik. Biraz karmaşa, kaos olması lazım. Artık biraz daha oryantal yerlere gitmek istiyorum.Barcelona’yı beğenmediniz mi?- Hayal ettiğim gibi değildi, çok Avrupalı geldi bana. Küba’dan önce görseydim farklı olurdu düşüncelerim. Barcelona gerçekten çok güzel bir şehir, sadece Gaudi’nin eserleri için bile görmeye değer.Mimar Gaudi, Barselona’ya damgasını vurmuş değil mi?- Zamanında bir yarışma yapılmış ve bir sokağı 3 mimarın tasarlaması istenmiş. Gaudi’nin organik olarak tanımlanan mimarisi şehre o kadar egemen ki... Her şey biblo, masallardaki pasta ev gibi. Onun binaları hemen ayırt ediliyor. Bir köşeyi dönüyorsunuz, bir meydandan küçük bir sokağa giriyorsunuz ve birden karşınıza bir Gaudi çıkıyor. Koyu Hıristiyan olduğu için hiçbir şeyi israf etmeyi sevmiyormuş, mesela bu yüzden atık seramikleri alıp cephe kaplaması olarak kullanmış. Hangi müzeleri gördünüz?- Picacco ve Modern Sanat Müzesi’ne gittim. Onlar zaten diğer müzelere göre daha sakin. Sırf müzede gezmedim, bütün gün sokaklarda yürüdüm; sokak şenliklerine ve pazarlarına rastladım, hayatımda hiç görmediğim meyveler, domuz etleri, acayip balıklar satılıyordu. Bol bol yemek yedim, çok güzel İspanyol şarapları içtim. Deli gibi deniz mahsulleri yedim, özellikle de kum midyesi. Yemek için balıkçıların olduğu ve herkesin gittiği Olimpik Liman’a mı gittiniz? - Orası biraz turistik olduğu için, devamında daha az turistik olan, yerlilerin tercih ettiği bölgeye gittik. Orası da küçük bir marina, birçok balık lokantası var. Karışık bir tabak istedik, inanılmaz bir şey geldi. Bildiğimiz midyeden, hiç görmediğim kabuklu şeylere kadar hepsi vardı. Yıllar önce Türkiye’de yiyip de 2 hafta 40 derece ateşle yattığım midyelerden sonra çok iyi geldiler.Şehirde en çok hoşunuza gidenler neler oldu?- Parc Guell hoşuma gitti. Turistik ama bayağı bir vakit geçirdim. Gaudi’nin peyzaja da dokunduğu bir yer burası. İçinde hem şimdi müze olan evi var, hem de bahçe düzenlemeleri. Barcelona, Gaudi olmasaydı bana bu kadar şey ifade etmezdi gibime geliyor. La Rambla caddesinde dolaşmak lunaparta dolaşmak gibi. Pantomim ve mim yapanlar, insandan heykeller çok güzeller. Sürprizleri olan bir şehir Barcelona.Akşamları neler yaptınız?- Akşamlarımız çok dolu ve zevkli geçti. İsminin Türkçe karşılığı salyangoz olan bir lokantaya gittik. Minicik bir yerden giriyorsunuz, tahta masaları var, yukarıdan domuz butları sarkıyor, tam bir ortaçağ mekanı. Girişte bir yerde açık mutfak var, her taraftan duman çıkıyor, tencerelerde deniz mahsulleri pişiyor. Benim küçük sandığım yer, 3-4 binadan oluşan labirent gibi bir yermiş. Duvarlarda binyediyüzbilmemkaçta meşhur yazar burada oturdu gibi yazılar var. Seyahatte geceleri de gezeyim diye bir derdim yok aslında. Gündüz 10 saat yürüdükten sonra halim olmuyor. Bir gece marinaya yakın bir caddedeki barlar sokağına gittik. İstisnasız bütün barların kapısında bana ve kız arkadaşıma bedava shot’lar verdiler.Sokağın sonunu hatırlıyor musunuz?- Evet... Gecenin sonunda kendimizi bir İrlanda pub’ında bulduk. Çok güzel canlı rock müzik vardı, hip-hop çalan ve çıplak dans eden kızların olduğu kulüplerden sonra çok iyi geldi. Bir gece de Buddha Bar’a girelim dedik ama girmemizle çıkmamız bir oldu; hem yorgunduk hem de bize göre değildi.Hayalimdeki yolculukHayalimdeki yolculuk birkaç ay sürmeli. Karadeniz’den, Güneydoğu’ya, Antakya üzerinden Doğu’ya doğru gideceğim. Suriye’yi, İran’ı, Ürdün’ü, Türki Cumhuriyetleri görmek istiyorum. İran’da bayağı bir zaman geçirmek istiyorum. Oradan da Özbekistan ve Kırgızistan’a gideceğim. Biraz hüzünlü bir sahne olacağını tahmin ediyorum ama Aral Gölü’nü görmek, son olarak da St.Petersburg’a gitmek istiyorum. Bu seyahat en iyi 2-4 kişiyle, kendi otomobilimizle olur diye düşünüyorum.Seyahat tarzım değiştiEskiden bir müzeyi bitirmeden ötekine gidersem suçluluk duyar, her şeyin fotoğrafını çekerdim, deli gibi not alırdım. Artık harıl harıl gezip, her şeyi göreceğim telaşında değilim. Önemli olan o şehri yaşamak. Sokaklarında oturmak, yemek yemek, arada uyumak, kalkıp yine dolaşmak... Turist olma hissi beni rahatsız etmeye başladı. New York’ta 6 sene yaşadım ama Özgürlük Anıtı’na hiç gitmedim. Şehirde kaybolmak istiyorum, kaybolunca bir sürü sürpriz çıkıyor. En etkilendiği yerlerPrag Havana Moenjodaro (Pakistan) Efes antik şehri Romaseyahatte ne okuyorBirkaç kitabı aynı anda okuyor ve gideceği yerin geçtiği arkeolojiyle ilgili kitaplar veya oranın yazarlarının eserlerini alıyor.ne dinliyorSeyahatte müzik dinlemiyor.ne yiyor, ne içiyorÇok iştahlı değil ama her şeyi deniyor. Müze kafelerini ve restoranlarını çok seviyor.ne giyiyorÇok rahat giyiniyor, hafif seyahat edebilenlerden. Bir-iki pantolon, kazak ve tişörtle rahat ediyor.neyle seyahat ediyorEn çok yürümeyi seviyor. nerede kalıyorSeyahate ve ruh haline göre değişiyor ama lokal ruhu taşıyan butik otelleri tercih ediyor. Her yerde aynı olan 5 yıldızlı otellerde kalmayı değil ama konforundan ve günlük fasilitelerinden faydalanmayı seviyor.kimle seyahat ediyorÇok uyumlu, herkesle seyahat edebilir. Ama tabii ki bu ‘herkes’ten kastı yakın arkadaşlarının ve kardeşinin olduğu grup.çantasının olmazsa olmazlarıDefter-kalem, el kremi, uyku gözlüğü, kitap.
False