Bal aşkına arılar arasında
Ekim ayı bitmeden son bir kez denizin tadını çıkaralım diye yolunu tuttuğumuz Fethiye sürpriz bir şekilde bizi arıların yaşamına dahil etti. Lorin 3.5 ve ben 35... İkimiz de bu yaşımızda ilk defa bir kovanın başındayız.
Çokça anneanne özlemi, biraz sarı yaz aşkımız ekim ayı bitmeden Lorin’le rotamızı yeniden Fethiye’ye çevirmemize vesile oldu. Denize girmenin yanı sıra bana göre yöredeki tarihi güzellikleri görmenin şimdi en ideal zamanı. Ailem orada yaşadığından bizim için sık uğradığımız bir durak Fethiye, dört mevsimini de biliyor ve ayrı ayrı seviyoruz. Kavurucu yaz sıcakları çekilmiş ve henüz yağmurlar bastırmamışken planımızda biraz denize girmek, Saklıkent’teki doğa mucizesi kanyonu görmek ve Ortaca’daki doğal kaplıca suyuna uğramak vardı.
Ancak öyle olmadı, yol bizi yine istediği yere götürdü. Seyahatlerin en çok da bu sürprizlerini seviyorum; buyurun sizleri de Bal Beyza’yla tanıştırayım. Saklıkent gezi planımız için yola çıkarken bir arkadaşımdan duydum namı diğer Bal Beyza’nın Zorlar Köyü’ndeki arıcılık üssünü. Beyza Yavuz aslında İngilizce öğretmeni. Eğitimini İstanbul’da tamamlıyor. Bir süre de şehirde öğretmenlik yaptıktan sonra üstüne üstüne gelen duvarları yıkıyor ve ailesinin yanına, Fethiye’ye dönüyor. Çiçeklerle ilgili bir şeyler yapmak istiyor burada; “Lavanta ekerim” diye düşünüyor önce ama bitkilere olan aşkı, onu arıcılıkla tanıştırıyor. “Arıcılık kursuna ilk başladığımda daha önce hiç arı görmemiştim ama o gün hipnotize oldum ve bu aşktan uyanmam çok uzun sürdü” diyor. Yabancı dili sayesinde birçok kaynağı araştırıp arıların yaşamlarıyla ilgili bilgiler ediniyor. Arılarla yatıp arılarla kalkıyor deyim yerindeyse...
Genç çiftçi desteği ve ailesinin yardımıyla 7 yıl önce başladığı bu macera ‘Paye’ isimli firmasını doğuruyor. İnternet sitesi üzerinden Paye’de çeşitli ballar, propolis, polen, balmumu ve birçok kozmetik ürün satıyor. Bizim sebebi ziyaretimizse öğretmen Beyza Yavuz’un çocukları arılarla tanıştıran atölyesine katılmak. Her şeyi o kadar özenli ve ayrıntılı düşünmüş ki eğer yolunuz o tarafa düşerse uğramanızı gönülden tavsiye ediyorum. Köy evinin bahçesindeki büyük masada kitaplar ve çeşit çeşit balla karşıladı Beyza bizi. Önce Lorin’le sayısı 10’dan fazla resimli hikâye kitabını karıştırdılar. Beğendiklerini okudular, arıların hayatları üzerine sohbet ettiler. Daha sonra bir defter çıkardı Beyza, bahçesinde yetişen ve arıların bal yapmaya geldiği çiçeklerin her birinden birer tane kurutmuş ve defterin bir yaprağına yapıştırmış. Tek tek onları tanıttı Lorin’e... Pürene dokundu misal; baktı ve sonra bahçede püren avına çıktılar birlikte, buldular. Sonra papatya, sonra bir diğerine derken en sevdiği oyun bu oldu sanırım Lorin’in.
Oyunla öğrenmek tam olarak bu işte. Daha sonra polen çaylarından ikram etti ve ballarının tadına baktırdı. Kovanların içine yerleştirdiği mikrofon sayesinde arıların vızıltısını dinlemeye geldi sıra. Kulaklığı hiç çıkarmak istemedim, ilginç bir şekilde dinlendirdi arı sesi beni, insanı düşüncelerinden uzaklaştıran ‘meditatif’ bir yanı var. Sıra kovanlara, arıları ziyarete gitmeye geldi ama Beyza bu konuda da müthiş bir hazırlık yapmış. Çocuklar önce bahçede boş bir kovanın etrafında tatbik ediyor olayı. Kovana nasıl yaklaşmalıyız, ses tonumuz nasıl olmalı, ne kadar yakın ve nasıl konumlanmalıyız gibi... Özellikle 3.5 yaşındaki Lorin için süper bir geçiş oldu. Tatbikat sonrası hep birlikte koruyucu tulumlarımızı giydik ve evinin hemen arkasındaki ormanlık alanda duran kovanların yolunu tuttuk...
Buradan sonrası tamamen Lorin ve Beyza arasında yaşanan büyülü anlardı. Birlikte kovanlara cesaretle yaklaştılar. Arıların kovana giriş çıkışlarını izlediler ve onlardan yumuşacık bir ses tonuyla izin isteyip kovanlarını açtılar. Yüzlerce arının çalışarak ördüğü petekleri ve yaptıkları balı incelediler. Ben bile gerilmişken etrafını arılar sarmasına rağmen Lorin’in hiç çekinmemesi biraz evvel anlattığım kitaplar, oyunlar ve tatbikat sayesindeydi. Lorin’in arılara bakışındaki şaşkınlığını görmek benim için müthiş bir andı. Ben 35 yaşımda ilk kez bir kovanın yanındayken onun bu deneyimi bu kadar küçükken yaşıyor olmasının karşılığı yok bana göre. Evet, belki tam hatırlamayacak ama doğayla iç içe olmanın duygusunu asla unutmayacak, biliyorum. Arıları inceledikten ve elindeki fırçayla petekleri nazikçe süpürdükten sonra arılarla vedalaşıp kovanın kapağını kapadılar. Meraklı gezginim hemen sorularını sıraladı: “Karlar, yağmurlar yağdığında burada üşümüyorlar mı? Nerede yatıyorlar, örtüleri var mı?”
Lorin de mum yapıp doğaya tohum attı
Tulumlarımızı çıkarıp köy evine dönerken Beyza tek tek yanıtladı Lorin’in sorularını. Artık bahçede balmumundan mum yapma vakti! Beyza öğretmenliğin verdiği yetkinlikle çocukları hangi noktada nasıl olayın içinde tutacağını çok iyi biliyor. Arılar olmazsa dünyada gıda olmayacağını bazen mısır koçanlarıyla, bazen birçok farklı materyal ve oyunlarla anlatıyor çocuklara. Çevre köylerdeki okullara gidiyor ya da çocuklar onun üssüne geliyor. Birlikte tohum topları yapıp kovanların etrafına sapanlarla fırlatıyorlar. Hem çiçeklere, hem çocuklara hem arılara âşık Beyza Yavuz. Hepsini bir araya topladığı çok büyük bir hayatı var. Siz de ailecek Yavuz’un bahçesine uğrayabilir, ürünlerine yakından bakabilir ve kovanlarını ziyaret edebilirsiniz. @paye_ kullanıcı adıyla Instagram’dan ona ulaşabilirsiniz.