Avustralya’da çölü koşarak geçtim gizli güzellikleri keşfettim
Alper Dalkılıç çöl maratoncusu. Bugüne kadar 7 kıtada zorlu rotaları aştı, adını dünyaya duyurdu. Avustralya’da dünyanın en uzun ultra maratonlarından birini bitiren Dalkılıç, Alice Springs ve Ayers Rock arasında kat ettiği yol boyunca doğal güzelliklere hayran kaldı. “Bölgeyi otomobille de keşfedebilirsiniz, öneririm” diyor.
İstanbul’da yaşayan Alper Dalkılıç (35), bir bankanın iletişim biriminde çalışıyor. Üniversite yıllarında başlayan atletizm, dağcılık, bisiklet, fotoğrafçılık ve paraşüt tutkusu yaşamı boyunca onu yeni maceralara sürükledi. Türkiye ve yurtdışındaki zirvelere tırmanışlar yaptı, farklı rotalarda bisiklet turlarına çıktı. İFSAK’ın fotoğraf kurslarına, sergilerine katıldı. Dağ fotoğraflarından oluşan ilk kişisel sergisini iki yıl önce İstanbul’daki Metro City AVM’de açtı. Şimdi çöl fotoğraflarıyla yeni bir sergi açmayı planlıyor.
TOPLAM 520 KM
Üniversite döneminde başlayan maraton koşuları ile İstanbul, Antalya ve Atina’da yarışan Dalkılıç, 2009’da Selanik yakınlarındaki Olimpos Dağı’nda dağ maratonuna katıldı. 2010’da ilk Likya Yolu Ultra Maratonu’na katıldı, 6 günde 240 kilometre koştu: “Sonraki yıllarda 3 kez katıldım. Bu süreçte çöl sevdası başladı. 2011’de katıldığım Gobi Çölü Maratonu sonrasında sırasıyla Güney Amerika-Atakama Çölü, Asya-Gobi Çölü, Afrika-Sahara Çölü ve Antarktika’da gerçekleşen, bir hafta süren, 250 kilometrelik 4 ultra çöl maratonuna katıldım. 4 kıtada 4 ultra çöl maratonu koşup bir Türk sporcunun adını Grand Slam’a yazdırdım. Bunlar 2010’da dünyanın en zorlu 10 etkinliği arasındaydı. Sonraki süreçte yönetmenliğini yaptığım ‘Eksi-Artı’ isimli filmde yaşadıklarımı kendi kameramdan sunumlarla paylaştım. Bu film Dağ Filmleri Festivali’nde izleyicilerle buluştu. Sunumlarla maceralarımı anlatmaya devam ediyorum.”
Bu yıl rotasına 3 kıtayı daha ekledi. 7 Kıta 7 Ultramaraton adını verdiği macerasını tamamlamaya koyuldu: “Avustralya’da 520 kilometrelik, dünyanın en uzun ultra maratonlarından birini bitirdim. Avrupa’da 250 kilometrelik İzlanda Ultra Maratonu’nu tamamladım. Son olarak Kuzey Amerika’da Grand Canyon Ultra Maratonu’nda 273 kilometre koşarak seriyi tamamladım” diyor.
Ultra maratonlarla ilgili bilgi verirken şunları söylüyor: “Ultra maratonların her biri 250 kilometre mesafede, bir hafta içinde koşuluyor. Organizasyon size sadece içme suyu, yemek hazırlamak için sıcak su ve çadır veriyor. Kalan tüm malzemeleri sırtınızdaki çantada taşıyorsunuz. Projem süresince koşularımı TEMA yararına Meşeler Yuva Arıyor projesi için gerçekleştirdim. 7 kıta süresince toplamda 2 bin kilometre yol aldım.”
Anılarını blog’unda yayımlayan (alperdalkilicbesincikita.org) Dalkılıç sponsor bulabilirse dünyanın en zorlu ve soğuk ultra maratonu olan Yukon Ultra Maratonu’nu da tamamlamak istiyor.
AYERS ROCK’A GÖBEK BAĞI BIRAKTIM
Avustralya’da, kıtanın merkezindeki Alice Springs ve Ayers Rock arasında yapılan ultra maraton onu en çok etkileyen rotalardan biri oldu: “Alice Springs Milli Parkı’nda başlayan koşu hayatımdaki ilk uzun mücadelemdi. Yol boyunca Aborijinlerin yaşadığı bölgelerden geçtim. Yerlerini bulmak zor ama onlar sizi izliyorlar. Etaplardan birinde 2 yerli ile karşılaşmak benim için büyük sürprizdi. Oldukça sempatik ve sıcakkanlı insanlardı.”
Özellikle bitiş noktası olan Ayers Rock’ı beğendi: “Gerçekten enfes. Dünyanın en büyük tek parça kaya bloku... Bir kısmı da yer altında, demir cevheriyle kaplı. Tırmanış, yürüyüş rotaları var. Biz helikopter turunda bol bol fotoğraf çektik. Otomobille de gidebilir, tırmanarak eşsiz fotoğraflar çekebilirsiniz. Buranın diğer adı Uluru, Avustralya’nın Kuzey Eyaleti toprakları içerisinde yer alıyor. Yazın gece çok soğuk; kasım-aralıkta ısınıyor. Daha önce Antarktika’ya iki dostumun çocuklarının göbek bağını götürmüş, penguenlerden korunaklı bir bölgeye gömmüştüm. Uluru’ya da ofis arkadaşımın bebeğinin yanımda getirdiğim göbek bağını bıraktım. Eminim büyüdükten sonra bu eşsiz coğrafyada böyle bir anıya sahip olmak, bu bölgeleri görmek isteyecektir.”
Sanki yıldızlardan yapılmış bir battaniyenin altındaydım
Çölde yürürken, koşarken ayağı kumdan koruyan tozluk kullanıyoruz. Çöl büyük bir tutku… Sonsuzlukta yalnız, bir kum tanesi gibi evrenin küçük bir parçasısınız sadece… Algılarınız açılıyor. Bunu başka yerde hissetmek çok zor. Güney Amerika’da Atakama Çölü’nde yıldız battaniyesi altında kalmak, Mars’ın güzelliğini görmek muhteşem bir duyguydu. Şehir ışıklarından göremediğiniz güzellikler bunlar. Çölde her an sürprize hazır olmalısınız, gündüz ayaklarınızı yakan, tek tanesi bile acıtan kum gece üzerinde yalınayak yürünemeyecek kadar soğuk oluyor. En son gittiğim Büyük Kanyon’daki ultra maratonda eksi 7 dereceyi gördük.