Avuçlarında kültürel kalıntılarla hikayesini anlatmayı bekleyen büyüleyici bir liman şehri: Porto
2001 yılında Avrupa Birliği Kültür başkenti olan Porto, şehre adımınızı attığınız ilk andan itibaren sizi atmosferiyle teslim alacak ve şehirde kaldığınız süre boyunca tarihinin ve yaşanmışlıklarıyla dolu ikliminin bir parçası olmanıza izin verecek.
Portekizin 2. büyük şehri olan Porto, futbolunun, şaraplarının çok ötesinde; size yaşadıklarından bahsetmeyi beklerken tüm anılarını sokaklarında, kütüphanelerinde hatta kafelerinde korumuş ve her şeyi bir bir anlatmak için sadece şehirde salınmanızı bekliyor.
Porto’ya ulaşım ve kalınacak yerler
Porto’ya İstanbul’dan direk uçak seferleri olduğu için ulaşım oldukça kolay ve ortalama 4 saat 30 dakika sürüyor. Ben Lizbon’dan geçtiğim için trenle seyahat ettim ama direk Porto’ya uçacaklar için havaalanında metro ve shuttle olduğunu söyleyebilirim.
Ben şehrin merkezi sayılan Riberia meydanına yakın bir hostelde kaldım ve oldukça rahat ettim. Bu kompakt şehri yürüyerek gezmeniz bile mümkünken aslında kalacağınız yerin lokasyonu çok büyük önem arz etmiyor fakat merkeze yakın olmak bence her zaman en iyisi.
Porto klasikleri
Romalılar döneminde önemli bir liman şehri olan Porto’yu (Porto kelime olarak da liman demek ) 897 km uzunluğundaki Douro nehri ikiye ayırıyor ve nehir bütün şehirden süzülerek kendini Atlantik okyanusuna ulaştırıyor. Şehrin güney kısmına Gaia deniliyor, tüm kültürü barındıran tarihi kısmı ise kuzeyde kalıyor.
Gelin şehri Kültür Başkenti ilan ettirecek kadar karakteristik tarihi parçalar barındıran kuzey kısmı birlikte gezmeye başlayalım!
Kimsenin acele edemediği bir tren istasyonu: Sao Bento
Dünyanın bir çok yerini görmüş biri olarak, beni en çok etkileyen şey; şehre adımımı attığım ilk andan itibaren bana bambaşka bir yerde olduğumu hissettiren lokasyonlar. Belki bu yüzden, ilk dakikada gördüğüm bu şahane tren istasyonu ilerleyen günlerde Porto’da beklentimin de üzerine çıkacak günler geçireceğimin habercisiydi. Her bir duvarda başka bir hikaye ve acelesi olanların bile koşturarak geçemediği bir alan burası.
Porto planlamanızı yaparken bu istasyona hem fotoğraflamak için hem de içinde biraz kendinizi kaybetmek için vakit ayırmanızı öneriyorum. Portekiz'in oldukça büyük bölümünün hakim olduğu Azulejos sanatını Porto planlamanızı yaparken bu istasyona hem fotoğraflamak için hem de içinde biraz kendinizi kaybetmek için vakit ayırmanızı öneriyorum. Portekiz'in oldukça büyük bölümünün hakim olduğu Azulejos sanatını (mavi - beyaz seramik ) en yoğun olarak görebileceğiniz yerlerden biri burası. Dünyanın en güzel tren istasyonları arasında yer alan Sao Bento, bu ihtişamını aslında başta kilise olarak planlanmış olmasına borçlu. Sonradan tren istasyonuna çevrilmiş ve şehre trenle gelenler için büyüleyici bir karşılama halini almış.
ikinci kez bakmadan edemeyeceğiniz üvey kardeşler: Igreja Do Carmo ve Igreja Do Carmeerlos
Birbirinden enterasan hikayelerle dolu Porto, ilginç kiliseleri Igreja Do Carmo ve Igreja Do Carmeerlos’un tuhaf hikayesi ile de ilgiyi arttırmaya devam ediyor.
Fotoğrafta bir kilise görenlerin, bir kez daha bakmalarını öneriyorum çünkü ikinci bakışlarında aslında şehrin en dar eviyle birbirinden ayrılan iki kilise olduğunu fark etmemelerine imkan yok. Kiliselerin hikayesi ise şöyle; tamamıyla zengin kesimin kullanımına ayrılmış bi bölgede hastane yapmak isteyen fakir bir papaza dilediği yeri kullanması için izin çıkıyor ve kilisenin karşısına hastanesini kuran papaz, zengin papazların kilisesinin bitişiğine de kendi kilisesini inşa ediveriyor. Katolik kiliselerinin aynı duvarı kullanamayacağını hesaba katan papaz, iki kilise arasına şehrin en dar evini yapıyor ve bu sayede zengin papazların Papa’ya yaptığı itirazlar sonuçsuz kalıyor. Fakir papazın yaptığı kilise ilk kiliseden daha büyük olunca da, zengin papazlar durumu kurtarmak için kendi kiliselerinin bitişiğindeki büyük kuleyi yapıp rahat ediyorlar. İki kilise arasındaki şehrin en dar evi şu an turistlerin ziyaretine açık ve giriş ücreti 2 Euro.
Şehri bir de buradan görün: Rıberıa
Şehrin en baştan çıkarıcı bölgesi bence Riberia. Orta çağ patikalarını andıran dar sokak aralarında gezinirken kendinizi birden eşsiz bir nehir kıyısında buluveriyorsunuz. Gemilerin, sandalların sakin sakin yüzdüğü köprülerle birleştirilmiş bu nehir kıyısının etrafı restoranlar ve kafelerle dolu. Şehri gezip yorulduktan sonra, eşsiz Porto manzarasına karşı bişeyler atıştırırken güzel şarapları yudumlamak inanılmaz keyifli.
Bu bölge elbette sadece nehir manzarasından ibaret değil, ayrıca içinde bir çok tarihi kalıntıyı da barındırıyor.Bu bölgede meşhur Portekiz Kralı Henry The Navigator’ın 1394’te doğduğu ev bulunuyor. Burayı ziyaret edebilir ve bina içinde çok daha eski dönemlere dair tarihi kalıntıları görme fırsatını ücretsiz olarak yakalayabilirsiniz.
Şehrin en büyüleyici fotoğrafları için: Dom Luıs 1 Köprüsü
Ribeira Meydanı’ndan sonra şehrin görülmesi gereken yeri kuşkusuz ikonik köprülerinden olan Dom Luis 1 Köprüsü. Bu köprü 2 katlı ve sizi Douro Nehri kıyısındaki Gaia’ya ulaştırıyor. Hem köprüden hem de köprünün karşısındaki Gaia’dan çok güzel Porto fotoğrafları çekebiliyorsunuz.
En güzel Porto fotoğrafları Gaia’dan çekiliyor desem sanırım abartmış olmam. Ayrıca Porto’dan en güzel gün batımı da yine Gaia’da görülüyor. Dom Luis Köprüsü 2. katından doğruca Gaia’ya geldiğinizde yeşillik alanda insanların gün batımı için yerlerini aldığını görebilirsiniz. Bu bölge de Jardim do Morro (Morro Bahçesi) olarak geçiyor.
Film setinin ortasına düştüğünüzü düşüneceğiniz mistik bir köşe: Lıvrarıo Lello
Şehirdeki en yoğun turist trafiğine sahip yerlerden biri de kuşkusuz Lello Kardeşlerin kütüphanesi. Bu kütüphanenin popülaritesinin esas kaynağını Harry Potter serisinin yazarı J.K. Rowling’in bir Portekizli’ye aşık olup Porto’ya yerleşerek, ilk kitabı Felsefe Taşı’nı bu kütüphanede yazmış olması.
Bana sorarsanız bu hikaye hiç olmasaydı bile kütüphane kelimenin tam anlamıyla büyüleyici. Yazar zamanında burası kafe olarak da işletiliyormuş şu an ise sadece kütüphane olarak hizmet veriyor. Girişler biletli ve ücreti 5 Euro, kapıda epeyce kuyruk olduğu için bileti online olarak almanız da mümkün. Kütüphaneden kitap almanız durumunda ise bilet için verdiğiniz ücret kitabın fiyatından düşülüyor.
Porto'da ne yenilir, ne içilir?
Porto ile ilgili övgü ile bahsedemeyeceğim tek şey yemekleri sanırım çünkü çok özel bir mutfağı olduğunu düşünmüyorum. Ben genelde manzarasına göre seçimler yaptığım restoranlarda, deniz mahsülleri eşliğinde lokal şarapları tükettim. Ama gitme imkanınız varsa şehrin İstiklal Caddesi tadındaki Bolhao’da yer alan Majestik Cafe’de bir kahve içmenizi tavsiye ederim çünkü burası da Lello Kütüphanesi kadar mistik ve göz alıcı bir atmosfere sahip. Ayrıca burası da yine Harry Potter’ın yazarı J.K. Rowling’in uğrak yerlerindenmiş.
Porto’da meşhur olan ve hemen hemen her yerde bulabileceğiniz Francesinha isimli peynirli ve domuzlu bir yemekleri var. Bunun dışında elma dilim soğanları, keçi boynuzlu, incirli ve bademli tatlıları Carob Tart’ı da deneyebilirsiniz.
Porto şarap mahzenleri
Birçoğunuzun da bildiği gibi Porto şarapları ile ünlü bi şehir ve şehrin yüksek yerleri şarap mahzenleri ile dolu. Porto şarabının özelliği fermantasyonunu tam tamamlamadan alkol ekledikleri için şarabın kendiliğinden tatlı olması. Ben tatlı eşliğinde ya da welcome drink olarak tüketilebilecek olan tatlı Porto şaraplarına bayılıyorum ama tatlı olmasın derseniz şarap tercihinizi yaparken ‘dry’ demelisiniz.
Mahzen konusunda epeyce seçeneğimiz vardı aslında ama biz tercihimizi şehrin en eski şarap markası olan Taylor’s dan yana kullandık. Hem tadım yaptık hem şehrin en eski mahzenlerinden birini gezme fırsatı bulduk ve epeyce keyifli vakit geçirdik. Şarapları ile dünyaya ün salmış bu şehiri, şarap tadımı yapmadan bitirseydik, bir şeyler eksik kalacaktı. Tüm bu anlattıklarımdan sonra, eminim kimse 1996 yılında Porto’nun Unesco Dünya Mirası listesine girmesine şaşırmamıştır. Beni gezdiğim her gün şaşırtan ve büyüleyen bu çarpıcı şehri gezmek için mutlaka 2 günden fazla zaman ayırın ve eve dönerken yanınıza leziz Porto şaraplarından ve keyifli zeytinyağlarından almayı unutmayın.