Nur BATUR
Son Güncelleme:
Atina’nın kalbi Psiri’de atıyor
İki katlı eski Atina evleri, hurdacılar, marangoz atölyeleri, hatta genelevler restore ediliyor. Açılan barlar, tavernalar, gece kulüpleri, galeriler, açıkhava sinemaları birbirini izliyor.
Artık her köşe başından çekiç ve teneke sesleri duyulmuyor. Buzuki, gitar, keman ve akordeon sesleri yükseliyor. Loş sokaklar aydınlanıyor. Hamalların çekçek arabalarının yerini lüks Mercedes'ler alıyor. Atina'da, Yunan Tanrıların tapınağı Akropol'ün eteklerinde yeni bir dünya doğuyor.
2500 yıllık Yunan Tanrıları’nın tapınağı Akropol'ün eteklerinde, iki katlı eski Atina evlerinden artık çekiç ve teneke sesleri duyulmuyor. Dar Psiri sokaklarında, buzuki, keman, akordeon nağmeleri yükseliyor.
Bir zamanlar hamalların tahta çek-çek arabalarıyla beklediği Psiri meydanında ise lüks Mercedes'ler boy gösteriyor.
10 yıl öncesine kadar Psiri'ye, hurdacılar, marangozlar, ayakkabıcılar ve hamalların dışında pek uğrayan olmazdı. Ama şimdi neredeyse bütün Atina, bir zamanlar turistlerin uğrak yeri olan ünlü Plaka'ya yürüyerek beş dakika uzaklıktaki Psiri'ye akıyor.
Nedeni çok basit: Güzel yemek, bol müzik ve bol eğlence...
Psiri'nin dar sokaklarına dalarsanız bir anda kendinizi Rebetiko dünyasında bulabilirsiniz. Ya da Latin müziğiyle coşabilirsiniz.
Sıcak bir temmuz akşamı ise yasemin ve hanımeli kokularının sardığı Psiri açıkhava sinemasında keyifli bir film de izleyebilirsiniz.
5 YILDA NASIL DEĞİŞTİ?
Son 4-5 yıl içinde Psiri öylesine değişti, öylesine başka bir dünya oldu ki, doğrusu şaşırıyorum.
Bir zamanlar hurdacılar, marangozlar, ayakkabıcılar ve hamalların uğrak yeri olan Psiri'ye birkaç yıl önce ilk ilgi duyanlar, birkaç antikacıdan başkası değildi. Her pazar sabahı açılan eski eşya pazarına çok yakın olduğu için antikacılar önce burada depo olarak eski ve ucuz dükkanlar kiraladılar. Daha sonra, girişimci birkaç Atinalı, yıkılmak üzere olan eski Atina evlerini ucuza kapatıp restore etmeye başladı. Böylece fakir Psiri'nin kaderi değişmeye başladı.
İlk tavernalar açıldığında Psiri'ye gitmek doğrusu yürek isterdi. Havanın kararmasıyla birlikte atölyeler demir kepenklerini indirir, artık çekiç sesleri duyulmazdı. Hamalların da çek-çek arabalarını alıp yok olduğu, cinlerin top oynamaya başladığı dar ve loş sokaklardan geçerken tüyleriniz diken diken olurdu.
Ama ilk tavernaları açanlar korkmadılar. Çünkü, Atinalılar'ı iyi tanıyorlardı. Onlar, güzel yemek kokusunu alınca, bırakın loş sokakları geçmeyi, dağları, tepeleri, denizleri bile aşarlar.
Nitekim Psiri'de de öyle oldu. Ne loş sokaklar ne de köşe başlarında bekleyen gölgeler, odun kömüründe pişen leziz bir biftekle, kocaman varillerde bekleyen köy şaraplarını içmek için Psiri'ye akmaya başlayanları durdurabildi.
POPÜLER BULUŞMA YERİ
Geniş sahil şeridinden dağların eteklerine kadar yayılan 4 milyonluk Atina'da hemen her semtte kümeleşmiş tavernalar bulursunuz. Bunların bazıları sadece odun kömüründe kuzu pirzolası pişirir. Eğer canınız odun kömüründe pişmiş bir balık ya da karidesin her çeşidini yemek isterse başka bir semtteki tavernaya gitmeniz gerekir. Atina'daki taverna sayısını herhalde bilen yoktur. Eğer bir pazar öğle üzeri yemeğe gitmeye kalkarsanız, masa bulmak için kuyrukta beklemeniz gerekir. Çünkü pazar günleri Yunanlılar için özel bir gündür.
Psiri de son 4-5 yıl içinde pazar geleneklerinin en popüler buluşma merkezlerinden biri oldu. Atinalılar pazar yemekleri için Psiri'ye akmaya başladı. Çünkü hem ucuz bir tavernada güzel bir kuzu pirzolayla reçine şarabın keyfini çıkartma, hem de çocuklarıyla birlikte Yunan şarkıları söyleyip dans etme imkanına kavuştular.
Atina'nın sabahlara kadar süren gece hayatı, pazarları Psiri'ye taşındı.
Psiri'de öylesine hoş bir dünya yaratıldı ki, dar sokaklarında dolaşırken, karşınıza çok ilginç yerler de çıkar.
Bir bakarsınız eski bir depo lüks bir sinema-restoran-bar kompleksi olmuş... Bir bakarsınız eski bir hurdacı ya da ayakkabı tamircisinin dükkanı keyifli bir tavernaya dönüşmüş.
Bir galeriyi anımsatan şık bir restoran olan Faos da bunlardan biri. Psiri bir zamanlar genelevlerin de kümeleştiği bir semt olduğu için Faos'un restore ettiği bina da eskiden genelevmiş. Yeni sahibi Anna Julia, ‘‘İnsanları çekebilmek için biz de herkes gibi Yunan müziğini tercih ettik’’ diyor.
KRAL ATLARININ AHIRI
Popüler açıkhava sineması-restoran-bar kompleksinin olduğu bina ise 1880'lerin sonunda Yunan Kralı Otto'nun atlarının bakıldığı ahırmış. Sonra marangoz atölyesi olarak kullanılmış. Atölye iki kez yanınca kaderi de değişmiş. Akıllı bir işadamı satın alıp restore etmiş, sinema-restoran-bar kompleksi yapmış. Kompleksin Kuzina adlı restoranında her pazar öğlenleri, Latin müziği çalıyor. Sahibi Vasilis, ‘‘Biz farklı bir eğlence yeri yapmayı istedik ve bunu başardık, dışarıda yağmur yağıyor, içerisi ise yaz gibi’’ diyor. Restoranın ortasında mini bir dans pisti var. Pist cam. Kalın camın altında antik Roma banyoları ve özel neonlarla aydınlatılan şarap mahzeni görülüyor.
Grammes ise farklı bir atmosfer yaratmış. Grammes'de Yorgos'un mezeleriyle uzonuzu içip Karagöz müzikalini seyredebilirsiniz. Yunanlılar Karagöz müzikali mi sahneye koyuyor diye şaşırmayın? Bizim ünlü Karagöz Hacivat'ımıza Yunanlılar bizden daha fazla sahip çıkıyorlar. Özellikle son yıllarda Karagöz ve Hacivat Yunanistan'da oldukça moda.
REBETİKO DÜNYASI
En ‘‘havalı’’ müzikli restoranlardan biri Mikrofono ise koruma altına alınmış olan neo-klasik bir bina.
Binaya girince Rebetiko müziğinin ünlü isimlerinin tabloları dikkatinizi çekiyor. Mikrofono'da dört kişilik bir grup Yunan müziği çalıyor. Sahibi Takis Yergulis, ‘‘Yemekle dans bir arada gitmiyor, Yunanlılar öğle saatlerinde Latin müziği dinlemiyor’’ diyor.
90'lı yıllarda ilk açılan mekanlardan Taki 13 ise hálá tıklım tıklım dolu. Odun kömüründe pişen pirzolalar yenip, karaflar arka arkaya boşalmaya başladıktan sonra coşup kendisini piste atanlar artıyor. Saatler ilerledikçe iyice keyiflenenler masaların üzerine çıkıp göbek bile atıyorlar.
Sadece Takis 13, Mikrofono, Faos ya da Kuzina mı?
Tabii ki hayır. Psiri'de her köşe başında yeni bir taverna, bar, restoran açılıyor. Artık Atina'nın kalbi ünlü Plaka'da değil, Psiri'de atıyor.
2500 yıllık Yunan Tanrıları’nın tapınağı Akropol'ün eteklerinde, iki katlı eski Atina evlerinden artık çekiç ve teneke sesleri duyulmuyor. Dar Psiri sokaklarında, buzuki, keman, akordeon nağmeleri yükseliyor.
Bir zamanlar hamalların tahta çek-çek arabalarıyla beklediği Psiri meydanında ise lüks Mercedes'ler boy gösteriyor.
10 yıl öncesine kadar Psiri'ye, hurdacılar, marangozlar, ayakkabıcılar ve hamalların dışında pek uğrayan olmazdı. Ama şimdi neredeyse bütün Atina, bir zamanlar turistlerin uğrak yeri olan ünlü Plaka'ya yürüyerek beş dakika uzaklıktaki Psiri'ye akıyor.
Nedeni çok basit: Güzel yemek, bol müzik ve bol eğlence...
Psiri'nin dar sokaklarına dalarsanız bir anda kendinizi Rebetiko dünyasında bulabilirsiniz. Ya da Latin müziğiyle coşabilirsiniz.
Sıcak bir temmuz akşamı ise yasemin ve hanımeli kokularının sardığı Psiri açıkhava sinemasında keyifli bir film de izleyebilirsiniz.
5 YILDA NASIL DEĞİŞTİ?
Son 4-5 yıl içinde Psiri öylesine değişti, öylesine başka bir dünya oldu ki, doğrusu şaşırıyorum.
Bir zamanlar hurdacılar, marangozlar, ayakkabıcılar ve hamalların uğrak yeri olan Psiri'ye birkaç yıl önce ilk ilgi duyanlar, birkaç antikacıdan başkası değildi. Her pazar sabahı açılan eski eşya pazarına çok yakın olduğu için antikacılar önce burada depo olarak eski ve ucuz dükkanlar kiraladılar. Daha sonra, girişimci birkaç Atinalı, yıkılmak üzere olan eski Atina evlerini ucuza kapatıp restore etmeye başladı. Böylece fakir Psiri'nin kaderi değişmeye başladı.
İlk tavernalar açıldığında Psiri'ye gitmek doğrusu yürek isterdi. Havanın kararmasıyla birlikte atölyeler demir kepenklerini indirir, artık çekiç sesleri duyulmazdı. Hamalların da çek-çek arabalarını alıp yok olduğu, cinlerin top oynamaya başladığı dar ve loş sokaklardan geçerken tüyleriniz diken diken olurdu.
Ama ilk tavernaları açanlar korkmadılar. Çünkü, Atinalılar'ı iyi tanıyorlardı. Onlar, güzel yemek kokusunu alınca, bırakın loş sokakları geçmeyi, dağları, tepeleri, denizleri bile aşarlar.
Nitekim Psiri'de de öyle oldu. Ne loş sokaklar ne de köşe başlarında bekleyen gölgeler, odun kömüründe pişen leziz bir biftekle, kocaman varillerde bekleyen köy şaraplarını içmek için Psiri'ye akmaya başlayanları durdurabildi.
POPÜLER BULUŞMA YERİ
Geniş sahil şeridinden dağların eteklerine kadar yayılan 4 milyonluk Atina'da hemen her semtte kümeleşmiş tavernalar bulursunuz. Bunların bazıları sadece odun kömüründe kuzu pirzolası pişirir. Eğer canınız odun kömüründe pişmiş bir balık ya da karidesin her çeşidini yemek isterse başka bir semtteki tavernaya gitmeniz gerekir. Atina'daki taverna sayısını herhalde bilen yoktur. Eğer bir pazar öğle üzeri yemeğe gitmeye kalkarsanız, masa bulmak için kuyrukta beklemeniz gerekir. Çünkü pazar günleri Yunanlılar için özel bir gündür.
Psiri de son 4-5 yıl içinde pazar geleneklerinin en popüler buluşma merkezlerinden biri oldu. Atinalılar pazar yemekleri için Psiri'ye akmaya başladı. Çünkü hem ucuz bir tavernada güzel bir kuzu pirzolayla reçine şarabın keyfini çıkartma, hem de çocuklarıyla birlikte Yunan şarkıları söyleyip dans etme imkanına kavuştular.
Atina'nın sabahlara kadar süren gece hayatı, pazarları Psiri'ye taşındı.
Psiri'de öylesine hoş bir dünya yaratıldı ki, dar sokaklarında dolaşırken, karşınıza çok ilginç yerler de çıkar.
Bir bakarsınız eski bir depo lüks bir sinema-restoran-bar kompleksi olmuş... Bir bakarsınız eski bir hurdacı ya da ayakkabı tamircisinin dükkanı keyifli bir tavernaya dönüşmüş.
Bir galeriyi anımsatan şık bir restoran olan Faos da bunlardan biri. Psiri bir zamanlar genelevlerin de kümeleştiği bir semt olduğu için Faos'un restore ettiği bina da eskiden genelevmiş. Yeni sahibi Anna Julia, ‘‘İnsanları çekebilmek için biz de herkes gibi Yunan müziğini tercih ettik’’ diyor.
KRAL ATLARININ AHIRI
Popüler açıkhava sineması-restoran-bar kompleksinin olduğu bina ise 1880'lerin sonunda Yunan Kralı Otto'nun atlarının bakıldığı ahırmış. Sonra marangoz atölyesi olarak kullanılmış. Atölye iki kez yanınca kaderi de değişmiş. Akıllı bir işadamı satın alıp restore etmiş, sinema-restoran-bar kompleksi yapmış. Kompleksin Kuzina adlı restoranında her pazar öğlenleri, Latin müziği çalıyor. Sahibi Vasilis, ‘‘Biz farklı bir eğlence yeri yapmayı istedik ve bunu başardık, dışarıda yağmur yağıyor, içerisi ise yaz gibi’’ diyor. Restoranın ortasında mini bir dans pisti var. Pist cam. Kalın camın altında antik Roma banyoları ve özel neonlarla aydınlatılan şarap mahzeni görülüyor.
Grammes ise farklı bir atmosfer yaratmış. Grammes'de Yorgos'un mezeleriyle uzonuzu içip Karagöz müzikalini seyredebilirsiniz. Yunanlılar Karagöz müzikali mi sahneye koyuyor diye şaşırmayın? Bizim ünlü Karagöz Hacivat'ımıza Yunanlılar bizden daha fazla sahip çıkıyorlar. Özellikle son yıllarda Karagöz ve Hacivat Yunanistan'da oldukça moda.
REBETİKO DÜNYASI
En ‘‘havalı’’ müzikli restoranlardan biri Mikrofono ise koruma altına alınmış olan neo-klasik bir bina.
Binaya girince Rebetiko müziğinin ünlü isimlerinin tabloları dikkatinizi çekiyor. Mikrofono'da dört kişilik bir grup Yunan müziği çalıyor. Sahibi Takis Yergulis, ‘‘Yemekle dans bir arada gitmiyor, Yunanlılar öğle saatlerinde Latin müziği dinlemiyor’’ diyor.
90'lı yıllarda ilk açılan mekanlardan Taki 13 ise hálá tıklım tıklım dolu. Odun kömüründe pişen pirzolalar yenip, karaflar arka arkaya boşalmaya başladıktan sonra coşup kendisini piste atanlar artıyor. Saatler ilerledikçe iyice keyiflenenler masaların üzerine çıkıp göbek bile atıyorlar.
Sadece Takis 13, Mikrofono, Faos ya da Kuzina mı?
Tabii ki hayır. Psiri'de her köşe başında yeni bir taverna, bar, restoran açılıyor. Artık Atina'nın kalbi ünlü Plaka'da değil, Psiri'de atıyor.