GeriSeyahat Atın beni denizlere
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Atın beni denizlere

Atın beni denizlere

Mangal gibi bir yüreğe, sağlam kaslara ve birkaç tahtası eksik bir kafaya sahipseniz bu yarış tam size göre. Mühendislik, tıp ve stratejiden de anlıyorsanız büyük ihtimalle ölmeden tamamlarsınız. Denedik.

Bu sayfalara yelken, genellikle iki şekilde konuk olur. Ya, ‘Siyasi gündemden sıkıldı, başka denizlere yelken açtı’ içerikli bir haberle ya da ‘Çılgın Türk yelkenliyle dünyayı dolaşacak’ başlıklı bir başarı hikâyesiyle.

Aşağıda okuyacaklarınızın ikisiyle de alakası yok. Bu yazı, dünyanın en zorlu yelken yarışlarından birine hasbelkader sızan bir adamın, iddialı bir teknede starta katılıp 5 mil açıkta patates çuvalı gibi okyanusa bırakılmasının öyküsüdür.

Dünyanın öte ucunda, Brezilya’da bulunmamın sebebi Volvo Ocean Race. “O da ne” derseniz, yelken tutkunları için şu âlemin en zor takım yelken yarışı derim.

Atın beni denizlere


Yani? 7 adet aynı tip yelkenlinin, Avrupa’dan yola çıkıp 38 bin küsur mil yol yaptıktan sonra tekrar Avrupa’ya dönmesi hadisesi.

Yarış bu. Aylar süren mücadelenin sonunda birinci gelen takım ne kazanıyor dersiniz? Kocaman bir hiç. Evet, ödül yok. En çetin şartlarda, hayatta kalmanın keyfini ve okyanusların üstünde dünyayı dolaşmanın prestijini yaşıyorlarmış. Herhalde bütün yarışçıları böyle kandırmışlar.

Atın beni denizlere


Bu yarışta Alvimedica adlı bir Türk-Amerikan takımı da bulunuyor. Alvimedica medikal ürünler yapan bir Türk şirketi. Uluslararası yelkencilerin oluşturduğu takımdaysa Amerikalı genç sporcular çoğunlukta.

Brezilya’da aralarına ben de katılıyorum. “İyi de neden katılıyorsun” derseniz, şöyle bir gelenek var: Yarışta, uygun olan limanlarda birkaç ‘şanslı’ sıradan insan teknelere biniyor ve starttan bir süre sonra denize atlıyor.

“Ölümüm halinde kimse sorumlu değildir” içerikli bir taahhütnameyi imzaladıktan sonra tekneye biniyorum.

Atın beni denizlere


Bizimkiler yarışın en genç takımı. Yaş ortalamaları 31. Dümenci Charlie 30 yaşında. Kulağa hakaret gibi gelebilir ama dümenci bir yelken takımının en muteber kişisi. Malum dümen onda nereye isterse gider... Charlie, son yirmi yılın en genç dümencisi. Takımın iki kurucusundan biri. Diğeri ise 25 yaşındaki Mark.

Atın beni denizlere


Takımın yaş ortalamasını yükselten kişi İngiliz Will. Kendisi navigatör ya da eski deyişle seyrüseferci. Ama daha önemli bir görevi var. Akil adamlık. Onlardan başka 6 yelkenci daha var teknede.
Tekneye biner binmez kesif bir koku alıyorum. Denizci kokusuymuş. Bakmayın öyle renkli ad taktıklarına, bildiğiniz yıkanmayan insan kokusu.

Atın beni denizlere


Hepsiyle tokalaşıyorum. Halatlarla cebelleşmekten bütün yelkencilerin elleri mutasyona uğramış gibi. El değil, kürek. Will, “Senin profesyonel yüzücü ve yelkenci olduğunu söylediler” diyor. İstanbul’da iki şamandıra yarışına katılmaktan ibaret yelken kariyerimin bu denli yanlış bir cümleyle ifade edilmesi karşısında afallıyorum. “Yok abi inanma öyle şeylere” diye cevap veriyorum.

Aylar süren mücadelenin sonunda birinci gelen takım ne kazanıyor dersiniz? Kocaman bir hiç. Evet, ödül yok.

ALKIŞLARLA YAŞIYORUZ

Atın beni denizlere


Bu sırada limandaki altı tekne kornalar, havai fişekler, alkışlar arasında tek tek anons edilerek okyanusa açılmaya başlıyor.

Startta bir tek Danimarkalı Vestas takımının teknesi yok. Çünkü Hint Okyanusu’nu geçerken kayalıklarda teknelerini parçalamışlar. Neyse ki ölen, yaralanan olmamış. Sadece köpekbalıklarıyla dolu bir denizde 8-10 saat yardım beklemek zorunda kalmışlar.

Limandaki coşkulu kalabalığa bizim ismimiz anons edilince alkış yağmuru ve havai fişekler arasında yola koyuluyoruz. Teknede benden başka bir konuk daha var: Tulio bir otelin genel müdürü. Denize atılacağı için çocuklar gibi sevinçli ve heyecanlı.

Atın beni denizlere


Tekne limandan çıkana kadar sağımızda solumuzda bir sürü bot bize eşlik ediyor. Herkes el sallıyor. Tulio ve ben patates çuvalı da olsak, çok havalı bir konumdayız. Teknenin kıç tarafında, bize sallanan hiçbir eli, verilen hiçbir selamı geri çevirmiyoruz. Bu sırada yelkencilerden biri müsaade istiyor. Kenara çekiliyorum. On metre geriden bizi takip eden tekneden sallanan ellerin hizasında bir güzel küçük tuvalet ihtiyacını gideriyor.

Atın beni denizlere


Sonra teknenin kıçı hiç boş kalmıyor. Start verilmeden önce herkes sırayla ihtiyacını gideriyor. En sonunda “Bir kişi daha işerse suya atlamam” diyorum. “Merak etme açıkta atarız seni” diye cevap veriyor Mark.

Ana yelkeni açma zamanı geldi. “Haydi vinçlere” diyor Charlie. Benim de geçmemi söylüyor. Teknenin orta yerinde üç vinç var. Her birini iki kişi birlikte çeviriyor. Kaptandan işaret geliyor, başlıyoruz vinç kollarını çevirmeye. Yeni Zelandalı Dave ile aynı vinci kullanıyoruz. Dave, zannedersem boş zamanlarında 500 kilogram ağırlıkla çalışıyor. Vince yıllardır görmediği kardeşini bulmuş gibi sarılırken kendisine ayak uyduracak mecal kalmıyor kollarımda.

Ama Charlie sabırlı. Start verilmeden bir yarım saat, tramoladır, kavançadır yelken sporunun temel hareketlerine benim de destek vermeme razı oluyor. O yarım saat içinde tükendim.

Bu adamlar ise bir sonraki limana kadar 20 gün böyle yaşayacaklar. Birkaç saat uyuyabilecekler. Bunu düşünmek bile tekneyi hemen terk etmek için yeterli.

Atın beni denizlere


Neyse ki start veriliyor. Ama rüzgâr sadece 1.2 knot. Koca yelkenliler durmakla ilerlemek arasında kararsız biçimde yol alıyor. Hani “Şöyle bir sıyırtı yapayım” diyerek suya bir kaşık oltası atsanız dibe batar.

Buna rağmen birinci durumdayız. Ama yapacak bir şey yok. Charlie dümende, diğerleri muhabbette. Bir ara nasıl olduysa konu sosyal medyaya geliyor. Çocuklardan biri “Türkiye’de YouTube yasaklanmış” diyor. Charlie bana dönüp, “Gerçekten kapalı mı YouTube” diye soruyor. “Siyasete atılacaksan tulumunu çıkar, dümenini bırak” diyesim geliyor, tutuyorum kendimi. “Yok yok geçen hafta açıldı” diyorum.

Tam o sırada tekneden atlama vakti geliyor. Okyanus dalgalı ama hava sakin. Hepsiyle vedalaşıp, suya bırakıyorum kendimi. Son muhabbete tanık olmamak için arkadaki bota doğru hızla uzaklaşıyorum.

Atın beni denizlere

1. Atlamadan önceki son kararsızlık anı. Bu su neden bu kadar bulanık ki?

2. Şu aşağıdaki köpekbalığı olabilir mi? Neyse atlamış bulunduk. En azından ayakkabım ayağımda.

3. Suya atlamamla canyeleğinin şişmesi bir oluyor. Mübarek öyle bir sıkıyor ki, boğulmanın eşiğine geliyorum.

 

False