Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Aşıkların şehrinde aşkım falan yok Paris’in kendisi benim için aşk demek
Tiyatrocu Almula Merter bugüne kadar hiç karşılaşmadığım bir tip seyyah; gezmek için gittiği şehirlerde kalıyor, bayağı orada yaşıyor yani. Ama yaşadığı yerde de oturup kalmıyor, birkaç haftada bir yollara düşüyor. Mesela New York’ta kaldığı bir sene boyunca sadece İstanbul’a 18 kere gelmiş.
Tiyatrocu olduğu için gittiği yerde iş sorunu olmuyor, bazen de yollarda yapılabilecek bir işi oluyor: 1.5 sene boyunca Avrupa’yı gezdiği ve fotoğrafçılığını yaptığı İtalyan sirki mesela. Merter 4-5 haftada bir gittiği ve ‘Benim için aşkın şehri’ dediği Paris’i anlattı.
Nedir Paris’e özel durum?
- Paris için aşıkların şehri derler. Benim orada aşkım falan yok, Paris’in kendisi benim için aşk demek. Ben reenkarnasyona inanıyorum ve geçmiş hayatlarımda Paris’te yaşadığımı düşünüyorum. Eyfel’in altına yatıp, gökyüzüne baktığımda inanılmaz mutlu oluyorum. İnsanlarını ve kültürlerini de çok seviyorum. Ve tabii bir de yemeklerini.
Sevdiğiniz şehirlerde yaşamaya nasıl karar veriyorsunuz? Gezmeye gittiğiniz yerde ‘Ben şurada birkaç yıl kalayım’ mı diyorsunuz?
- Bazen iş için gitmiş oluyorum, bazen gezmek için. Ve evet, aynen dediğiniz gibi oluyor. Benim için her gittiğim yer, bir daha ölene kadar ayrılmayacağım yer oluyor. Havaalanına ayak basar basmaz, ‘Bir daha buradan ayrılmayacağım’ diyorum. İtalya, İngiltere, Fransa, İspanya, Amerika’da, Dubai’de yaşadım. Yaşadığım yerde tamamen oralı gibi oluyorum. Bir süre sonra bir anda sıkılıyorum, kalkıp Türkiye’ye dönüyorum.
Köpeğiniz var, bu seyahat temposuna o nasıl ayak uyduruyor?
- Amerika dışında her yere geliyor. 5.5 kilo olduğu için uçakta kabine alabiliyorum, hiç sorun olmuyor.
CAFE DE FLORE’DA KAHVE L’ECLUSE’DA EĞLENCE
Neler yapıyorsunuz Paris’te?
- Birçok dergici arkadaşım var, gittiğimde mutlaka onlara yemeğe çıkıyorum. Salyangoz ve istiridye olan bir yer olması kaydıyla tabii. St. Germain’i seviyorum, her lokanta, her kahve çok güzel. Camille Claudel’u seviyorum, hatta bir gün onun hayatını oynamak istiyorum. Gittiğimde onunla ilgili yazılar okuyorum, evini geziyorum. Eyfel’in tepesindeki Jules Verne Restaurant en sevdiğim yerlerden biri.
Paris’in dışında bir yere gidiyor musunuz?
- Geroge Blanc diye bir bölge var. Paris’e bir saat mesafede, butik şehir gibi bir yer. Mimarisi, sigarası, şarabı, restoranı, sokakları, peynirleri.... Paris’teki hareketten sonra, oradaki sakinlik çok hoşuma gidiyor.
Gideceklere neler yapmayı önerirsiniz?
- Ben her seferinde Louvre Müzesi’ne giderim, Eyfel’in altında dolaşırım, yukarıda yemek yerim. Centre Geroges Pompidou, Musee d’orsay, Auguste Rodin Müzesi, Notre Dame görülmeli. Alıveriş merkezlerinde dolaşmayı seviyorum. Galeries Lafayette, Le Bon Marche, Usines Centre alışveriş için çok güzel yerler. Kitap ve CD almak isteyenler Champs Elysees’deki Virgin Megastore’a gidebilir. L’ecluse bir kulüp, sabaha kadar eğlence var. Le Bain de güzel bir gece kulübü. Montmartre ve Marais sokaklarında dolaşmak keyifli. Meşhur Cafe Flore’da kahve ve şarap içmeyi de öneririm. Restoran olarak da Les Ambassadeurs, Lucas Carton ve Alain Ducasse’ı seviyorum. Gençler Canal Saint Martin’de gezmekten çok zevk alabilirler.
SİRKLE 1.5 SENE YOLLARDA
Sirk hayatını çok merak ettim ve bundan altı sene önce İstanbul’a gelen bir İtalyan sirkine katıldım. 1.5 sene boyunca onlarla Avrupa’da dolaştım ve sirkin fotoğrafçılığını yaptım o süre boyunca. O yaşam tarzı da benim için çok cazip. Tiyatrocu olmasam, bir sirkte çalışabilirmişim. Çocukken Paprika diye bir kitap okumuştum. Çingene bir kızın hayatını anlatıyordu. Hep o kız gibi dağlarda, tarlalarda gezmek istedim. Bana öyle geliyor ki, 105 yaşıma kadar yaşayacağım ve bu süre boyunca hep gezeceğim.
KALIRIM KORKUSUYLA UZAKDOĞU’YA GİTMİYORUM
Yıllarca Amerika’ya gitmeyi reddettim, bana çok itici geliyordu. Ama görür görmez bayıldım ve orada yaşamaya karar verdim. Uzakdoğu’yu çok merak ediyorum, mesela Geyşalık kültürü beni inanılmaz çekiyor ama ‘Ya Japonya’da yaşamaya kalkarsam’ diye gitmeye korkuyorum. Hindistan ve Japonya, yemeklerini ve kültürlerini öğrenmek istediğim yerler. Konuşamadığım dillerin olduğu yerlerde çok sinirleniyorum, oranın diline hakim olmak istiyorum. Ama biraz da denk gelmedi Uzakdoğu. Bir ara da Tahran’da kalmak ve orada bir kadın tiyatrosu kurmak istiyorum.
En etkilendiği yerler
Paris New York Roma Dubai Barcelona
seyahatte ne okuyor
Martin Mystere ve çizgi roman.
ne dinliyor
Andrea Bocelli ve opera.
ne yiyor, ne içiyor
Jet-lag olmamak için uçakta kahve ve alkollü içecekleri içmiyor. Gittiği yerin yemeklerini mutlaka deniyor ve yapmayı öğreniyor.
ne giyiyor
Yolda eşofman; gittiği yerlerde kot, tişört ve buradaki gibi giyiniyor.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Butik otelleri seviyor. Tarihi dokusu olan, eski ve karakterli otelleri tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Amerika’da yaşayan arkadaşı Ümit ve İstanbul’dan Can ile. Ümit gece hayatını çok seviyor ve gittiği yerin her şeyini buluyor. Can ise değişik, eksantrik yerleri seviyor.
çantasının olmazsa olmazları
CD çalar, bilgisayar, Kuran, tarot kartları, Martin Mystere çizgi romanları.
Nedir Paris’e özel durum?
- Paris için aşıkların şehri derler. Benim orada aşkım falan yok, Paris’in kendisi benim için aşk demek. Ben reenkarnasyona inanıyorum ve geçmiş hayatlarımda Paris’te yaşadığımı düşünüyorum. Eyfel’in altına yatıp, gökyüzüne baktığımda inanılmaz mutlu oluyorum. İnsanlarını ve kültürlerini de çok seviyorum. Ve tabii bir de yemeklerini.
Sevdiğiniz şehirlerde yaşamaya nasıl karar veriyorsunuz? Gezmeye gittiğiniz yerde ‘Ben şurada birkaç yıl kalayım’ mı diyorsunuz?
- Bazen iş için gitmiş oluyorum, bazen gezmek için. Ve evet, aynen dediğiniz gibi oluyor. Benim için her gittiğim yer, bir daha ölene kadar ayrılmayacağım yer oluyor. Havaalanına ayak basar basmaz, ‘Bir daha buradan ayrılmayacağım’ diyorum. İtalya, İngiltere, Fransa, İspanya, Amerika’da, Dubai’de yaşadım. Yaşadığım yerde tamamen oralı gibi oluyorum. Bir süre sonra bir anda sıkılıyorum, kalkıp Türkiye’ye dönüyorum.
Köpeğiniz var, bu seyahat temposuna o nasıl ayak uyduruyor?
- Amerika dışında her yere geliyor. 5.5 kilo olduğu için uçakta kabine alabiliyorum, hiç sorun olmuyor.
CAFE DE FLORE’DA KAHVE L’ECLUSE’DA EĞLENCE
Neler yapıyorsunuz Paris’te?
- Birçok dergici arkadaşım var, gittiğimde mutlaka onlara yemeğe çıkıyorum. Salyangoz ve istiridye olan bir yer olması kaydıyla tabii. St. Germain’i seviyorum, her lokanta, her kahve çok güzel. Camille Claudel’u seviyorum, hatta bir gün onun hayatını oynamak istiyorum. Gittiğimde onunla ilgili yazılar okuyorum, evini geziyorum. Eyfel’in tepesindeki Jules Verne Restaurant en sevdiğim yerlerden biri.
Paris’in dışında bir yere gidiyor musunuz?
- Geroge Blanc diye bir bölge var. Paris’e bir saat mesafede, butik şehir gibi bir yer. Mimarisi, sigarası, şarabı, restoranı, sokakları, peynirleri.... Paris’teki hareketten sonra, oradaki sakinlik çok hoşuma gidiyor.
Gideceklere neler yapmayı önerirsiniz?
- Ben her seferinde Louvre Müzesi’ne giderim, Eyfel’in altında dolaşırım, yukarıda yemek yerim. Centre Geroges Pompidou, Musee d’orsay, Auguste Rodin Müzesi, Notre Dame görülmeli. Alıveriş merkezlerinde dolaşmayı seviyorum. Galeries Lafayette, Le Bon Marche, Usines Centre alışveriş için çok güzel yerler. Kitap ve CD almak isteyenler Champs Elysees’deki Virgin Megastore’a gidebilir. L’ecluse bir kulüp, sabaha kadar eğlence var. Le Bain de güzel bir gece kulübü. Montmartre ve Marais sokaklarında dolaşmak keyifli. Meşhur Cafe Flore’da kahve ve şarap içmeyi de öneririm. Restoran olarak da Les Ambassadeurs, Lucas Carton ve Alain Ducasse’ı seviyorum. Gençler Canal Saint Martin’de gezmekten çok zevk alabilirler.
SİRKLE 1.5 SENE YOLLARDA
Sirk hayatını çok merak ettim ve bundan altı sene önce İstanbul’a gelen bir İtalyan sirkine katıldım. 1.5 sene boyunca onlarla Avrupa’da dolaştım ve sirkin fotoğrafçılığını yaptım o süre boyunca. O yaşam tarzı da benim için çok cazip. Tiyatrocu olmasam, bir sirkte çalışabilirmişim. Çocukken Paprika diye bir kitap okumuştum. Çingene bir kızın hayatını anlatıyordu. Hep o kız gibi dağlarda, tarlalarda gezmek istedim. Bana öyle geliyor ki, 105 yaşıma kadar yaşayacağım ve bu süre boyunca hep gezeceğim.
KALIRIM KORKUSUYLA UZAKDOĞU’YA GİTMİYORUM
Yıllarca Amerika’ya gitmeyi reddettim, bana çok itici geliyordu. Ama görür görmez bayıldım ve orada yaşamaya karar verdim. Uzakdoğu’yu çok merak ediyorum, mesela Geyşalık kültürü beni inanılmaz çekiyor ama ‘Ya Japonya’da yaşamaya kalkarsam’ diye gitmeye korkuyorum. Hindistan ve Japonya, yemeklerini ve kültürlerini öğrenmek istediğim yerler. Konuşamadığım dillerin olduğu yerlerde çok sinirleniyorum, oranın diline hakim olmak istiyorum. Ama biraz da denk gelmedi Uzakdoğu. Bir ara da Tahran’da kalmak ve orada bir kadın tiyatrosu kurmak istiyorum.
En etkilendiği yerler
Paris New York Roma Dubai Barcelona
seyahatte ne okuyor
Martin Mystere ve çizgi roman.
ne dinliyor
Andrea Bocelli ve opera.
ne yiyor, ne içiyor
Jet-lag olmamak için uçakta kahve ve alkollü içecekleri içmiyor. Gittiği yerin yemeklerini mutlaka deniyor ve yapmayı öğreniyor.
ne giyiyor
Yolda eşofman; gittiği yerlerde kot, tişört ve buradaki gibi giyiniyor.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Butik otelleri seviyor. Tarihi dokusu olan, eski ve karakterli otelleri tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Amerika’da yaşayan arkadaşı Ümit ve İstanbul’dan Can ile. Ümit gece hayatını çok seviyor ve gittiği yerin her şeyini buluyor. Can ise değişik, eksantrik yerleri seviyor.
çantasının olmazsa olmazları
CD çalar, bilgisayar, Kuran, tarot kartları, Martin Mystere çizgi romanları.