Âşıklar şehri Paris’i keşfetmek bir şenliktir

Efsanevi müzisyen Phil Collins’in kızı Lily Collins tarafından canlandırılan sosyal medya fenomeni Emily Cooper’ın Paris maceraları şu sıralar oldukça popüler. Benim için de her bir karesi bir zamanlar yaşadığım şehirdeki hatıralarımı canlandırıyor. Kahramanımız Emily hatırlarsanız Paris’in 5’inci bölgesinde, çiçekli ağaçlarla bezenmiş hoş bir meydana bakan, Fransızların ‘chambre de bonne’ diye tabir ettiği bir stüdyo dairede yaşayacağını öğrenmişti.

Kruvasanın peşinde...

Tarihi Place de l’Estrapade meydanının bir zamanlar halka açık kırbaçlamaların yapıldığı bir yer olduğunu bilmek biraz tuhaf tabii. Emily’nin âşık olduğu şef Gabriel’in (Lucas Bravo) çalıştığı, dizideki adı ‘Les Deux Compères’, gerçek adı ‘Terra Nera’ olan İtalyan restoranı da bu meydanda.

Emily’nin kruvasan siparişi verdiği yakınlardaki Boulangerie Moderne pastanesinde dilerseniz siz de bir çikolatalı kruvasan yiyebilirsiniz ya da enfes tartların tadına bakabilirsiniz. Şimdi Hemingway’i bunca etkileyen, dizilere, filmlere konu olan bu şehrin ilham veren güzellikleri keşfedelim...

Saint-Germain-des-Prés bölgesinde Amerikalı ünlü modacı Ralph Lauren’in açtığı Ralph’s Restaurant, şık, romantik ve huzur veren ortamıyla deneyimlemeye değer. Amerikan yemekleri sunan mekânın şehrin şöhretine uygun romantik ve nefes kesici bir ambiyansı var.

Art nouveau tarzı sütunları, su perileri ve kanatlı at heykelleriyle Alexandre III Köprüsü birçok ünlü film ve diziyle ölümsüzleşti. Bu tarihi mekânda yürüyüş yapmak şehrin romantik havasını solumanıza yardımcı olacak. Köprü ayrıca Les Invalides ve Petit Palais binalarını buluşturuyor.

Paris’in belki de en turistik yeri olabilir Trocadero Meydanı. Ayrıca şehrin sembolü olan Eyfel Kulesi’nin de orada olduğunu hemen belirtelim. 1930’ların dekoruna sahip görkemli yemek odası ve eşsiz Eyfel manzarasıyla Café de L’Homme Brasserie mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.

Paris’in en eski, belki de en prestijli, 2 Michelin yıldızlı restoranı Le Grand Véfour dekorundaki aynalarıyla ünlü. 1784’te açılan tarihi mekânı, Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’ın ve Fransız yazar Victor Hugo’nun da çok sevdiği söyleniyor.

Geçmişteki müşterileri arasında Pablo Picasso, André Derain, Léon-Paul Fargue, Jean Paul Sartre gibi ressam ve yazarların olduğu tarihi kafe ‘ünlü ve havalı’ isimlerin uğrak noktası olmak konusunda Les Deux Magots restoranıyla kıyasıya yarışır.

Paris’in en büyüleyici binalarından olan Palais Garnier Opera Binası aynı zamanda kentin sembollerinden biri. Bu tarihi yapı canlı gibi görünen heykelleriyle etrafına masalsı bir hava yayıyor. Fransız yazar Gaston Leroux’nun ‘Operadaki Hayalet’ kitabına da ilham oldu.

Montaigne Caddesi’ndeki bu muhteşem otel bugüne kadar ‘Aşkta Her Şey Mümkün’ (Something’s Gotta Give, 2003), ‘Şeytan Marka Giyer’ (The Devil Wears Prada, 2006) filmleri ve ‘Sex and the City’ dizisi (1998- 2004) gibi birçok yapıma sahne oldu. Şimdi ‘Emily in Paris’ de listeye katıldı.

Hem mevsim muhteşem görünen Rue de l’Abreuvoir Sokağı’nda yürümek oldukça romantik. Paris deyince sosyal medyada en çok paylaşılan fotoğrafların da adresi. Emily’nin dizide yakın arkadaşı Mindy ile bir şeyler içtiği La Maison Rose da sokağın en renkli mekânlarından biri.