Son Güncelleme:
Arnavutlarınen sevdiği sahil şehri
Durres ya da Osmanlı’daki adıyla Dıraç, Arnavutluk’un Adriyatik kıyısındaki en önemli liman şehri. Tarihi kalıntılar açısından zengin, ekonomisi hareketli, sahilleri popüler. Şehirdeki Roma kalıntılarını, müzeyi gezip, denize girebilirsiniz. Günübirlik turlarla Tiran’a kadar ulaşabilirsiniz.
Türkler için Bodrum, Çeşme ne ise Arnavutlar için Durres de o. Arnavutluk’un 36 ilinden biri ve ülkenin ikinci büyük kenti. Yüzölçümü 455 kilometre olan şehrin nüfusu 2004 yılı verilerine göre 182 bin kişi. Aynı zamanda bir liman şehri olan Durres, turizm açısından epeyce popüler. Başkent Tiran’a karoyoluyla bir saatlik mesafede. Hafta sonları Tiranlı aileler ve gençlerin akınına uğruyor.
Adriyatik’in karşı kıyısındaki İtalya’ya sadece 72 kilometre mesafede olması, bir zamanlar kaçak göçmenlerin istilasına uğramasına yol açmış. Denizde sürat motoru kullanımı yasak. Yasal yolcular, İtalya’nın Bari Limanı ile Durres arasında gün boyu mekik dokuyan feribotlarla iki yaka arasında sorun yaşamadan gidip geliyor.
AKDENİZ, BALKAN KÜLTÜRÜ İÇ İÇE
Kilometrelerce uzanan Durres sahilleri yaz aylarında Arnavutların en sevdiği mekana dönüşüyor. Bitmek bilmeyen inşaatlar, çarpık yapılaşma yüzünden şehri gezerken büyük bir keyif almasanızda, denizi her şeyi unutturuyor. Şehrin dar sokaklarında karşılaştığınız Arnavutlar, sıcakkanlı, misafirperver. 400 yıldan fazla Osmanlı İmparatorluğu’nca yönetilen Arnavutluk’ta hem Balkan hem de Akdeniz kültürünün etkilerini görmek mümkün. İç bölgelerde Balkan etkisi daha fazlayken kıyı şeridine, özellikle Durres’e doğru indiğinizde Akdeniz kültürü daha baskın hissediliyor. Durres de iklim de Akdeniz özellikleri gösteriyor.
Şehirde hemen herkes İtalya etkisinde kaldığında İtalyanca konuşabiliyor. İngilizce bilen az. Zaten sürekli İtalyan TV’lerini izliyorlar. Sadece Durres’te değil neredeyse tüm Arnavutluk’ta okulu bitiren gençler çalışmak için hemen İtalya’nın yolunu tutuyor.
Arnavutluk topraklarının büyük çoğunluğu 2 bin metreden yüksek dağlarla kaplı. Bir rivayete göre Arnavutların ülkelerine "Kartalların Ülkesi" demesi, bu dağlarda kartalların yaşadığını düşündüklerinden. Bayraklarındaki kartal da aynı inancın ürünü.
Durres’teki heykeller şehrin peyzajında önemli yer edinmiş. Ancak heykellerin tümü savaşı andırır figürlerle tasvir edilmiş. Pek çok insan figürünün elinde silah var. Sadece Durres’te değil diğer Arnavut şehirlerinde neredeyse adım başı sığınaklar görmeniz mümkün. Tahmini rakamlara göre bütün ülkedeki sığınakların sayısı 700 bin civarında. Enver Hoca yönetimi zamanında Arnavut askerleri, olası emperyalist ülke saldırısına karşı bu sığınakları hazırlamış. Şimdi hepsi birer köstebek yuvası gibi, çoğu bakımsız ve yıkık. Ama aralarında depo veya kafe olarak kullanılanların sayısı da az değil.
EN ESKİ PSİKOPOSLUK ŞEHRİ
Arnavutlukta, yaklaşık dört bin yıldır İllyrian dili kullanılıyor. Durres, M.Ö 627’de kurulmuş ve M.Ö 230 yılında Roma hakimiyetine girmiş antik bir şehir. Ünlü İtalyan hatip Cicero, zamanında Durres için "Hayranlık uyandıran kent" tanımlamasını kullanmış. Kent, 1914-1920 yılları arasında Arnavutluk’a başkentlik de yapmış. Tarih boyunca Yunan, Roma, Bizans, Bulgar, Vedenik, Osmanlı, Sırp, İtalya, Avusturya Macaristan ve Alman istilalarına uğramış. Kral Zog zamanında monarşiyle yönetilirken, İtalyan ve Almanya’nın işgaliyle faşizmle tanışmış. Enver Hoca zamanında da sosyalizme yönetilmiş. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise kapitalizmin en haşin yaşandığı ülkelerden biri oluvermiş.
Durres şehri, dünyadaki en eski piskoposluk merkezlerinden biri. Aziz Paulus daha I. yüzyılda İllirya’ya Hıristiyanlığı tanıtmıştı. Şu anda ülke nüfusunun yüzde 70’i Müslüman, yüzde 20’si Arnavut Ortodoksu ve yüzde 10’u da Katolik.
GÖRÜLECEK YERLER
Limana bakan ve 5. ve 6. yüzyıllarda yapılan şehir duvarlarıyla, kulenin yanında yürüyüp, bu güzel antik kenti dolaşabilirsiniz. Şehirde görülecek epey fazla Roma hamam kalıntısı var. Durres’e gidip de görmeden dönmemeniz gereken bir yapı ise, MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiş ve 18 bin kişilik Balkanların en büyük amfi tiyatrosu. Bir zamanlar gladyatörlerin vahşi hayvanlarla mücadelesine tanık eden bu tiyatro şehrin tarihinde önemli yere sahip.
Şehirdeki Arkeoloji ve Tarih müzeleri oldukça zengin. Arkeoloji müzesi pazartesi ve salı günleri kapalı. Yıllarca hüküm sürdüğü topraklara adını veren Kral Zog’un Kalesi de mutlaka ziyaret edilmesi gereken mekanlardan. Arnavutluk için önemli bir isim olan ve 20. yüzyılın başlarında ünlenen Durres’li aktör Aleksander Moisiu’nun evi, ailesi tarafından müzeye dönüştürülmüş.
Ve tabii ki Durres’e gidip de yapmanız gereken ince kumlu uzun kumsallarda denize girip keyfinize bakmak. Durres ve Currilave ana sahillerden ikisi. Durres park ve çiçek bahçeleri açısından zengin. Uzun yürüyüşler yapmak istiyorsanız kendinizi bu parklardan birine atabilirsiniz. Kentin tiyatro grupları, senfoni orkestraları da ünlü. Vaktiniz varsa konsere ya da tiyatroya gidin.
NE YENİR?
Balkan mutfağı Türk mutfağına çok benziyor. İtalyan etkisinde kaldıklarından, en az İtalya’daki kadar çok pizzacı ve pizza çeşidiyle de karşılaşabiliyorsunuz. Elinize tutuşturdukları mönüde en az 50-100 çeşit pizza seçeneği sunan restoranlar var. Tarihi kaleye çıktığınızda ya da iskelede gün batımında bir şeyler içmeyi ihmal etmeyin.
Adriyatik’in karşı kıyısındaki İtalya’ya sadece 72 kilometre mesafede olması, bir zamanlar kaçak göçmenlerin istilasına uğramasına yol açmış. Denizde sürat motoru kullanımı yasak. Yasal yolcular, İtalya’nın Bari Limanı ile Durres arasında gün boyu mekik dokuyan feribotlarla iki yaka arasında sorun yaşamadan gidip geliyor.
AKDENİZ, BALKAN KÜLTÜRÜ İÇ İÇE
Kilometrelerce uzanan Durres sahilleri yaz aylarında Arnavutların en sevdiği mekana dönüşüyor. Bitmek bilmeyen inşaatlar, çarpık yapılaşma yüzünden şehri gezerken büyük bir keyif almasanızda, denizi her şeyi unutturuyor. Şehrin dar sokaklarında karşılaştığınız Arnavutlar, sıcakkanlı, misafirperver. 400 yıldan fazla Osmanlı İmparatorluğu’nca yönetilen Arnavutluk’ta hem Balkan hem de Akdeniz kültürünün etkilerini görmek mümkün. İç bölgelerde Balkan etkisi daha fazlayken kıyı şeridine, özellikle Durres’e doğru indiğinizde Akdeniz kültürü daha baskın hissediliyor. Durres de iklim de Akdeniz özellikleri gösteriyor.
Şehirde hemen herkes İtalya etkisinde kaldığında İtalyanca konuşabiliyor. İngilizce bilen az. Zaten sürekli İtalyan TV’lerini izliyorlar. Sadece Durres’te değil neredeyse tüm Arnavutluk’ta okulu bitiren gençler çalışmak için hemen İtalya’nın yolunu tutuyor.
Arnavutluk topraklarının büyük çoğunluğu 2 bin metreden yüksek dağlarla kaplı. Bir rivayete göre Arnavutların ülkelerine "Kartalların Ülkesi" demesi, bu dağlarda kartalların yaşadığını düşündüklerinden. Bayraklarındaki kartal da aynı inancın ürünü.
Durres’teki heykeller şehrin peyzajında önemli yer edinmiş. Ancak heykellerin tümü savaşı andırır figürlerle tasvir edilmiş. Pek çok insan figürünün elinde silah var. Sadece Durres’te değil diğer Arnavut şehirlerinde neredeyse adım başı sığınaklar görmeniz mümkün. Tahmini rakamlara göre bütün ülkedeki sığınakların sayısı 700 bin civarında. Enver Hoca yönetimi zamanında Arnavut askerleri, olası emperyalist ülke saldırısına karşı bu sığınakları hazırlamış. Şimdi hepsi birer köstebek yuvası gibi, çoğu bakımsız ve yıkık. Ama aralarında depo veya kafe olarak kullanılanların sayısı da az değil.
EN ESKİ PSİKOPOSLUK ŞEHRİ
Arnavutlukta, yaklaşık dört bin yıldır İllyrian dili kullanılıyor. Durres, M.Ö 627’de kurulmuş ve M.Ö 230 yılında Roma hakimiyetine girmiş antik bir şehir. Ünlü İtalyan hatip Cicero, zamanında Durres için "Hayranlık uyandıran kent" tanımlamasını kullanmış. Kent, 1914-1920 yılları arasında Arnavutluk’a başkentlik de yapmış. Tarih boyunca Yunan, Roma, Bizans, Bulgar, Vedenik, Osmanlı, Sırp, İtalya, Avusturya Macaristan ve Alman istilalarına uğramış. Kral Zog zamanında monarşiyle yönetilirken, İtalyan ve Almanya’nın işgaliyle faşizmle tanışmış. Enver Hoca zamanında da sosyalizme yönetilmiş. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise kapitalizmin en haşin yaşandığı ülkelerden biri oluvermiş.
Durres şehri, dünyadaki en eski piskoposluk merkezlerinden biri. Aziz Paulus daha I. yüzyılda İllirya’ya Hıristiyanlığı tanıtmıştı. Şu anda ülke nüfusunun yüzde 70’i Müslüman, yüzde 20’si Arnavut Ortodoksu ve yüzde 10’u da Katolik.
GÖRÜLECEK YERLER
Limana bakan ve 5. ve 6. yüzyıllarda yapılan şehir duvarlarıyla, kulenin yanında yürüyüp, bu güzel antik kenti dolaşabilirsiniz. Şehirde görülecek epey fazla Roma hamam kalıntısı var. Durres’e gidip de görmeden dönmemeniz gereken bir yapı ise, MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiş ve 18 bin kişilik Balkanların en büyük amfi tiyatrosu. Bir zamanlar gladyatörlerin vahşi hayvanlarla mücadelesine tanık eden bu tiyatro şehrin tarihinde önemli yere sahip.
Şehirdeki Arkeoloji ve Tarih müzeleri oldukça zengin. Arkeoloji müzesi pazartesi ve salı günleri kapalı. Yıllarca hüküm sürdüğü topraklara adını veren Kral Zog’un Kalesi de mutlaka ziyaret edilmesi gereken mekanlardan. Arnavutluk için önemli bir isim olan ve 20. yüzyılın başlarında ünlenen Durres’li aktör Aleksander Moisiu’nun evi, ailesi tarafından müzeye dönüştürülmüş.
Ve tabii ki Durres’e gidip de yapmanız gereken ince kumlu uzun kumsallarda denize girip keyfinize bakmak. Durres ve Currilave ana sahillerden ikisi. Durres park ve çiçek bahçeleri açısından zengin. Uzun yürüyüşler yapmak istiyorsanız kendinizi bu parklardan birine atabilirsiniz. Kentin tiyatro grupları, senfoni orkestraları da ünlü. Vaktiniz varsa konsere ya da tiyatroya gidin.
NE YENİR?
Balkan mutfağı Türk mutfağına çok benziyor. İtalyan etkisinde kaldıklarından, en az İtalya’daki kadar çok pizzacı ve pizza çeşidiyle de karşılaşabiliyorsunuz. Elinize tutuşturdukları mönüde en az 50-100 çeşit pizza seçeneği sunan restoranlar var. Tarihi kaleye çıktığınızda ya da iskelede gün batımında bir şeyler içmeyi ihmal etmeyin.