Ankara'da Millenyum erken geldi
Davetiyesinde ‘ruhunu da al gel’ diye yazıyordu. Anlaşılan bu slogan öyle tutmuştu ki, başkentin yeni gözde mekanı olmaya aday Kashmere’in açılış gecesine 3500 kişi katılırken, 500 kişi de kapıda kaldı...
Baştan özür dilemeliyim. İstanbul'un gece hayatını takip etme takıntısı geliştirirken, bu Ankaralılar eğlence dünyasından anlamaz sanırdım. Ayıp etmişim. Meğerse bir sürü havalı kulüpleri, lezzetçilerin takibinde olduğu restoranları, varmış. Üstelik geceyi tamamlamak için İstanbul'un Şayan'ına rakip olabilecek işkembecileri ise cabası...
Ben en sersem halimle bak hayatta neler oluyormuş derken, ikinci darbe davetiye şeklinde elime geldi. Üzerinde turuncu ile bordonun karışımı renklerde kocaman harflerle ‘‘Kashmere’’ yazıyordu. Allahtan, şifreli çözüm davetiyede kendini ele verdi. Standart ‘‘eşinizle birlikte sizi bekleriz’’ sözleri bir tarafa atılmış; açık açık, üstelik damardan bir kışkırtma söz konusuydu. Sadece ‘‘Ruhunu al da gel’’ diyordu. Eh hal böyle olunca, ben de sersemliği bir tarafa bıraktığım gibi gittim. Üstelik kendi başıma da değil, ailecek olayı çözmeye karar verdik...Önce uçak biletleri alındı, sonrasında geceye uygun kıyafetler tasarlandı ve açılış saati olan 22.00'de Kashmere'e ulaşıldı. İzdihamdan kurtulup kapının ardına geçince olay kısmen çözümlendi: Kashmere bir kulüp; yani son dönem moda lafıyla ‘‘konsept’’ dediklerinden. Hani artık Havana gibi içinde bir sürü ayrı restoran ve bar olan mekanlar revaçta ya. Kashmere aynen böyle bir yer. Kapıdan girdiğinizde hem hepsi bir anda karşınızda, hem değil... Sahte labirenti var: Merdivenler ve basamaklar düşme ihtimali yaratmanın yanı sıra mekanları birbirinden koparıyor. Ve üç restoran ile iki bar köşeleri kaplıyor.
3500 kişi birarada
Açılış gecesi sebebiyle restoranlar kapalıydı. Neyse ki kapalıydı... Toplam 1500 kişi için tasarlanan mekanı 3500 kişi tıka basa doldurmuştu. Üstelik söylentiye göre 500 kişi de kapıdan dönmüştü. Peki içeriye girmeyi başaran 3500 kişi ne yapıyordu?
Öncelikle birbirini fazla göremiyordu; çünkü ışıklar loştu. Ama minimalist tasarım -ki bu konu son zamanlarda pek bir önemlidir- Kashmere'in ruhunu ferahlatıyordu. Herşey yalın ve zarif tanımına giren kurallara uygundu. Neye, nereye benziyordu derseniz; hani Amerikan filmlerinde güzel ve başarılı iş kadını olan başrol oyuncusunun duvarsız, küçük basamaklarla birbirlerinden ayrı bölümlere ayrılan gerçek New Yorklu evi vardır ya...İşte aynen öyle bir mekanın 1400 metrekareye yayılıp evin odaları yerine restoranlara bölündüğünü düşünün.
Bu yayılmanın ve tasarımların mimarı ise Ali Kemali. Ali Kemali kimdir derseniz, kendisi Vogue, Havana gibi İstanbul'un en havalı mekanlarını tasarlayan adamdır. Meğer Kashmere'de de imzası varmış. O kadar kalabalığa rağmen, açılış gecesi onun yüzünden olsa gerek ‘‘ruh ferahlığı’’ hiç kaybolmadı. Daha doğrusu Aslı Altan'ın DJ’lik yaptığı o bir saat hariç...
Çünkü pist olarak kabul görebilecek ortadaki geniş alanı ve tüm bar ve restoranları dolduran kalabalık ani bir hareketle kıvırtmaya başladı. Neden mi? Aslı Altan aslında İstanbul'daki Safran'ın sahibiydi. Ve ádet olarak son yıllarda genellikle gece hayatını seven İstanbullu'ları Afrika ve rai müzikleriyle coşturmaya alışmıştı. Geçtiğimiz yaz sezonunda Pasha'da özel gecelerde DJ'lik yaparken, o da Kashmere'in açılışı için Ankara'ya gelmişti. İşin ilginç yanı Ankaralılar'da ona hemen uyum sağladı. Özellikle Bilkentli öğrencilerden kurulu güzel kızlar ordusu kalın topuklu yüksek çizmelerine rağmen hoplayıp zıplamaya başladılar.
Peki başka? Kashmere'de olay burada bitmiyordu. Aslında herşey başlamak üzereydi. Açılış gecesi sadece koklamak içinmiş.
Esas olay lezzet düşkünleri için birkaç gün sonra devreye giriyor. Çünkü Kashmere'in restoranları peşpeşe açılıyor. Bu çok mühim. Nedeni de belli, restoranlar bolca dünya ‘‘afrodizyaklarının’’ tüketimine ayrılmış. Bir İtalyan, bir Fransız, bir de Japon şeklinde üstüne üstlük..
Afrodizyaklar geliyor
Sağ cenapta İtalyan restoranı Santa Lucia var. Patenti İtalya'dan geliyor. Bol deniz mahsüllü mönüsüyle ve İtalyan şaraplarıyla hayatımıza girecekmiş. Sol cenapta ise Cafe de Paris var. ‘‘En hakikisinden’’, hatta üzerinde şöyle bile yazıyor: Chez Bouvier, L'Entrecote Cafe de Paris. Üçüncü olay ise en mühim olanı: Sushi Bar. Burası sadece 25 kişilik bir restoran. Ya bardan bir köşe kapacaksınız, ya da Ali Kemali tasarımdan rahat puflara oturup suşi yiyip saki içeceksiniz. Söylemiştim; burasının afrodizyak cenneti olma ihtimali taşıyor...
Ama ben bunu şimdilik göremeyeceğim. Üstelik Droop'u da. Hoppala, bu da nedir demeyin? Orası gizli bölme. Açılış gecesi birçok davetlinin yanı sıra ilk geceden müdavimliğe başlayan Bilkentli'ler için bazı akşamlar orada özel parti düzenlenecekmiş. Kashmere hakkında zaten birçok rivayet var. Duyduğuma göre Power FM'le bir bağlantı söz konusuymuş. Nedir, ne değildir yakında ortaya çıkar.
Sonuç : Kashmere'i beğendim. Stop. Afrodizyaklarını tatmak istiyorum. Stop. Tuhaftır Ankara'yı çok sevdim. Stop. İstanbul'dayken orası eğlence hayatını geriden takip ediyor sanmıştım, ama Ankara çoktan milenyuma girmiş. Stop. Bitti.
Tarz ve görünüm raporu...
Genel olarak Mariah Carey tarzı (dar, en dar hatta dapdar) ve siyah hakimiyeti gözleniyordu.
Genellikle iki parçadan oluşan takımlar vardı: Bedene oturan siyah triko bluzlar ve diz kapağına ulaşmayan mini etekler. Mini eteklerdeki derin yırtmaç detayını atlamayın.
Tabii ki bir de dar paça pantolon ve gri askılı bluz olayı var.
Ya Ankaralılar çok uzun boyluydu, ya Bilkent Üniversitesi'nde okuyan yeni nesil çok iyi beslenip büyümüştü veya gerçekten ülkemizde ciddi bir topuk problemi var.
Genel olarak açılış gününün öncesinde tüm Ankara'nın Zara mağazasını ziyaret ettiği gözleniyordu.
İlk müdavimler belli oldu
Araştırmacı gazetecilik adına bir ilki gerçekleştirerek bence lüzumlu, sizce lüzumsuz gelebilecek; her türlü bilgiyi edindim. Gecenin ilk müdavimleri işçilerdi! Nasıl yani demeyin; çünkü açılış saatine on dakika kalıncaya kadar içeride inşaat dahil her türlü hazırlıklar hala sürüyormuş. Sonrasında çoğu Ankaralı olmak üzere kalabalık içeriyi doldurmaya başlarken, onlara smokin giydirilip CIA ajanı gibi dışarıya çıkarılmış.
O sırada da olayı merak eden Ankaralılar ve onlardan daha meraklı İstanbullu’lar içeriyi doldurmaya başlamış. İlk gecenin top tenlerine giren isimler ise Ankaralılar olup tarafımdan adları ele geçirilmiştir: Volkan Büyükhanlı, Kaan ve Yasemin Asena, Selim Karagülle, Sermet Severöz, Özlem Oğuz, Nurdan Peker, Sarp Evliyagil, Renan Kaleli ve Zeynep Tokuş'un kızkardeşi İrem Tokuş. O kim demeyin? Kendisi ülkemizin yegane ‘‘Deli Yürek’’ kod adı taşıyan Kenan İmirzaoğlu'nun hem rol arkadaşı, hem de sevgilisidir... Peki başka kim vardı o gece derseniz? Bilkent'in en güzel kızları ve erkekleri. Daha söyleyemeyeceğim. Çünkü ışıklar fazla loştu. Umarım restoranlar hizmete girince biraz aydınlatacaklardır.