Son Güncelleme:
Anadolu’nun Doğu Kapısı Kars en kara kışların ev sahibi Sarıkamış
Kars, ‘‘egzotik Anadolu’’ peÅŸindeki gezgin için, renksiz ve silikmiÅŸ gibi dursa da, Kars Çayı kıyısı, Kale ve TaÅŸ Köprü'nün bulunduÄŸu Kalealtı Mahallesi yani eski Kars ve birbirini dik kesen, ızgara planlı, geniÅŸ sokaklardaki, Rus iÅŸgali döneminden kalma ancak bugün artık kentin karakterine damgasını vuran, görkemli bir soyluluk içindeki taÅŸ evler, burayı kesinlikle özellikli bir kent yapıyor.Kars'ın da doÄŸası ve iklimi, tıpkı Erzurum'unki kadar acımasız ve sert. Ancak, iki yanında söğüt aÄŸaçlarının sıralandığı caddelerin asfaltı hiç açık vermeden, karla kaplandığında ortaya tartışmasız büyüleyici ve gizemli bir Anadolu çıkıyor. ÇoÄŸu turist aynı hatayı yapar. Sadece Ermeniler'in eski baÅŸkenti olan Ani'yi görüp Kars'ı terkeder.Kars, Anadolu'nun DoÄŸu Kapısı'dır. Bugün kapalı olan Ermenistan ile Türkiye arasındaki bu kapı, tarih boyunca Kars üzerinden Anadolu'yu Kafkaslar'a ve Orta Asya'ya baÄŸlamıştır. Kente aynı zamanda Serhat Kars da denir. Sınır kentidir. Izgara planlı olması ve caddelerin geniÅŸliÄŸi, burayı gezmeyi kolay ve keyifli bir hale sokar. Ä°LK ADI KARÄ°'YDÄ°Kars, Ermeniler'in Bagrat Hanedanlığı tarafından, Kari adıyla kuruluyor. 10. yüzyılda, bugün hálá kente hakim olan tepede bulunan kalenin, yeterince kuvvetlendirilmesinin ardından da baÅŸkent ilan ediliyor. Ancak aynı yüzyılda, Ermeni yönetimi Ani'ye geçince, Kars bir ölçüde önemini kaybediyor. 11. yüzyılda, Selçuklular, Kars ile beraber civardaki her yeri ele geçiriyorlar. Ancak MoÄŸol akınları, planladıkları hiçbir ÅŸeyi gerçekleÅŸtirmelerine fırsat vermiyor. 1205 yılında, Gürcüler, Selçuklular'la Bizanslılar'ın gücünün azalmasını fırsat bilerek, Kars'ı ele geçiriyor ve Osmanlılar'ın buraya geliÅŸine dek, üç asır boyunca kenti ellerinde tutuyorlar. 19. yüzyılda, Ruslar, Anadolu'da kilit nokta olarak gördükleri Erzurum'a geçiÅŸe engel olan Kars'ı, defalarca ele geçirmeye çalışıyorlar. 1828 ve 1855 kuÅŸatmaları baÅŸarılı oluyor. Ancak iki kuÅŸatmadan sonra yapılan anlaÅŸmalarla, Kars tekrar Türkler'e veriliyor. 1878'deyse Ruslar'la yapılan ve sekiz ay süren kanlı bir savaÅŸtan sonra, Kars, Çar'ın eline geçiyor. Kent, 1918 yılına kadar da Ruslar'ın elinde kalıyor. 1920 Ekimi'nde, Kazım Karabekir önderliÄŸinde Kars'a giren Türk ordusu, 43 yıl aradan sonra kenti yeniden ele geçiriyor. DENÄ°ZDEN DAHA DERÄ°N ÇILDIR GÖLÃœTürkiye'nin, bir denizden daha fazla derinliÄŸe sahip tek gölü, Çıldır. Marmara Denizi'nden daha derin bu volkanik göl, aynı zamanda, ülkedeki 2 bin metre yükseklikteki göllerin de en büyüğü. Çevresindeki 2700- 3000 metreye ulaÅŸan daÄŸların oluÅŸturduÄŸu çarpıcı manzaraları seyrederek, gölün etrafını tam 70 kilometre boyunca katetmek mümkün. Kars'tan Karadeniz'e gitmek isteyenler için, en manzaralı yollardan biri de Çıldır Gölü'nden geçiyor. Çıldır Gölü ve Åžeytan Kalesi'nden Ardahan'a oradan da DoÄŸu Karadeniz'de ÅžavÅŸat'a varılıyor. Yazın, etrafında buÄŸday ve arpa yetiÅŸtirilen göl, yılın bu zamanında at süren erkekler, balıkçılar ve toprağı iÅŸleyen köylülerle, kıştan çok farklı bir renge bürünür. Yazın göl civarı, kuÅŸ meraklıları için eÅŸsiz bir gözlem alanıdır. Åžahinler, atmacalar, martılar ve pelikanlar görülür. Kışın, gölün buzlandığı altı ay boyunca da, bu beyazlığın kahramanları, göl üzerinde saatler boyu, korkusuzca yürüyen balıkçılar ve çoban köpekleridir. Her yer bembeyaz olduÄŸundan, kışın nerenin kıyı nerenin göl olduÄŸunu anlamak oldukça zorlaşır. KARS ÅžEHÄ°R TURUKars'ta görülecek yerlerin hemen hepsi kent merkezine birkaç yüz metre mesafede. Kaleye giderken, Kars Çayı'nın karşı tarafında, On iki Havariler Kilisesi var. 930-937 yılları arasında, Ermeni Kral II. Abbas Tekver tarafından, havarilere atfen yaptırılmış. Koyu renk basalt taÅŸ yapının kubbesinin 12 kemerinde, 12 havarinin kabartmaları var. Bir süre müze olmuÅŸ, ÅŸimdiyse kapısında bir asma kilitle, boÅŸ duruyor. Kilisenin önünden geçerek, fazla tırmanmadan, kentin sembolü olarak kabul edilen Kale'ye, on dakikada çıkmak mümkün. Aynı zamanda, dereiçi denilen bölgeden arabayla, kalenin kapısına kadar da gidiliyor. Ancak önce, kıyısında eski Osmanlı evlerinin olduÄŸu Kars Çayı'na doÄŸru dönerek, TaÅŸ Köprü'ye bir göz atın. Hemen yakınındaki kilise gibi, volkanik malzemeden yapılmış köprü, III. Murad tarafından 1580'de restore edilmiÅŸ. Yakınında 18. yüzyıldan sonra yapılmış birkaç hamam var. KALE ARTIK AÇIKÄ°ki bin yıldır, bu noktada, Kars Çayı'nı yukarıdan gözleyen bir kale olduÄŸu biliniyor. Ermeni-Bizans yapı, Selçuklular tarafından onarılmış ancak MoÄŸollar tarafından yerle bir edilmiÅŸ. Osmanlılar, 16. yüzyılın sonlarına doÄŸru bu kaleyi tekrar inÅŸa etmiÅŸler ancak Ruslar geldiklerinde yıkmışlar. Osmanlılar'ın kaleyi yeniden inÅŸa etmesi 19. yüzyılı bulmuÅŸ. Yıllarca askeri bölge olarak, ziyaretçi kabul etmeyen kale, bugün artık içinde yazları açık olan bir kafenin de bulunduÄŸu bir park. Ayrıca kaleye girer girmez saÄŸda, Celal Baba Türbesi var. 12. yüzyılda Gürcü- Kıpçak akınları sırasında ÅŸehit düşen Celal Baba'nın türbesi, Kars halkı tarafından ziyaret ediliyor. Buraya Kars panoramasını seyretmek için çıkılıyor. Kente doÄŸrultulmuÅŸ, üzerinde padiÅŸahın mührünün olduÄŸu Osmanlı topuysa, kalenin en dikkat çeken noktası. Kars Çayı kenarındaki ahÅŸap yapı, ünlü ÅŸair Namık Kemal'in dedesi Abdüllatif PaÅŸa tarafından yaptırılmış. Namık Kemal, 1853'lerde ilk ÅŸiirini bu evde yazmış. Kars Çayı'nın kenarındaki Rus tipi, taÅŸ binalar da bugün Kafkas Ãœniversitesi tarafından kullanılıyor.Åžehir müzesi. DoÄŸu Anadolu'nun en zengin müzelerinden. AÅŸağı katında arkeolojik, yukarıdaysa etnoÄŸrafik bölümü var. AÅŸağıda, Ani, Kars ve Ardahan gibi bölgelerde bulunan eski çanak ve çömlekler, Urartu ve Roma devri eserleri bulunuyor. Arkeolojik bölümde, Ardahan'da bulunan piÅŸmiÅŸ toprak, aslan postu giymiÅŸ Herakles başı, Selçuklu dönemine ait bir yayık, bazalt dibek, Kars merkez Ortodoks kilisesine ait kabartma tekniÄŸinde bitki motifli taÅŸ parçaları ve 1920 öncesine ait oyma tekniÄŸiyle yapılmış kocaman kilise kapıları, döküm tekniÄŸiyle yapılmış ve üzerinde Rusça ‘‘Allah aÅŸkına bu çanı çalıyorum’’ yazan devasa bronz çan dikkatimi çekenler. EtnoÄŸrafik bölüm de zengin. Burada, 19. yüzyıl kilim örnekleri, 19. yüzyıl çeyiz sandıkları, gümüş takılar, Osmanlı kaftanları, 19. yüzyıl semaver ve porselen çay takımları gibi yaÅŸama dair eÅŸyalar sergileniyor. (Kars Müzesi, her gün 08.00- 17.00 arası açık, 0474 212 38 17) Müzeden kent merkezine dönerken eski gümrük binası ve bugün sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını yaptığı Kent Konseyi, Rus iÅŸgalinde kilise olarak inÅŸa edilen, bugünse Fethiye Cami olarak kullanılan yapılar gezilebilir. SARIKAMIÅžErzurum'dan doÄŸuya giden yol, AÄŸrı üzerinden DoÄŸubeyazıt'a, kuzeydoÄŸuya giden yolsa Pasinler-Horasan ve Sarıkamış üzerinden, Kars'a ulaşır. Erzurum- DoÄŸubeyazıt arası, 285 kilometre. Bu yol, Ä°ran'a giden TIR'lar tarafından da kullanılır. Erzurum-Kars ise 206 kilometre. Bu yol da, Aras Nehri'nin kenarından olabildiÄŸince pitoresk görüntüleri takip ederek, yaklaşık 150 kilometre sonra Sarıkamış'a varır. Sarıkamış'a gelmeden önce, Erzurum'dan 40 kilometre mesafede Pasinler var. Burada harap durumda da olsa, tepeden yola bakan Hasankale farkedilebilir. Kaplıcaları ve çamur banyolarıyla, civarda yaÅŸayanlar tarafından raÄŸbet gören Pasinler'den 20 kilometre sonra, hemen Köprüköy'ü geçince, karşınıza çıkacak 13. yüzyıldan kalma Çobandede Köprüsü'nde durmalı. Aras Nehri'nin altından aktığı bu köprü, Türkiye'nin en güzel ortaçaÄŸ köprülerinden biri. Altı kemerli köprü, özellikle gün batmadan önce kızıl bir renk alıyor. Köprüden yaklaşık 100 kilometre sonra, Türkiye'nin en kara kışlarına ev sahipliÄŸi yapan Sarıkamış var. Özellikle Belediye Caddesi, kayak malzemesi ve giyim satan dükkanları, kuyumcuları, lokantaları ve kahvehaneleriyle neredeyse ilçenin bütün canlılığını çeken tek sokak. Sarıkamış Kayak Merkezi'nin Cıbıl Tepe yönüne doÄŸru ilerlerken, hazırlıksız olsanız da, özellikle karlar altındayken, tüyler ürpertici etki yaratan bir anıtın önünde durmadan edemeyeceksiniz. 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı sonunda, 40 yıl süreyle Rus iÅŸgali altında kalan Sarıkamış, 29 Eylül 1920'de Rus iÅŸgalinden kurtarılarak, Gümrü AntlaÅŸması'yla yeniden Türk hakimiyetine girmiÅŸti. Bu yakın tarihin izlerini en can yakıcı olarak yansıtan, bu anıt ve öyküsüdür. Birinci Dünya Savaşı'nda, Enver PaÅŸa komutasındaki Türk ordusundan, bazı kaynaklara göre 30 bin, bazı kaynaklara göre de 90 bin asker, 1915 kışında, imkansızlıklar içinde aÅŸmak istedikleri, Sarıkamış Allahuekber DaÄŸları'nda, soÄŸuktan donarak ÅŸehit olmuÅŸtu. Bu olayda ÅŸehit olanların anısına yapılan, Kars- Sarıkamış karayolu üzerindeki ‘‘Allahuekber ÅžehitliÄŸi’’, durup düşünülecek bir nokta. Sarıkamış aynı zamanda asker yoÄŸunluÄŸunun hissedildiÄŸi bir yer. Bir zamanlar Ruslar'ın kullandığı taÅŸ yapı garnizonlar, bugün Türk askerleri tarafından kullanılıyor. Bu askeri bölgenin içine girerek, 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı sonrası iÅŸgalde, Çarlık Rusyası tarafından Katherina'nın Av Köşkü olarak kullanılan yapıyı ziyaret etmek için, Sarıkamış askeri bölgeye gidip, kısa bir süre içinde izin almak ve köşkü görmek mümkün. İçi harap durumdaki binada çok fazla görülecek bir ÅŸey olmasa da, yapının tarzı ve konumu görülmeye deÄŸer. SARIKAMIÅž KAYAK MERKEZÄ°Pistlerinde bir kez kayanın bir daha dilinden düşürmediÄŸi bir kayak merkezi, Sarıkamış. Birçoklarına göre, burası tartışmasız Türkiye'nin en iyisi. Hatta kar kalitesi ve pistleri esas alındığında, dünyanın en gözde kayak merkezleri arasına rahatlıkla girebileceÄŸine inanılıyor. Buranın sırrı, baÅŸka bölgelerde ilgi çeken gösteriÅŸli tesisler ya da sunulan gece eÄŸlencelerinde deÄŸil. Türkiye'nin ücra bir köşesindeki, bu ıssız kayak merkezi, bambaÅŸka bir teklifle geliyor kayakçıların karşısına; ‘‘Sarıçam Ormanları'nın içinden süzülerek, kalitesini hiç kaybetmeyen, muhteÅŸem bir toz karın üzerinde kayın...’’Sezon, kasım ortasından nisan ortasına kadar sürüyor. Sarıkamış'ın, kuru ve soÄŸuk iklimi sayesinde, kar nemlenmiyor ve kristal halini koruyor. Ayrıca civardaki çam aÄŸaçları rüzgarı kestiÄŸinden, karın birikmesine fırsat veriyor. Kayak pistleri Sarıçam Ormanları'yla kaplı olduÄŸundan, bölgede heyelan ve çığ tehlikesi de yok.Sarıkamış'ın ilk tesisi 1969 yılında yapılmış ve 1994 yılında yeni bir telesiyej açılıncaya kadar da, tek bir liftle hizmet vermiÅŸ. Sarıkamış Kayak Merkezi'nin, Türkiye'nin diÄŸer bölgelerindeki kayak merkezlerinden bir farkı da, tesislerin, iki bin metre yükseklikteki Sarıkamış ilçesiyle yaklaşık aynı rakımlarda, iki farklı tepe üzerine kurulmuÅŸ olmaları. Tesislerden biri ilçenin giriÅŸindeki, diÄŸeriyse çıkışındaki tepede. Sarıkamış'ın giriÅŸinde, 1994'te Cıbıl Tepe'de inÅŸa edilen Çamkar Hotel var. Osman Yüce olarak bilinen eski tesis ise Çamurlu Dağı'nda ve iki tesisin arası 5 kilometre.Sarıkamış Kayak Merkezi, tarihinin en büyük konaklama tesisine önümüzdeki sezon kavuÅŸuyor. Cıbıl Tepe'deki Çamkar Hotel'in hemen yanında inÅŸa edilmekte olan Toprak Holding'in oteliyle birlikte, yıllardır konaklama seçeneksizliÄŸinden yakınılan Sarıkamış'ın ÅŸansı dönecek. Sarıkamış'ta her kış gündeme gelen konaklama sorununun yanında, Cıbıl Tepe'deki özellikli telesiyejin bir örneÄŸinin henüz Türkiye'de hiçbir merkezde olmadığını hatırlamak gerekir. Dört kiÅŸinin aynı koltukta yanyana oturarak çıktığı telesiyej, Sarıkamış'a ilk kez gelenleri fazlasıyla ÅŸaşırtıyor. SARIKAMIÅž PÄ°STLERÄ°Sarıkamış ilçesi, 2 bin metre rakımda. 2169 metredeki, Çamkar Hotel'in bulunduÄŸu Cıbıl Tepe'nin önündeki pistin zirvesi 2900 metre. Otelin tek mekanik tesisi, saatte ortalama 2 bin kiÅŸi taşıyabilen, her sandalyesi dört kiÅŸilik, özel izolasyonlu, üşütmeyen telesiyej. Telesiyej iki etaplı. Birinci etabın uzunluÄŸu 1750 metre. Çam aÄŸaçlarının çevrelediÄŸi pistin eÄŸimi az ve acemiler için uygun. Ä°kinci etap için yeniden telesiyeje biniliyor. Telesiyejden 2900 metrede, yani zirvede inilince, burada kayakçının dört pist seçeneÄŸi var. 2450 metre uzunluÄŸundaki pistin yüzde 32'lik, 3000 metrelik pistin ise yüzde 28'lik bir eÄŸimi var. Geriye kalan iki 3500 metre uzunluÄŸundaki pistlerden birinin eÄŸimi yüzde 32, diÄŸerininse yüzde 17. Telesiyejin ilk etabı 18, ikinci etabıysa 20 dakika sürüyor. Çamkar Hotel'de ders veren 16 hoca bulunuyor. Telesiyejin ilk durağında, Sarıçam Kafe var. Burada sucuk ekmek, sıcak ÅŸarap, ızgara ve tost bulabilirsiniz. Ä°kinci duraksa, bütün bölgenin ayaklarınızın altında uzandığı, Kars, Sarıkamış, Allahuekber DaÄŸları ile Güney Aras DaÄŸları'nın, özellikle açık bir günde muhteÅŸem göründüğü, Zirve Kafe. 2100 metre rakımdaki Osman Yüce Kayak ve Kamp EÄŸitim Müdürlüğü'nün ise, 960 metre uzunluÄŸunda Çamurlu Pisti ve bir teleskisi var. Teleski yukarıya beÅŸ dakikada çıkıyor. Pistlerden biri, liftin hemen yanındaki dik ve zor pist. Bir diÄŸer pistse, aÄŸaçların arasından geçiyor ve eÄŸimi daha az. Osman Yüce'nin, müşterilerinin, Çamkar Hotel'in pistlerinden de yararlanabilmeleri için, her gün 5 kilometrelik mesafeyi gidip gelen servisleri var. Bir kaza durumunda, Sarıkamış'ta Askeri Hastane ile Devlet Hastanesi kullanılıyor. Çamkar Hotel'de ambulans hazır bekliyor ve jandarma her zaman görev başında. Ayrıca kurtarma kızaklı bir kar motoru da bulunuyor. ANÄ° ÖREN YERÄ°Ani, bundan bin yıl önce, günümüz Ermenistan ve Türkiyesi'nin kuzeydoÄŸusunun büyük bir bölümüne yayılmış, Bagrat Krallığı'nın baÅŸkentiydi. Bugünse kocaman, boÅŸ sayılabilecek bir düzlük. Oysa Ani, zamanında en az 100 bin kiÅŸilik nüfusuyla, ‘‘binbir kilise ÅŸehir’’ olarak da anılan, zengin ve şöhretli bir yerleÅŸimdi. Bugün terkedilmiÅŸ bir harabeler topluluÄŸu olsa da, zamanının en mükemmel dini ve askeri yapılarına sahipti. Sarayları, kiliseleri ve surları, teknik ve sanat açısından, döneminin Avrupa'sının en geliÅŸmiÅŸ yapıları arasındaydı. Ermeniler taÅŸ işçiliÄŸindeki ustalıklarını, Türkiye ve Ermenistan arasında doÄŸal sınır olan ihtiÅŸamlı Arpaçay'ın (Ahuryan Nehri) üzerinde yükselen sarp kayalıkların kıyısında, kuzeyi korumak için yaptıkları savunma duvarlarında ve duvarların içine inÅŸa ettikleri, koyu volkanik taÅŸlarla pembe- kırmızı kumtaşından yarattıkları kiliselerde gösterdiler. Bugün Ani'de Kale olarak adlandırılan yerde Hıristiyanlık'tan önce bir yerleÅŸim olduÄŸu biliniyor. Bir düşünceye göre, Ani ismi, putperest Ermeniler'in taptığı önemli tanrılardan Pers su tanrıçası Anahit'ten geliyor. Åžehrin adı ilk olarak Ermeni Gamsarkan kabilesinin 5. yüzyılda buraya yerleÅŸmesiyle duyuluyor. DoÄŸu- Batı yönünde uzanan bir ticaret yolu üzerinde olması, Ani'yi zenginleÅŸtiriyor. 961'de, Bagrat krallarının beÅŸincisi III. AÅŸot, baÅŸkenti Kars'tan Ani'ye taşıyor. Üç nesil boyunca da kent, krallar AÅŸot, II.Smbat ve I.Gagik zamanında, altın çağını yaşıyor. Güçlü ordusu ve kalabalık nüfusuyla BaÄŸdat ve Konstantinopolis'e rakip olacak kadar geliÅŸiyor. 11. yüzyıl ortalarında, taht savaÅŸları ve Bizanslılar'ın dini kavgaları etkisini göstermeye baÅŸlıyor. Kent, 1045'te Bizanslılar'ın oluyor. Ancak 1064'te Selçuklular Ani'yi zorlanmadan ele geçiriyorlar. Selçuklular'ın çöküşünün ardından, Ermeniler, güçlü Gürcistan Krallığı'nın yardımıyla buraya geri geliyorlar. Ä°ki asır daha, Pahlavuni ve Zakhariad kabileleri, hálá yarı bağımsız ancak küçülmüş Ermenistan'da hüküm sürüyorlar. Bu arada, Ani'de kiliselerin ve manastırların inÅŸası devam ediyor. 13. yüzyıldaki MoÄŸol akınları, 1319'daki deprem ve ticaret yollarının deÄŸiÅŸmesi, Ani ve civarının önemini yitirmesine neden oluyor ve ÅŸehir zamanla terkediliyor.19. yüzyılda Avrupalı gezginler tarafından farkedilen Ani, bugün Türkiye'nin, Ermenistan sınırına bitiÅŸik, birinci derece askeri bölgesinde. Bu nedenle, OrtaçaÄŸ Ermeni kilise, manastır ve kalelerini görmek için, önce Kars merkezdeki Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden izin almak gerekiyor. Yakın zamanda kaldırılacağı söylenen fotoÄŸraf yasağı, halen geçerliliÄŸini koruyor. Ani'yi rehbersiz gezecekseniz, internetten ya da bir baÅŸka yerden basit bir haritasını bulmaya çalışın. Ayrıca orada en az üç saat geçireceÄŸinizi ve kışın güneÅŸin erken battığını göz önünde bulundurmanızda yarar var... KURTARICI KÄ°LÄ°SESÄ° (HALASKAR) Ani'ye, 966 yılından kalma yedi kapılı ÅŸehir surlarının Aslanlı Kapı'sından giriliyor. Selçuklu devrine ait aslan kabartmasının olduÄŸu bu kapının yanındaki Ermenice kitabede, surların III. AÅŸot tarafından inÅŸa ettirildiÄŸi yazılı. Burayı geçip, surların ortasında bir baÅŸka kapıdan girer girmez, asırlardır aynı yerde duran, etrafa yayılmış yapıların ve taÅŸ parçalarının olduÄŸu, alabildiÄŸine uzanan bir düzlüğe çıkılır. Heybetli Ani kentinin sokaklarından geriye ne kaldıysa, bu patikalardan yürüyerek kalıntıları gezmek mümkün. Önce, kapıdan sola kıvrılıp, 500 metre güneydoÄŸuya doÄŸru ilerleyerek, 1035'te yapılan Kurtarıcı Kilisesi görülebilir. Tarz olarak tipik Ermeni kiliselerinden. Tamamen saf geometrik ÅŸekillerden, silindir ve küreden yapılmış, önce 1957'deki yıldırım çarpmasında ardından da 1989'daki depremde büyük hasar görmüş. Yıkık kısım, bir film setinin parçası gibi duruyor. Kilisenin yukarı kısmında, bir haç kabartması var. Bu Kaçkar DaÄŸları'na da ismini veren, tipik bir Ermeni ‘‘haçkarı’’dır. Aslanlı Kapı'dan Kurtarıcı Kilisesi'ne doÄŸru yürürken, sol çaprazda, karşılıklı Türk ve Ermenistan topraklarındaki gözetleme kuleleri ve askeri kışlalar görülüyor. TÄ°GRAN HONENTS KÄ°LÄ°SESÄ° Ani harabelerinde, en iyi korunmuÅŸ olmasıyla, en çok ziyaret edilen kiliselerden biri. Yerli halkın burayı Resimli Kilise olarak adlandırmasının nedeni de, iyi durumdaki, etkileyici freskler. Kurtarıcı Kilisesi'nden 200 metre doÄŸuya doÄŸru, Arpaçay'a bakan ÅŸehir surlarının yanından aÅŸağıya inen merdivenli bir patikadan ulaşılıyor. Kilisenin doÄŸu cephesindeki yazıta göre, burası Tigran Honents adında zengin bir tüccar tarafından yaptırılmış ve 1215 yılında bitirilmiÅŸ. Tigran Honents'ten dar bir patika, Selçuk hamamlarını geçerek, Arpaçay'ın üzerindeki tepelerden devam eder ve 13. yüzyıldan kalma Bakireler Manastırı'na varır. Askeri kısıtlamalar nedeniyle, manastır bugün gezilemiyor. AÅŸağıda, geriye kalıntıları kalmış, bir köprü var. 30 metrelik tek kemeri çökmüş, Arpaçay üzerindeki köprünün, 10. ya da 11. yüzyıldan, Bagrat döneminden kalma olduÄŸu sanılıyor. Köprünün hemen diÄŸer tarafı, Ermenistan.ANÄ° KATEDRALÄ°Tigran Honents'ten, tekrar batıya uzanan patikaya çıkınca, Ani'nin, en büyük ve en önemli yapısına doÄŸru ilerliyor olacaksınız. 989- 1010 yılları arasında yapılan ve bu boÅŸluÄŸun ortasında, boyutlarına raÄŸmen, tüm zarafetiyle duran Katedral'in mimarı, OrtaçaÄŸ Ermenistanı'nın en ünlü ustalarından Trdat Mendet. Trdat, bir depremde yıkılan Ä°stanbul Ayasofya'nın kubbesini onarmasıyla da ünlü. ÇoÄŸu Ermeni yapısı gibi, bu katedral de tamamıyla taÅŸtan. Beton kaba yapının üzeri, işçiliÄŸi geliÅŸmiÅŸ taşçılıkla, çok renkli taÅŸla örtülmüş. En son, 1998'deki dördüncü deprem ve 2000 ve 2001 yıllarında katedralin karşısındaki taÅŸ ocaklarındaki patlamalar buraya büyük hasar vermiÅŸ. Katedralin hemen yakınında, kazı sonucu ortaya çıkarılan ve iki yanında dükkanların sıralandığı bir ortaçaÄŸ caddesi var. MENUÇEHR CAMÄ°Ä°Katedral'in hemen ilerisindeki Menuçehr Camii, Anadolu'nun ilk Selçuklu camisi olarak kabul ediliyor. Mihrabının olmaması, kırmızı- siyah taÅŸ işçiliÄŸi ve iÅŸlemeli mozaik tavanı, bu yapının olası karmaşık geçmiÅŸi konusunda bazı kuÅŸkular doÄŸurmuyor da deÄŸil. Caminin Arpaçay'a nazır, muhteÅŸem manzaralı iç mekanına bakınca, bazıları burayı daha çok bir saraya benzetebiliyorlar. Caminin, Kürt asıllı Åžeddatlı sülalesinin Ani'yi 1072'den itibaren yöneten ilk mensubu, Emir Menuçehr tarafından yaptırıldığı söyleniyor. Ancak iddialar çeÅŸitli. Ermeniler'e göre, burası Türk istilasından önce Bagrat dönemine ait bir köşktü ve daha sonra camiye dönüştürüldü. Cami, 1907'ye kadar çevrede yaÅŸayan köylüler tarafından kullanılmış. Minaresinden intihar eden bir turist nedeniyle, çıkışlar yasaklanmış. Mümkün olabilirse, bir de manzarayı buradan görmek gerek. İç Kale'yi ve nehrin kenarından yükselen dik kayalıkların birçok noktasından görülebilen, büyüleyici konuma sahip Kız Kalesi Manastırı'nı ziyaret etmek yasak. Oysa Kız Kalesi'nden ÅŸehre doÄŸru bakıldığında, bu derin vadilerin ve yüksek duvarların kenti nasıl kusursuzca koruduÄŸu daha iyi anlaşılıyor.KAÇINAni Harabeleri'ne bir saatlik yolu, izin kağıdı almadan katetmekKışın don olduÄŸundan, sabahları arabaların çalışmayabileceÄŸini hesaba katmamakMart ayında hálá Çıldır Gölü üzerinde yürünebileceÄŸini sanmakKars'tan eski kaÅŸar ve gravyer peyniri almadan dönmekYAKALAYINSarıkamış'ta atlı kızakla gezmekKars Platosu'ndaki çiçek tarlalarında yazın dolaÅŸmakBir köy evinde piÅŸirilen kaz yemeÄŸine katılmakÇıldır Gölü etrafındaki köylerden at kiralamakKars civarındaki berrak çaylardan balık avlamakAşık Åženlik Festivali’nde Çıldır ya da Kars'ta olmakKars Müzesi'ndeki, Kazım Karabekir'e, Kars AntlaÅŸması anısına, Ruslar tarafından armaÄŸan edilen ‘‘Beyaz Vagon.’’Â