Ağva’nın gizli cenneti KİLİMLİ KOYU
Kilimli Koyu, İstanbul’un Karadeniz kıyısında, Kocaeli il sınırının yanıbaşında. Yol üstünde olmadığı için bilen az. Mermer beyazı kumu tropikal adaları andırıyor. Sahildeki kaya oluşumu sıradışı. Kalkerli kayaları hırçın dalgalarıyla şekillendiren Karadeniz adeta doğal heykel galeri oluşturmuş. Gezgin Aynur Kılıç, İstanbulluları bu güzel koyu keşfetmeye çağırıyor.
Geçen hafta Şile’de tatildeydim. Şileli arkadaşlarımla farklı bir sahilde denize girmek istedik, tercihimiz Ağva’dan sadece 2 kilometre ilerdeki Batı Karadeniz’in gizli cenneti Kilimli Koyu oldu. Hafta sonları özellikle piknik ve plaj turizminin yoğun yaşandığı Şile’ye giden yollarda otomobil kullanmak sabır ister. Kilimli’ye gitmeye karar verirseniz inanın değecek. Önemli olan hangi yolu tercih edeceğiniz. Ya, Şile - Ağva sahil yolunu kullanacaksınız ya da Şile’nin iç köylerinden geçerek Ağva’ya ulaşacaksınız. Her iki tercih, İstanbul’dan yaklaşık 90 kilometre ve en az 1,5 saatlik sürüyor. İzmit tarafından gelmek isterseniz Gebze Otobanı’ndan Ağva’ya belki daha kısa sürede ulaşabilirsiniz.
GÖZÜMÜZ YEŞİLE DOYDU
Biz gidişte Şile ile Ağva arasındaki iç köy yollarını, dönerken sahil yolunu tercih ettik. Maksat gezme olsun, Ovacık’tan çıktık yola. Yol kenarında, meşeden yapılan, mangalda kullandığımız odun kömürü öbeklerini ve çocukların satmak için başında gün boyu beklediği yöreden topladıkları mantarlarla dolu sepetleri gördük. Bana göre İstanbul’un son akciğeri Şile - Ağva arasındaki ormandır. İstanbul’un yanı başındaki doğada kendimizi kaybediyoruz, gözlerimiz yeşile doyuyor, akciğerlerimiz bayram ediyor. Köylülerin tarladan topladıkları domates, maydanoz, salata, kabak, roka gibi taze ürünleri sattığı tezgahlardan alış veriş yapa yapa geçtik. Teke Köyü’nden Gökmaslı’ya doğru Bıçakçı Deresi’nin yanından geçiyoruz. Şile’den burası tam 35 kilometre. İsa Köy’e geldiğimizde bu kez bizi ilerde Ağva’dan denize ulaşan Göksu Deresi karşılıyor. Kalemköy’den itibaren yol boyunca Ağva’nın motelleri yer alıyor. Bir motelin bahçesindeki minyatür Şile Feneri’ni görüyoruz. Hafta arası bir günde, denize uzak olan İpek Koza, Mavi Boncuk gibi motellerin doluluğu bizi şaşırtıyor. Havuzla yetinen otel müşterilerine Kilimli’yi bilip bilmediklerini soruyorum, bilmiyorlar. Oysa 2 kilometre sonra Kilimli Sahili başlıyor. Melen’den İstanbul’a su getirmek için açılan kanallar henüz suyla doldurulmamış, yanlarından geçerek Bucak Köyü’ne geliyoruz. Kilimli’ye geçerken tepeden panoramik olarak Ağva’yı görüyoruz.
OTO GİRİŞİ ÜCRETLİ
Ağva, Göksu Deresi ile Yeşilçay Deresi’nin ağzında. Adı Latince iki dere arasındaki yerleşim demek, kimine göre de ağuz kelimesinden geliyor. Kilimli Koyu’na giden yol henüz asfalt değil, toprak yol bu güzelliğe yakışmıyor. Kilimli Tepesi’ne geldiğimizde Karadeniz’in haşin dalgalarına inat bu koyda suyun son derece sakin olduğunu görüyoruz. Şile’den itibaren sahillere otomobil girişi bedelli. Hafta arası 5 TL , hafta sonu 10 TL. Plaj turizminde iş bununla kalmıyor, sıcak kuma oturmak istemiyorsanız şezlonglar bedelli. Belli bir belediye tarifesi yok, kimi şemsiye dahil hafta arası çiftli şezlonga 15 TL, hafta sonu 25 TL istiyor, kimi kalabalık bir grup gelince fiyat kırıyor. Yanınızda şezlongunuz varsa denize yakın bir yere oturup, denizin keyfini çıkartın. Kumsal beyaz kumla kaplı, böylesi güzel kum inanın pek çok Akdeniz ülkesinin sahilinde yok. Halkımız yediğini içtiğini çöpe atma yerine kuma gömmese sahil çok daha temiz olacak. Denizin rengi maviden turkuvaza birkaç farklı ton. Suyun içindeki kayalar sanki heykeltıraş tarafından özel yontulmuş gibi. Kilimli’den sonra gelen Kerpe ve Kefken pembe kayalarıyla tanınıyor. Kilimli’nin kayaları da eminim ilerde ünlenecek. Jeolojiye meraklıysanız kıyıdaki jeolojik evrim ilginizi çekebilir. Kıyı birikim şekilleri, fosil bulguları, Paleozoik ve Mezozoik zamanlarda başkalaşım göstermeyen kaya birimleri, burada olduğu gibi Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bulunan Eosan Kalkerleri ilgi alanınızdaysa Ağva ve Kilimli sahilleri incelemeye araştırmaya değer.
Burada en sık göreceğiniz grup motosikletliler. Yaz, kış onlar için heyecanlı, güzel bir parkurun bitiş noktasıdır Kilimli.
Şile’ye dönüşte sahil yolu üzerinde İmrenli Köyü’na uğrayıp kahve içiyoruz. İmrenli, Kırım üzerinden, Bolşevik İhtilali’nden İstanbul’a kaçan Beyaz Rusların ülkemizde ilk ayak bastıkları yer olarak biliniyor. Geçtiğimiz yıllarda Ruslara ait olduğu saptanan bir batık gemi çıkarılarak Kabakoz Köyü’ne götürülmüştü. İmrenli Köyü bu konuda biraz reklam yapabilse daha fazla ziyaretçi çekebilir. Bozgaca, Kabakoz, Yeniköy ve Çayırbaşı üzerinden yeniden Şile’deyiz. Biz, keyifli bir gün geçirdik, size de öneririm...
KALKAN TAVANIN TADINA DOYULMAZ
Güzel koyda yüzdükten sonra yemek için tepedeki Kilimli Restoran’ın balkonuna yerleşiyoruz. Sağ ve sol taraftaki koylar ve kayalar ayaklarımızın altında. Şile dahil bu kıyılarda tutulan balıkları mevsimde tatmak gerekir, şimdi kalkan zamanı, Karadeniz’de tutulan kalkan balığı iyi pişirilirse tadına doyum olmaz.
Avlanma yasağı haricinde her sabah en taze balıkların buralardan İstanbul’un önemli restoranlarına gönderildiğini hatırlatayım. Güzel bir mevsim salatası, deniz mahsulleri, kalkan ısmarlıyoruz. Gelen tüm tabaklarda sunum çok güzel, balık ve deniz mahsulleri de çok lezzetli. (www.kilimlitesisleri.com)