Afrika’nın kuzeydeki kapısı
Dünyanın 10’uncu, Afrika’nın en büyük ülkesi. Biraz Osmanlı, çokça Fransız, büyük ölçüde Arap olan ve sömürgecisine karşı dünya üzerinde en zorlu bağımsızlık mücadelesini veren Cezayir’den merhaba. Çöl ve deniz arasında sıkışan coğrafyası gibi kültürler arasında kalıp çeşitlenmiş rengârenk insanlarıyla Cezayir gezginlere “İyi ki gelmişiz” dedirtiyor...
Resmi adı Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti. Sıradanlıktan uzak, katalog gezi güzergâhlarıyla alakasız, tarihi, kültürü ve kimliği farklı bir ülke Cezayir. Dünyanın 16’ncı petrol, 10’uncu en fazla doğalgaz çıkarılan ülkesi. Para birimi Cezayir dinarı (DZD). 1 lira yaklaşık 5 DZD. Benzinin litresi yaklaşık 9 lira ve suyun 10 lira olduğunu düşünürseniz gerçekten sudan ucuz. Ekonomi iyi, ülke varlıklı sayılabilir ama bireylerin çoğu fakir. Fakat bu durum onların güler yüzünü hiç etkilemiyor. İyimserliğin ulusal bir özellik olarak kabul edildiği Cezayir’de halk misafirperverliğe aşırı önem veriyor. Milli içecekleri nane çayı. Bir misafirliğe gittiğinizde çay ve hurma ikramı ‘hoşgeldiniz’ demek. Hatta misafirden en az 3 bardak çay içmesi bekleniyor. Bu arada bir evde yemek yediğinizde, yemeğin bir kısmını tabakta bırakmalısınız; bu, ev sahibinin sizi yeterince doyurduğunu gösterirmiş.
Bu kadar pozitif ve yardımsever olmaları ara sıra ‘acaba bir iş mi gelecek başımıza’ dedirtmiyor değil! Sürekli ikram ve ısrarla yardım etme çabalarının yanında, nakit yardımı önerecek kadar cömert insanları görünce ne kadar da önyargılıymışız diye utandığımızı itiraf etmeliyim.
Mağrip’in kalbindeki ülkeyle aynı adı taşıyan başkent Cezayir’i gezmek için 3 gün yeterli. 267 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek minaresi ve Afrika’nın en uzun yapısı Djamaa el Djazaïr ile başlayın tura. Burası bir camiden fazlası. Yapımı 1 milyar dolardan fazlaya mal olmuş, ibadet yerinin yanısıra, müze, kütüphane, tiyatro, otel, AVM ve eğlence parkı bile var.
Fazla gezmiyoruz burada; modern binaları görmek için değil, gerçek Mağrip ruhunu hissetmek için en çok vakti Kasbah’a ayırdık. Kasbah; geleneksel mimarinin etrafında köklü bir topluluk duygusuyla varlığını sürdüren kentsel yapı demek... 1500’lerde Osmanlılarca etrafı surlarla çevrilen, dar sokakların otantik evleri birbirinden ayırdığı, ortak kullanım alanlarına sahip bir yer Kasbah. İç içe geçmiş her bina birbirinden güzel ayrıntılara sahip. Surların sağlam olduğu dönemde Kasbah’a girmek için 5 ya da 6 farklı kapı kullanılır ve her gece biri açık tutulurmuş. İçeride yaşayanlar o kapıyı bilir, farklı bir kapı deneyen kişilerse öldürülürmüş. Kasbah Fransa’ya verilen bağımsızlık mücadelesinin ana üssü olmuş; ayrıca UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde.
Kasbah’tan sonra misyonerlik döneminden kalan ve siyahi tasvir edilen İsa figürüyle farklı bir önemi olan Notre Dame d’Afrique Kilisesi’ni gezin. Buradan da fayans duvarları, ahşap oyma işçiliğinin nadide örnekleri ve harikulade mermerleriyle Osmanlı izleri taşıyan 1576’da yapılmış görkemli saray Palais des Rais’e geçebilirsiniz. Her yerini fotoğraflamak isteyeceksiniz. Yakınında yine UNESCO tescilli müthiş bir tarihi eser olan Keçiova Camisi var.
Gezerken kentin her yerinden görülen 90 metrelik üç tane palmiye yaprağı anıtı dikkatinizi çekecek. Bağımsızlık mücadelesinde ölen Cezayirliler anısına dikilmiş. Sömürgecilik tarihinde yaşananların gözler önüne serildiği Ulusal Mücahit Müzesi bu anıtın altında. Ziyaret ederken hassaslaşmamak mümkün değil.
Cezayir yazları aşırı sıcak bir ülke. Bu nedenle ekimden mayıs ayına dek plan yapmak için çok uygun.
KİRAZ VE HURMA ÜLKESİ
Müze geziniz biter bitmez El Hamma Botanik Bahçesi’ne geçin ve belki de Fransızların bu ülkeye yaptığı tek iyilik olan bu cennet bahçesinde ruhunuzu sakinleştirin. Yemyeşil ağaçlar, yürüyüş yolları, çeşmeler ve müzelerin olduğu 54 hektarlık dev bir bahçe. Büyük ölçüde çöl olan ülkede böylesine büyük yeşil alan görmek gerçekten şaşırtıcı. Aslında şaşırtıcı olan Cezayir’in ilginç coğrafyası; bir yanı Akdeniz’e dayanan ülkenin bir kısmı neredeyse hiç yağmur almazken bazı bölgelerde Londra’dan daha fazla yağış var. Hatta bu durumdan ötürü Cezayir’e ‘kiraz ve hurma ülkesi’ diyorlar. Bu arada ülkeye has ‘deglet nour’ dünyanın en iyi hurması, dönerken bol bol getirin.
Ülkenin bambaşka yüzü Sahra Çölü’nü ve orada yaşayan Berberi halkları, turizm cenneti Oran’ı, köprüleriyle ünlü Konstantin’i ve M’zab Vadisi’ni görmeden buralardan ayrılmayın. Cezayir, Afrika’nın ne kadar kuzeyinde olursa olsun yazları aşırı sıcak bir ülke. Bu nedenle ekim ayından mayısa dek, yani bugünlerde plan yapmak için çok uygun. Birçoğunuzun listesinde olmayan bir ülke Cezayir, bizim de öyleydi ama gördüklerimiz, dinlediklerimiz ve hissettirdikleriyle iyi ki gitmişiz dedirtti...
‘BALIKLARIN ECELİYLE ÖLDÜĞÜ TEK YER’
- Tarım olanakları kısıtlı, bolca yetişen iki ürün bakla ve incir.
- 1.200 kilometre kıyısı olmasına rağmen balıkçılık yaygın değil. Bu nedenle de “Akdeniz’de balıkların eceliyle öldüğü tek ülke Cezayir’dir” diyorlar...
- Restoranlarında alkol servisi yasak. Oteller bu kapsamın dışında.
- Ülkede iki resmi dil var; Arapça ve Berberice. Herkes Fransızca konuşuyor. Dünyadaki en büyük 2’nci Frankofon ulus. Resmi dil olmamasına rağmen dergiler, gazeteler ve pek çok televizyon kanalı Fransızca yayın yapıyor.
- Cezayirli hâkimlerin yüzde 60’ı, avukatların yüzde 70’i, ülkedeki öğrenci nüfusunun yüzde 60’ından fazlası kadın.