Açıl Fransız Rivierası ben geliyorum!
Bütün kış deli gibi çalıştın. Kendini şımartmayı sonuna kadar hak ettin. Birikmiş paran var, bekâr kız arkadaş grubun hazır. Bu topraklar üzerinde yaşayan bir sevgilin de yok. Belki yabancı topraklarda mutluluğu bulursun. Fransız Rivierası’nda dört günlük, kapsül bir jet-set tatiline ne dersin?
Baharlar pembe pembe açtı, yaza az kaldı. E, hani nerede senin sevgilin? Kiminle yürüyeceksin el ele? Kiminle kızgın kumlardan seke seke serin sulara atlayacaksın? Arkadaş ortamından da çıkmadı birileri. Zaten patır patır sevgili bulunan o arkadaş ortamına denk gelmek sana kısmet olmadı bir türlü. Dur bakalım... Belki de bu topraklar üzerinde yaşamıyordur müstakbel sevgilin. Yurtdışına mı açılsan? Kız arkadaş grubun hazır. Birikmiş paran da var. Bütün kış çalıştın, şımartsan mı kendini bir parça? Biraz jet-set mi takılsan yoksa? Fransız Riviera’sına ne dersin? Jet-set takılanların hepsi öyle mi sanıyorsun gerçekten? Değil. Amaaan, kim gerçekten göründüğü gibi zaten?
Malum, zamanın kısıtlı. Ha, gönül isterdi şöyle bir ay gez oralarda. Fakat ne mümkün? Zaten hepi topu yılda iki hafta tatilin var. Cumayı aldığında cumartesiyi de sayıyor vicdansız işverenin. Hadi yılda birkaç gün de “Hastayım”, “Taşınıyorum”, “Her an evlenebilirim”, “Bir daha taşınıyorum” diye izin alsan... Yine sana esmer günler. Bu sebeple tatilde “Orayı da göreyim, burayı da göreyim” diye kendini parçalama.
Evet, belki kadınlar bekâr ve hoş bir arkadaşı varsa seninle asla tanıştırmaz, pişirdiği kekin tarifini vermez ama ben aklımdaki dört günlük kapsül jet-set tatil planını sana harfi harfine aktaracağım.
SANDVİÇLER SİZDEN, PİYASA CANNES'DAN
İlk durağımız Cannes. Le Crystal Hotel veya Canberra Hotel’den kendine bir oda ayırtmıştın zaten. Ek yatak koydurdun, değil mi? Tüm kızlar aynı odada kalacaksınız. Sandviçlerinizi odanızda hazırladıysanız, kana kana Cannes’a akmaya hazırsınız demektir. La Croisette’de ileri geri salındıktan sonra şu üç plajdan birini seç: Palm Beach, Baoli Beach ve Carlton Beach. Üçü de aynı derecede piyasa. Akşam programını da söylüyorum, yine odada hazırladığınız sandviçleri yedikten sonra saatin gece 1’i geçmesini bekleyip La Chunga’da eller havaya yapacaksınız.
İkinci gün ister trenle, ister kiraladığınız arabayla Monako’ya gidin. Bu ülke, dış işlerinde Fransa’ya bağımlı, iç işlerinde bağımsız bir prensliktir. Monako prensi evlidir. Boş hayallere kapılma, adamın yeni ikiz bebeği oldu. Monte Carlo, Monaco’nun bir parçasıdır. Dönüşte “Monte Carlo’ya mı gittin, Monaco’ya mı?” diye sorarlarsa bu bilgiyi onların yüzüne çarp. Saat sabah 10, Monte Carlo Beach Club’a kon! Bu plaja giriş pahalı, o yüzden Cannes’daki o hesaplı otelde kalıyorsun zaten. Bir tam gününü birbirinden güzel Rus kızlarının el kadar bikinileri içindeki portakal popolarını seyrederek geçirme. Bir sürü hoş erkek var etrafta. Onlara odaklan. Akşam için de Sass Cafe’ye rezervasyonunu yaptırmayı unutma. Yemek ve dans, şampuan-saç kremi gibi ikisi bir arada.
O HELİKOPTERE BİNMEYECEKSİN!
Yine güneşli bir sabaha uyandın. Sandviçler hazır, gece çıkmak için hazırladığın kıyafetleri de arabaya koydun. İstikamet, Monako’nun hemen yanındaki Cap d’Ail koyunda konuşlanan Mala Beach. Gitmeden önce şezlong rezervasyonu yaptırmak şart zira bu plaj her an bayram günü metrobüs durağı gibi. Denizi harika. Gelen insanlar yıkılıyor. Daha ne olsun? Dünkü güneş yanıkların da iyileştiyse gece çıkmak üzere Monte Carlo’daki Jimmy’z’e mutlaka git. Her milletten neşeli ve zengin insanı bulabileceğin bir jet-set gece kulübü burası.
İki üç gün denize ve piyasaya doyduktan sonra bir doz kültür almak üzere Saint-Jean-Cap-Ferrat’da bulunan Rothschild ailesine ait Villa Ephrussi’yi görmeni öneririm. Yine Cap-Ferrat kasabasında bulunan Grand-Hôtel du Cap-Ferrat’da mutlaka bir kahve molası ver. Bir sonraki durağın Beaulieu-sur-Mer’de bulunan Yunan malikanesi, Villa Kerylos olsun. Bu iki malikane de gerçekten görülmeye değer. Dönüşte Eze’de bulunan Fragonard’ın parfüm fabrikasına uğra. Bu küçücük kasabada havalı bir otel vardır, gıyabında “Ayy, La Chèvre d’Or’da yemek yedik, süperdi!” diye konuşulan. İnanma. Oteli şöyle bir gezip çıkmışlardır sadece. Sen Eze kalesine çık, orada efsane krep yapan bir kafe var. Hem de çok ucuz.
Diyelim ki bir gün daha uzattın tatili... O zaman Saint-Tropez’ye gideceksin, el mecbur. Yalnız baştan uyarayım, senin gibi Saint-Tropez’ye ulaşmak isteyen insanların oluşturduğu çılgın bir araç trafiği olacak. Belki de varmak için bu kadar uğraş verdiğinden tatlı geliyordur. Bir de tüm Fransız Riviera’sına hizmet eden helikopter servisi var ama sakın bu tuzağa düşme. O helikoptere ancak bankadan kredi çekip binebilirsin, hiç değmez. Gözünü kapat, Nikki Beach, Club 55 ve Bagatelle plajlarından birini parmağınla seç ve şezlonga yerleş. Saint-Tropez akşamlarının can damarı, temalı ev partileridir. Ne evler, ne hayatlar... Gündüz “Bunun güzel bir evi olabilir” diye düşündüğün insanlarla tanış, gözün kulağın açık olsun ki parti adresini öğren. Bu partiler genellikle ‘open house’ olur yani parti veren için herkes Tanrı misafiridir.
Nasıl? Memnun kaldın mı? Aaa hoş bir çocukla mı tanıştın? Dönmek istemiyor musun? Dön sen dön... Bende daha ne programlar var.