Abu Dabi benim için şantiye kentiydi modern sanat merkezine dönüşmüş
İletişim danışmanlığı ajansı sahibi Ercüment Şener’in iş ve tatil vesilesiyle gezmediği yer neredeyse kalmadı. Aynı zamanda bir sanat tutkunu. Son gezilerinden birinde yolu Birleşik Arap Emirlikleri’ne düştü. Abu Dabi’yi şantiye kenti olarak biliyordu. 27 milyar dolarlık yatırımla kurulan ‘Aydınlanma Yeri’ni gördüğünde gözlerine inanamadı.
Bursa doğumlu Ercüment Şener (43), 1997’den bu yana iki ortağıyla iletişim danışmanlığı ajansını yönetiyor. Kendi deyişiyle “İflah olmaz bir kâşif, risk iştahı tükenmeyen maceracı.” Babasının işi gereği küçük yaşta çok seyahat etmiş. 5 yaşında Antalya’daki Damlataş Mağarası’na girdiğinde kendini Kristof Kolomb gibi hissettiğini söylüyor. İlk yurtdışı seyahati 1988’de İtalya’ya. Gazetecilik yaptığı dönemde, izinlerinde yurtdışından gelenleri Anadolu’da gezdirdi. Görmediği kent neredeyse kalmadı. “1991’de otobüs dolusu İsrailli’yi Van’dan başlayıp Doğu Bayazıt, Ağrı, Kars, Erzurum, Artvin rotasından Karadeniz, İç Anadolu, Akdeniz ve Ege’ye götürdüm. Yaşadığım terör saldırısı endişesini hiç unutmam...”
İNSANLIĞIN İKİ UCU BİR ARADA
Ercüment Şener, iş ve tatil vesilesiyle pek çok ülke, şehir gezdi. Son dönemde onu çok etkileyenlerden biri, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi. Daha önce iki kez iş vesilesiyle gitmiş, hafızasına ‘dev şantiye kenti’ izlenimi yerleşmişti. Bu kez inşaatı süren önemli müzeleri, ‘Manarat Al Saadiyat Kültür ve Sanat Merkezi’ni gördü. BAE’yi dünya sanat haritasına sokacak, elit sanat merkezine dönüştürecek hummalı çalışmalardan haberdar oldu.
“Burası çok düz ve düzenli bir şehir. Dubai’de olduğu gibi dünyanın gelişmiş ülkeler ve şehirler liginde kendini üst sıralara çıkarmak için insanoğlunun doğaya karşı mimari bir mücadeleye girmiş olduğu hemen göze çarpıyor. Mimaride sınırları zorlayan, insanoğlunun doğaya hükmetme dürtüsüne hizmet eden dünyadaki tüm iddialı yapıların yarısı bu coğrafyada sanırım. İddialı gökdelenlerin ve çeliğin en garip formlarına girdiği modern yapıların arasında Neo-klasik Arap mimarisinin iki görkemli örneği dikkat çekici: Sex and the City II filminin çekildiği, emirin yaşadığı, Kempinski Oteli’ni de içeren Emirlik Sarayı ve dünyanın en büyük 11’inci camisi Şeyh Zayed. İki heybetli yapı şehrin her noktasından görülebiliyor. Abu Dabi, merkezi, sahil şeridi ve yeni gelişen Saadiyat Adası bölgesiyle son derece modern bir kent havası görünümünde. Buna karşın dış semtlere çölün zorlu koşulları, fakirlik hâkim. Bu kadar büyük bir zenginliğin, bu kadar küçük bir nüfusa bile eşit dağıltılmadığı bir dünyayı bu laboratuvar ortamında görmek ‘uyandırma zili’ etkisi yapıyor insanda. Buna bir de Uzakdoğu’dan inşaatlarda çalıştırılmak üzere getirilen Asyalı işçilerin, modern köle düzenindeki yaşamları eklendiğinde, vitrindeki parıltının yapaylığı ortaya çıkıyor. Alışveriş konusunda iki ayrı dünya bir arada. Çöl sıcağından koruyan lüks AVM’ler ve Tahtakale’ye benzeyen açık pazarlar, yani ‘souk’lar. Dört büyük ‘souk’ var: Abu Dabi Limanı’nın yanı başındaki Balık Pazarı, karşısındaki Sebze ve Meyve Pazarı, yemeni, el ve makine halılarının boy gösterdiği Halı Pazarı ve elektronikten tekstile ürünler olan Tarihi (Merkez) Pazar. Ben sadece Merkez Pazar’ı gezdim, Kapalıçarşı’dan sonra yavan geldi. Modern AVM’lerden en popüleri Marina Mall’da ise dikkatimi çeken tüm dış cephenin dev emir ve şeyh fotoğraflarıyla kaplanması.”
İDDİA, İHTİRAS VE SANAT
Seyahatin yanı sıra sanat tutkunu Ercüment Şener, Saadiyat Adası’nda inşaatı süren yeni sanat merkezini de ziyaret etti. Buraya araçla şehir merkezinden 20 dakikada ulaştı ama arzu edenlerin deniz yoluyla da gidebileceğini söylüyor ve gördüklerini şöyle anlatıyor: “Anakaraya 500 metre uzaklıktaki adada günümüzün en iddialı, ihtiraslı kültür merkezi projelerinden biri sürdürülüyor. Saadiyat Kültürel Merkezi olarak adlandırılan geniş alanda Paris’teki Louvre Müzesi ile New York’taki Guggenheim Müzesi’nin yanı sıra Zayed Ulusal Müzesi yer alacak. Louvre’un 2015, Zayed Ulusal Müzesi’nin 2016 ve Guggenheim’ın 2017’de açılması planlanıyor. 27 milyar dolarlık proje, kenti çağdaş sanat piyasasının en önemli merkezine dönüştürecek. Sadece Louvre’a isim hakkı için 525 milyon dolar ödenmiş. Saadiyat Kültürel Merkezi’nin bünyesinde aynı zamanda 9 adet 5 yıldızlı otel, çok sayıda konut ve rezidans ile bir golf kulübü yer alacak. 2007’de duyurulan projenin birçok önemli müze ve galerisi geçen yıl açılmıştı. En etkileyicisi Manarat Al Saadiyat Kültür ve Sanat Merkezi’ni gezmiş, çağdaş Arap sanatı örneklerinden büyük keyif almıştım. İsminin ‘Aydınlanma Yeri’ anlamına geldiğini öğrendiğimde, global sanat haritasında kendine giderek daha fazla yer açan Arap sanatının bu aydınlanmada ne kadar büyük rol oynadığını hızla kavradım. Genç ve yükselen bazı sanatçılar bizzat emir ve kraliyet ailesince destekleniyor. ‘Petrol zengini bedevi’ algısını hızla değiştirmek için büyük bir stratejik hamle uygulanmaya konmuş. Dünyanın en önemli sokak sanatçılarından Fransız JR’ın ‘Inside Out’ projesi Manarat Al Saadiyat’ta sergileniyor. Sokaktan geçenlerin fotoğraflarını çekip, yüzlerini binaların dış cephelerine taşımış. Ziyaretçiler de fotoğraf kabinine girerek projeye katılabiliyor. Ben de bu ‘İnsan Sanatı’ projesine katıldım. Kente yolu düşeceklerin mutlaka Saadiyat Adası’na gitmesini, Manarat Al Saadiyat’ı (www.saadiyat.ae) görmelerini öneririm.”
1001 Gece Masalları’NDA
Şener’in söylediğine göre, şimdilerde adayı yarım günde gezmek mümkün. Sanat merkezi tamamlandığında ise en az üç gün lazım.
Manarat Al Saadiyat Kültür ve Sanat Merkezi dışındaysa Emirates Palace’a uğrayıp buradaki ihtişamın yerinde görülmesi gerektiğini düşünüyor: “İçindeki Kempinski Otel’de kalmıyorsanız bile örneğin devasa saraydaki Hakkasan’da Uzakdoğu mutfağının harika lezzetlerini tadabilirsiniz. Sarayın özellikle dış mekânları kendinizi ‘1001 Gece Masalları’nın setinde hissetmenize neden olacak. Geceyse mutlaka Corniche adı verilen sahil şeridinde yaya ya da otomobille gezerek, şehrin ışıklarla bezeli silueti izlenmeli. Özellikle marina bölgesinden şehir gece ışıklarıyla büyülü gözüküyor. Bunun dışında yine şehirdeki birçok beş yıldızlı otelin gece kulüplerinde, belki Londra ya da New York’ta bile bulunmayan renkli bir gece hayatı mevcut. Hangi kulüplerin en işlek ve canlı olduğunu kısa bir soruşturmayla tespit edebilirsiniz. Önemli bir başka konu alkollü içkinin sadece otellerde ve sadece turistlere verilmesi.”
En sevdiği beş yer
İstanbul, Barselona, Alaçatı, Roma, Siena
Seyahate hangi ulaşım aracıyla gider
Uçak ve otomobil
Ne yer ne içer
Yerel lezzetler
Nerede kalır
Mümkünse şehir dışında kır otellerinde. Şehirde butik otellerde.
Kiminle seyahat eder
Ailesi ve dostlarıyla
Seyahatte ne okur
Çoğunlukla Monocle ve Wired, bazen Wallpaper ve Fast Company dergileri
Seyahat çantasının vazgeçilmezleri
Ipad, kulaklık, şehirle ilgili notlar, rehber kitap, mide ilacı
Seyahatten neler alır
Yerel şarap, zeytinyağı, peynir, şarküteri ürünleri.