250 Euro’ya 4 ülkede 6 şehir gezdim
Üniversite öğrencisi Ahmet Can’ın en büyük isteği dünyayı gezmek. Geçen nisanda arkadaşlarıyla Polonya, İtalya, İspanya ve Belçika’da sırt çantasıyla tura çıktı. 250 Euro harcadı.
Ankara’da yaşayan Ahmet Can (22), Hacettepe Üniversitesi Maliye Bölümü’nde son sınıf öğrencisi. Aynı zamanda sırt çantalı bir gezgin. Fotoğraf çekmek ve yemek pişirmek hobisi. Gezginlerin buluştuğu bir kafede part-time çalışıyor. En büyük tutkusu seyahat: “Hiç tanımadığım bir şehirde yeni arkadaşlar edinmek, farklı kültürleri tanımak dünyanın en güzel duygusu.” Avrupa’da birçok ülkeyi sırt çantasıyla gezdi, eğitim için 5 ay Polonya’da yaşadı. Geçen yıl arkadaşlarıyla, bir öğrencinin kolayca yapabileceği, çok ucuz bir gezi planladı: “Konfor aramıyoruz. Dünyayı en ucuz şekilde gezme peşindeyiz. Yola çıkmadan iki hafta internet başındaydık. Rynair, Wizzair gibi en ucuz havayollarında bilet aradık. Wroclaw’la başlayan gezi Venedik, İbiza Town, Barselona, Brüksel ile devam etti ve Krakow’da sonlandı. Uçak 125.84 Euro’ya mal oldu. Tüm sırt çantamızın 10 kiloyu geçmemesine dikkat ettik. Seyahatimiz toplam 9 gün sürdü.”
WROCLAW ÖYLE GÜZEL Kİ UÇAĞIMIZI KAÇIRIYORDUK
Can, seyahat maceralarını şöyle anlatıyor:
“Arkadaşımla Polonya’nın Wroclaw kentine gittik. Diğerleriyle Venedik’te buluşacaktık. 2016 Avrupa’nın Avrupa Kültür Başkenti Wroclaw, ‘cüceler şehri’ olarak biliniyor. Her yerde cüce heykelleri gördüğünüz, rengârenk evleri olan şirin bir yer. Kentin büyüsüne kapılıp az kalsın uçağımızı kaçırıyorduk. Havaalanı otobüsünde, daha önce öğrenci değişim programıyla İstanbul’a gelmiş bir Polonyalıyla arkadaş olduk.
Venedik; gondolları, dar sokakları, kahve kokusunu burnunuza doya doya çektiğiniz bambaşka bir yer. San Marco Meydanı çok etkileyici. San Marco Kilisesi’ni, Büyük Kanal’ı, Rialto Köprüsü’nü görmenizi kesinlikle öneririm. Rialto Köprüsü’nden nehre para atıp dilekte bulunanları görünce hayaller şehrinde olduğunuzu bir kez daha anlıyorsunuz. İsterseniz cam fabrikalarını da ziyaret edebilirsiniz. Köşe başlarında satılan rengârenk cam hediyelik eşyalardan da alabilirsiniz. Ben oradan aldığım cam kaplumbağaları hâlâ saklıyorum.
Sonraki durağımız İspanya’da İbiza Adası’ydı. Yaz döneminde gitmediğimiz için pek kalabalık değildi. Adada bisiklet kiralayıp gezdik. İspanyolların öğle uykularının yemek zamanına denk gelmesi tek şikâyetimizdi.
Barselona’da sokağa çıkar çıkmaz hepimiz ‘‘Bu şehirde yaşamalıyız’’ dedik. Ünlü mimar Gaudi öyle eserler bırakmış ki dünyanın başka yerinde rastlamak mümkün değil. Halkın ‘bitmeyen katedral’ dediği La Sagrada Familia gerçek bir şaheser. Gaudi’nin Park Guell’i de ücretsiz gezilebiliyor. La Boqueria pazarından taze meyveler aldık. İstiklal Caddesi’ne benzeyen La Rambla’da illüzyonistler, müzisyenler ve ressamlara rastlıyorsunuz. Son günümde dünyanın çeşitlilik bakımından en zengin akvaryumunu gördüm. Barselona kesinlikle yürüyerek keşfedilmesi gereken bir şehir, o yüzden 4 günümü de tüm yokuşlarını, sokaklarını yürüyerek geçirdim.
Brüksel’de Grand Place Meydanı ve İşeyen Çocuk Heykeli’ni gördük. Yakındaki, Napolyon’un Waterloo Muharebesi’ni yaptığı alana gittik. Belçika’da en çok Türk mahallelerine şaşırdım. Kendimi Türkiye’de gibi hissettim. En çok çikolataları beğendim.
KRAKOW’DA TÜRK İZİ
Krakow’da Nazi Kampı Auschwitz-Birkenau’ya turlar düzenleniyor. Bu şehir, faytonları ve güzel kurabiyeleri ile insanı büyülüyor. Şehrin ortasında kocaman bir kale var. Hafta sonu karşılaştığımız bir turist kafilesinde rehber, Türk olduğumuzu öğrenince ‘bu kaleyi sizin yüzünüzden yaptırdık’ diye espri yaptı.”
Ahmet Can’ın küçük bütçeyle seyahat etmek isteyenlere önerileri şöyle: “Bagaja ekstra ücret ödememek için çantanız 10 kiloyu geçmemeli. Bir şehri keşfetmenin en iyi yolu yürümek. Büyük marketlerden alışverişle yemek ihtiyacınızı giderin. Biz sandviç, reçel, ton balıklı ve tavuklu salatayla öğünleri geçiştirdik. Raflarda geleneksel yiyecekleri de bulduk.”
Bir gün havaalanı bir gün hostelde
Havaalanlarında ve şehir merkezine yakın hostellerde konakladık. Hostelde kaldığımız günler genelde havaalanında kaldığımız günlerin arkasından geliyordu. Bu sayede duş ihtiyacımızı, yorgunluğumuzu gideriyorduk.