12 dakikada Ali PoyrazoÄŸlu
Hem bir oyuncu, hem de oyunlar yazıp yönetiyor. Üniversite ve şirketlerde yaratıcı bilgi seminerleri veriyor. Geçen ay Borusan Filarmoni Orkestrası'nı bile yönetti!... Yüzünde hep bir gülücük, her daim şen şakrak. Enerjisine hayran kalmamak elde değil.
Napıyorsun şu anda?
- Yeni oyunum 'Asi Kuş'u oynamak üzere Londra'ya gidiyorum. Şu an havaalanına varmak üzere araçtayım.
Sıkışık zamanında aradım öyleyse...Â
- Yok yahu, havaalanına kadar konuşalım.
Peki. Londra'ya niçin gidiyorsun? Tatile mi?
- Bir şirketin bayileri için özel bir gösteri yapacağım. Gösteri bir gün ama gitmişken kalıcaz bir miktar. 11'inde oyunum var. 10'u akşamı dönerim.
Bir röportajında "Ayın 20 günü dışarıda, 10 günü evdeyim" demişsin... Memnun musun bu koşuşturmacadan?
- Öyle oluyor, evet. Hep otellerde geçiyor hayatım. Ya Anadolu'nun kentlerinde turneler oluyor ya da yurtdışında işler. Benim birkaç şapkam olduğu, üç beş değişik iş yaptığım için oradan oraya koşturup duruyorum. Ama bundan da hiç şikayetçi değilim.
Şu sıra yine kaç işi birden yapıyorsun?
- Üniversitelerde yaratıcı bilgi konferansları, beş altı şirkette iş yönetimi, marka derinliği yaratmak, satış zirvesini yakalamak, işte inovasyon ve motivasyon gibi konularda seminerler veriyorum. Yeni oyunum 'Asi Kuş' büyük ilgi uyandırdı. Onun epey gösterisi oluyor.
Evin ve sahnenin duvarları çıktığın seyahatlerden getirdiğin maskelerle dolu. Hâlâ devam ediyor musun toplamaya?
- Tabii devam ediyorum. Tiyatromun duvarları bütün dünyadan topladığım maske koleksiyonuyla doldu. Londra'dan da bir tane alıp getireyim, dur. Londra'da da vardır çok güzel kukla, maske satan dükkanlar.
Ne zamandır topluyorsun? Koleksiyonunda kaç parça vardır?
- 150 tane kuklam, 200'e yakın da maskem var. 20 senedir topluyorum. Ama öyle her şeyi almam. Koleksiyon parçası topluyorum, seçe seçe yani. Bende 17. ve18. yüzyıl maskeleri var. Bir de 18. yüzyıl Osmanlı kuklaları.
Biriktirdiğin başka bir şey var mı?
- Ä°nsan biriktiriyorum, dost biriktiriyorum.
Ne güzel cevap... Seni her zaman yüksek enerjili, etrafına gülücükler saçan ve çevresindekileri de mutlu eden biri olarak gözlemledim. Gerçekten, hiç yılgınlığa düştüğün olmuyor mu hayatta? Olmaması mümkün mü?
- Hayır, hiçbir zaman öyle bir şey olmadı. Olmayacak da! Çünkü pozitif enerjimle doğru düzgün düşünerek, dünyayı her gün yeniden ve yeniden keşfetmeye çıkıyorum ben. Her sabah, yeni bir yolculuğa başlıyorum. İyi ki bu sabah kalktım, iyi ki bu mesleği yapıyorum ve iyi ki bu kadar insan beni destekliyor, diyorum. Ben 40 yıllık tiyatroyu bugünlere tek başıma taşımadım herhalde. Hep seyircinin desteğiyle.
Doğru, birçok tiyatro izleyici azlığından bahsederken, senin oyunlarında neredeyse hiç boş koltuk kalmıyor...
- Seyirci bana sahip çıktı, düşünsene. Böyleyken, yaşama nasıl negatif bakabilirsin? Bu kadar sevenin ve destekçin varken. Onun için bana sataşıldığı, laf atıldığı zaman bile iki kahkaha atıyorum, "amaaan değmez" deyip günüme devam ediyorum. Önemli olan benim her gün kendimi yeniden yaratmam. En kötü hataya bile bundan ne öğrenebilirim diye bakarım. Çünkü ben hatalarımın üniversitesinden mezun olmayı amaçladım.
Çok iyi yemek yaptığını biliyorum. En güvendiğin tarif hangisi?
- Bak sana çok iyi yaptıklarımdan birini söyleyeyim: Etli elma dolması. Ama çatlasınlar meraktan, tarifini vermiyorum!
Geçen ay Borusan Filarmoni Orkestrası Konuk Şefi olarak, opera tarihinin ünlü yapıtlarından biri olan Carmen'den seçtiğiniz bölümleri yönettin. Tamamen yabancı olduğun bir alandı, bu. Nasıl bir tecrübeydi? Basbayağı yönettin mi yani orkestrayı?
- Evet, basbayağı yönettim. Yönetmezsem konser olmazdı ki. Çok heyecan verici bir yolculuktu.100 kişi vardı orkestrada.100 tane yeni dost, arkadaş. Bir de muhteşem bir adam tanıdım; Gürer Aykal. Biliyordum, büyük bir sanatçı. Ama ömürlük bir dost olduğunu çalışmalarımız süresince anladım. Halen müzik çalışıyorum bir yandan. Hem gelecek seneki BİFO konserimiz için. Hem de BİFO'yla yaptığım konserin bir devamı olacak. Gürer Aykal'la birlikte Ankara Bilkent Senfoni Orkestrası ve Eskişehir Senfoni Orkestrası'yla konserler vereceğiz. Birkaç orkestra daha var böyle.
Tüm bunların yanı sıra, boş zamanlarında neler yapıyorsun? Tabii öyle bir zaman kalıyorsa...
- Vallahi her işe çok güzel yetişiyorum. Ben bir zaman mühendisiyim. Vakti çok iyi yönetirim. Planlı programlı olunca zamanım artıyor bile. Sonra eve gidip yemek pişiriyorum. Reçel yapıp komşulara falan dağıtıyorum. Her şeyden önce ben profesyonel bir kitap okuyucusuyum. Bu çok ciddi bir meslektir. Sonra yüzücüyüm. 12 ay boyunca allahın her günü 2 saat yüzüyorum.Boş zaman diye bir şey yok benim için. Her anı dolu dolu yaşamak var. Her anı değerlendirmek; dünü bugüne, bugünü yarına bağlamak güzel bir köprü kurmak var. En temel uğraşlarımdan biri.
İki ayağın bir pabuçta, şu an benimle röportaj yapman gibi bir şey herhalde bu, değil mi?
- Aynen öyle. Bak, İstanbul'dan Londra'ya gidiş yolunu hemen bir röportajla bağladım.
Â