Rusya ve Litvanya

Yurt dışı seyahatlerinin en iyi tarafı, meslektaşlarınızı daha iyi tanıyor olmanızdır. Hafta başında Litvanya’daydım. Türk Telekom basketbol takımının maçı için gittim ve üç gün kaldım. Litvanya ile ilgili anlatacağım çok şey var. Ama izninizle, daha önceki Rusya seyahati ile ilgili bazı konulara değinmek istiyorum.

Rusya kafilemiz bayağı genişti. Çok sayıda spor yazarı vardı.Otele yerleşir yerleşmez, yarım saat sonrası için sözleştik. Lobide buluşacaktık. Nitekim yarım saat sonra spor yazarlarının tamamına yakını geldi. Sadece bir kişi hariç... O da Bekir Ada... Anadolu Ajansı spor servisinde çalışan ve 127 değerli spor yazarından biri olan Bekir, başarılı ama biraz ağırkanlı bir meslektaşımızdır. Bekir’i göremeyince ben, hemen telefona sarıldım ve "Kardeşim, nerede kaldın" diye ikaz ettim. Ne de olsa, kafilenin en büyüğü bendim. Bekir de bana, "Aaaa, yoksa siz beni mi bekliyorsunuz. 5 dakika sonra geliyorum" dedi. Aradan yarım saat geçti. Bekir hala yok. Ben yine aradım ve "Neredesin" diye bir kez daha sordum. Bekir, benzer bir şekilde, "Aaaa, abi siz hala gitmediniz mi" karşılığını verdi. Uzatmayalım, Bekir’le aramda buna benzer 4 telefon konuşması geçti. Allah’tan çok sakin bir insanım. Hayatta hiçbir şeye sinirlenmem. Yine de arkadaşlarım, nedendir bilinmez, beni sakinleştirme gereği duydular. Üstelik bir de hatırlatmada bulundular:

- Ağabey, Bekir saçlarına çok büyük özen gösterir. Halen saçını tarıyordur.

Hey Allah’ım... Oysa benim, sabah soyunmam, duş almam, dişimi fırçalamam, saçımı taramam ve evden çıkmam, sadece dört dakika sürer. Üstelik dişimi fırçalarken, hem çoraplarımı giyerim, hem müzik dinlerim, hem de cep telefonumdan, servis sorumlumuz Meriç Enercan’a, "Abi, şu an yoldayım. Trafik çok sıkışık. Biraz gecikeceğim" diye mesaj atarım.

ÖNDER SOMER!

Bekİr, ne de olsa, canımız ciğerimiz. Mecburen kuzu kuzu bekledik. Üç saat sonra geldi. Unutmadan bir hatırlatma yapayım, bizim Bekir, Önder Somer’in ikiz kardeşi gibidir. Belki de ikiz kardeşidir. İnanılmaz şekilde benzer. "Önder Somer kim?" diye soracak olursanız eğer... Keşke sormasaydınız ama, yine de söyleyeyim. Türk filmlerinin efsanevi kötü adamıdır. Müthiş yakışıklıdır. Ama kalbi kötüdür. Ağına düşürdüğü tüm kızlara tecavüz eder. Tabii filmlerde... Tecavüz edeceği kızların gazozuna önce ilaç atar. Bu şekilde, "gazozunun kapağını açar." Hep kötü örnek oldu. Zaten bu yüzden değil midir ki, gençliğimde hiçbir kız arkadaşım, ikram ettiğim gazozdan içmedi. Ama artık içiyorlar. Nedendir bilmiyorum, bir sakınca görmüyorlar.

İşte bizim Önder Somer, pardon Bekir Ada, üç saat beklettikten sonra, "Hiç bekletmedim değil mi abi" diye sormaz mı! O an biraz sinirlenmişim. Zaten Sibirya’ya yakın bir bölgedeyiz. Günler, 3 ya da 4 saat sürüyor. Güneş sabah 11’de doğuyor, 15’te batıyor. Geri kalan bölüm, zifiri karanlık. Bizim Rusya seyahatinin ilk günü, haliyle otel lobisinde geçti.

TARZAN MURAT!

Benİ tanıyanlar iyi bilir, yurt dışı seyahatlerimde daima kültürel faaliyetlerde bulunurum. Özellikle opera, tiyatro ve sinema, vazgeçilmez tutkularım arasındadır. Tarihi eserleri incelemeye de bayılırım. Meslektaşlarım da zaten sanatsever kişilerden oluşur.

Söz Anadolu Ajansı’ndan açılmışken... Beş yıl önce Dünya Kupası final karşılaşmaları için Güney Kore’deyiz. Ekipte yine Anadolu Ajansı’ndan Mehmet Özdemir var. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan her spor yazarının, Mehmet Özdemir’i mutlaka bir kere görmesi gerekir. Görür görmez, halinize şükrediyorsunuz. Belçika’da ikamet eden Mehmet, tam 7 dili, ana dili gibi konuşur. Ama kimseyle anlaşamaz. Müthiş bir iletişim sorunu çeker. Fakat Akşam Gazetesi’nden Murat Tarhan, yeryüzündeki hiçbir dili bilmemesine karşın, yeryüzündeki her insanla inanılmaz şekilde anlaşır. Hiç unutmam bir gün, Murat’la birlikte Sofya’dayız. Bir Ganalı ile bir Finli gazeteci, basın bürosunda birbirlerine hakaret ediyorlar. Belli ki hassas bir konu. Araya Murat girdi. Ben uzaktan izliyorum. Murat ikisini de ayrı ayrı ikna etti. Gönüllerini aldı. Gazeteciler, birbirlerine sarıldılar ve Murat’a teşekkür ettiler. Murat’ın ne konuştuğunu, nasıl konuştuğunu, hala anlayabilmiş değilim.

Özür dilerim, yer kalmadı. Kısmetse, haftaya çok ilginç şeyler anlatacağım.
Yazarın Tüm Yazıları