LALELİ'de 'Antik Hotel' var; biz içini görmemiştik..." />LALELİ'de 'Antik Hotel' var; biz içini görmemiştik..." />

RuhrÄ°stanbul ve EgEuropa nedir?

Haberin Devamı

Dubai yokken Laleli vardı! Â

LALELİ'de 'Antik Hotel' var; biz içini görmemiştik hiç; 1984 yılında inşaatı için temel kazıları sırasında yerin 12 metre altında tarihi bir yapıtın kalıntıları bulunmuş. Bu kalıntılar; geç Roma ve erken Bizans dönemine aitmiş. Karadeniz kökenli olan sahibi özen göstermiş; otel binasını orjinal yapısı korunan bu sarnıcın üzerine oturtmuş Otelin dört katına, İstanbul'un tarih boyunca ağırladığı uygarlıkların adları verilmiş. Her kat koridoru ismini aldığı dönemin kültürünü ve sanatını yansıtacak resimlerle renklendirilmiş. 1. kat Byzantion, 2.kat Konstantinopolis, 3. kat Konstantiniyye ve 4. kat İstanbul... Tam bir müze gibi..

Otelin müdürü Sevda Yılgaz, Laleli'yi ayakta tutmak için 20 yıldır uğraş verdiğini anlatırken en çarpıcı sözleri şöyle oluyor:

Haberin Devamı

"Dubai yokken, Laleli vardı... Bugün tersi oldu. Ne yazık ki kent foografımız çok kötüleşti. Şu tabela kirliliğine bir bakar mısınız? Buna karşın sokak ile güzel tesisleri karıştırmamak lazım. Yabancı turist, Laleli'yi tarihi ve turistik olarak algılıyor; bizler ise 'pazar''... Bir dünya ticaret merkezi yaptık ama koruyamadık. Bugün Cezayir, Nijerya, Kongo gibi Afrika ülkelerine kaldık. Turizm mi tekstil mi?"

Tarihi eser kalıntıları 'Antik Cisterna' ismiyle farklı özel davetlere, etkinliklere ve sergilere ev sahipliği yapıyor. Biz de Hırvatistan maçını böyle bir atmosferde, çoğu Almanya'dan gelen dostlarla izledik. Artık heyecanın tonunu anlatmaya gerek yok. Alman Türklerinin ağzından "Almanya'yı mutlaka yeneceğiz" sözünü duymak ilginç... Konuklardan Cem Sertuğ, maçtan önce Hasan Hüseyin Korkmazgil'in 'Bir oğlan olacak' şiirini bize okuması yarı finalin müjdesiymiş demek ki...

Ä°STANBUL VE ESSEN

BÄ°RBÄ°RLERÄ°NE SOÄžUK

'RuhrÄ°stanbul';

2010 yılında Avrupa'nın kültür başkentleri ilan edilen İstanbul ve Almanya'nın Ruhr havzası arasında işbirliği ve kültürel değişim projesini öngörüyor. İstanbul'da 14.6 milyon, Ruhr Havzası'nda ise 5.300 bin kişi yaşıyor. Ruhr, geçmişin çelik ve kömür madenleri olan bir bölge;

Haberin Devamı

53 kenti var; buralarda 700 bin Türk kökenli göçmen yaşıyor.

Ruhr Havzası'nı temsilen Essen, kültür başkentlerinde İstanbul partneri... Kuzey Ren Vestfelya Eyaleti Kültür Konseyi, 12 sivil toplum örgütü ile birlikte 'Ruhrİstanbul' etkinliklerinin ilk ayağının İstanbul'da yapılmasını kararlaştırılmış. Ekim ayında da büyük bir müzikal salonda karşı etkinlikler yapılacak... İstanbul'un tanınmış kültür adamları ve sanatçılar Essen'e davet edilmiş.

Geçen yıl Almanya'dan 11 milyon turist Barselona'ya giderken, İstanbul'a gelenlerin sayısı 400 bin civarında... Hedef, Alman turistlerinin sayısını hiç olmazsa 1 milyona çıkartmak. Essen'deki Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM), etkinlikler arasında Alman ve Türk parlamentolarında karşılıklı olarak 'İstanbul ve Ruhr Geceleri' gerçekleştirmek; tanıtım için.

Haberin Devamı

Bugüne kadar İstanbul'da 2010 tanıtımını yürüten İstanbul'daki komitenin, Essen'i fazla ciddiye almadığını belirtem TAM Direktörü Prof. Faruk Şen "Aynı şeyi Essen'de de görmek mümkün. 600 bin kişilik nüfusuyla Essen, İstanbul'la işbirliği yapmaktan çekiniyor. Bu açmazlardan kurtularak İstanbul ve Ruhr'un işbirliği yapmasından geçiyor, biz de bunun için çalışıyoruz" diyor.

EGE KOOP'A BM

DELEGELİĞİ

Bu arada Antik Hotel ikinci bir toplantı daha vardı. EXPO-2015'i kaybeden İzmir'in sivil toplum örgütleri ile EXPO'ya destek veren Alman sivil toplum örgütleri 'EgEuropa' (Ege-Avrupa Çalışma Grubu) adı altında yeni bir insiyatif başlattılar. İlk olarak 4-5 Kasımda uluslararası bir ekonomik sempozyum gerçekleştirilecek İzmir'de. Bunun dışında İzmir Alaçatı'da Alman Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına da hız verilecek. Bu toplantıların Almanya ayağını TAM, İzmir'deki sekreteryasını da Hüseyin Aslan'ın başkanı olduğu Ege-Koop yürütecek. Ege-Koop Başkanı Aslan'ın, iki hafta önce Birleşmiş Milletler'in Cenevre'deki ofisinde, Ekonomik ve Sosyal Konseyi nezdinde ilk Türk delege olarak atandığını öğrendik. Bu atama Aslan'ın, bir sivil toplum örgütü olan Ege-Koop'un EXPO-2015'deki çalışmalar nedeniyle yapılmış. Aslan "Bu delegeliği almamdan ötürü çok mutlu oldum. Amaçımız, TAM ile birlikte Ege'yi dünyada ve Avrupa'da tanıtmak...Kasım ayında BM'de 'insan hakları ve konut' hakları üzerie bir konuşma yapacağım" diyor.

Haberin Devamı

CHP ve belediyeler

ÇORLU

ve Tekirdağ'da neler oluyor? CHP'li Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi'nin tutuklanmasından sonra Çorlu Belediye Başkanı Altan Ersin ile iki yardımcısı ve aralarında bazı belediye bürokratlarının da bulunduğu 13 kişinin gözaltına alınması, CHP'yi hiç ilgilendirmiyor mu?

Jandarma, belediyede rüşvet olayını ortaya çıkarmış, Tapu, Vergi Müdürleri başta olmak üzere çok sayıda kişi tutuklanmış; bir kez bile bunu sorgulamamış CHP... Geçen dönem Yerel yönetimlerden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı olan Prof. Oğuz Oyan (İzmir milletvekili), Çorlu'da dövdürülen gazeteci Erdal Özcan'ın kendisine sunduğu dosyayı inceleseydi, Genel Merkez olarak bazı şeylere el konulabilir ve bugün bunların hiçbiri yaşanmazdı. Ama hem çok bilenler hem de bir şeyler yapmayanlar var ya... Bu konuda yazacak çok şeyin olduğu bilinmelidir.

Haberin Devamı

Emrecilere 'imtiyaz'

"YURTDIÅžINDAN

Atatürk Havalimanı'na iniyorsunuz, pasaport kuyruğunda beklerken az sonra Umre'den geldikleri anlaşılan sakallı ve cübbeli bir grup için görevliler arasında telaş başlıyor.

Onlar bizim gibi sıraya girmiyorlar. Kendileri için hemen özel bir pasaport gişesi açılıyor.

Sıralarını bekleyenler buna kızıyorlar haklı olarak. "Müslümanlık için gösteriş yapanlar kul hakkını gaspettiklerini hiç düşünmüyorlar?" sorusu akla geliyor. Hatta aralarından bir kaçı seslerini yükseltmeye kalktıklarında 'İranlı molla' özentisi içinde olan biri "Sizi Müslümanlığa davet ediyorum" diye çıkışıyor.

Umre'den dönenlerin, sırada bekleyenlerden önce pasaport işlemleri tamamlanıyor."

Bunları anlatan medya ile ilgili dostlar "Kurallara uygun sırada bekleyen bizim gibiler 2. sınıf vatandaş mı oluyorlar?" diye soruyorlar.

Azim ve direniÅŸ

TÜRKİYE-Çek

maçını Moskova'da Vega otelinde izledik. Kim ne derse desin, futbol tüm dünya insanları için artık bir fenomen. Yaşlı, başlı bay ve bayan Avrupalı turistlerin, Avrupa takımları için tırnaklarını yediklerini izleyince artık futbolun her şeyiyle dünya kamuoyunun vazgeçilmez ilgi alan olduğu kolayca saptanıyor.

Maç bitimi Ruslar hararetle Türk Milli Takımını tartışıyorlardı. Bu durum daha sonraki günlerde Rus medyasında epey gündemde kaldı.

Kimi zaman futbola aşırı düşkünlük bizde eleştiriliyor ama medeni kılık pozlarında Avrupalıların ne kadar fanatik olduğu da gözden kaçmıyor. Sadece onlar pek belli etmiyor biz ise varımızı yoğumuzu ortaya fışkırıyoruz.

Bu kupa sergiledikleri oyunla Türkler'i futbolda artık bir marka haline getirmiştir. Bu markanın adı azim ve direniştir. Bundan sonra en ünlü teknik direktörler bile takımlarına verdikleri maç taktiklerinin yanısıra Türkler'den de bahsetmek zorunda kalacaklardır.

Teknik adamlar takımlarına maçta birkaç saniyenin bile çok önemli olduğunu bir maçta uzatmaların da uzatması olabileceğini, ayakta kalabilme direncinin ne demek olduğunu, Türk Markası üzerinden izaha çalışacaklardır.

Bu nedenle Milli Takımıza bundan sonra da başarılar dilerken toplumumuzun diğer etmenlerinden de markalaşmayı bekleme hakkımız var.

Vatan toprağı olarak da yurttaş olarak da hiç kimseden bir eksiğimiz, gediğimiz yok.

Türk yemek kültürü başlıbaşına bir hazine. Her ilimizin, yöremizin kendine has yemekleri ile ülkemizde neredeyse yüz bin çeşit yemek yapılmaktadır. Böyle bir hazineye sahip dünyanın başka ülkesi de yok.

Okyanus ülkelerinden tutun, diğer tüm ülkelere kadar güneş ve deniz en güzel bu ülkededir.

İşte otellerimiz! Temizliğiyle, ikramıyla, ucuzluğuyla Avrupa'ya ve dünyanın diğer bir çok yerine fark atmaktadır.

Binbir çeşit tad ve aromada bizim meyvelerin bir benzeri de yok.

İnsanlarımız eğer iyi olanak verilirse ustalaşmaya, teknikleşmeye, uzmanlaşmaya hızla uyum sağlamakta...

Bu nedenle yaptığımız her işte ve her üretimde marka olma yolunu tercih etmeliyiz.

Kurtuluşumuz bundadır ve bu da zor bir yol değildir.

Cemal YEŞİLYURT

Deplasman anıları

1990'

lı yılların başı... Galatasaray'ın UEFA maçı Bükreş'te (Genç Hagi'li)... 4 otobüs dolusu taraftar yola çıktık. İlk maç turu rehberliğim... 14 saat süren yolculuk boyunca şarkılar, marşlar söylendi. Ama hepsi Fenerbahçe ve Beşiktaş aleyhine. Doğuştan Fenerliyiz ama sıkıysa marşlara eşlik etme. Feeeenere böööyle.... şak şak şak şak şak.

Merkezi 'Bukaresti' otelinin caddesinde sağlı sollu Galatasaray taraftarı (!) Romen kızlar bizleri karşıladı. Boyunlarında sarı-kırmızı kaşkol. Hediyesi 100 dolar. Anlayan anlamıştır; 8-0 diyen var.

Gerçek maç bugün... Maçtan 5 saat önce polis eskortu eşliğinde otelden ayrıldık. Maç öncesi statta marşlara ve şarkılara devam. Tabi yine FB aleyhine... Maç başladı, 2 kere 'rerere-rarara...' Pil bitti. Sessizlik... Kaybettik maçı. Stadyumdan önce Romen seyirciler dağıldı sonra biz. Geldik otobüslerin başına... da bizim adamlar yok. 180 kişiydik. Yarısı yok oldu. İltica...

Sonraki maç turlarında kaşarlandık artık. Amcam giymiş GS formasını ama sırıtıyor saçı sakalıyla. Yaklaşıyoruz sinsice ve soruyoruz; Sence bu maçta GS'ın kalesinde kim oynayacak? "Rüştü"... Yok artık!. Bizde makaraya sarıyoruz. O santrafor değil miydi? He wallah, garıştı. Aslında beterin beteri var. Milli maça gidiyoruz. Uçaktayız, yer-gök kırmızı-beyaz. Artık tecrübe var ya, kavun gibi koklayıp kaçakları tespit ediyoruz. Amcaya konsolosluk vize de vermiş. Yapacak bişi yok. Bari neşemizi bulalım. Hemşo nassın? Eyidir. Maça mı? He yaa gurban. Ya saysana bi muhtemel onbiri. Başlar hemşo: Simoviç... İşte (dı) burada. Şimdi olsa hemşo, milli takımı şöyle sayabilirdi; Süleymanu, Vederson, Collin Kasım, Aurelio...

Şaka bir yana, maç turları biz acentelere ciddi bir potansiyel yarattı. Kaç kişi gidiyor bu maçlara derseniz? Seyahat acenteleri ile maç turlarına gidenlerin sayısını aşağı yukarı şöyle verebilirim. Örneğin Avrupa Şampiyonası'nda; grup maçlarına 2000 civarında bayii sponsor şirketler kanalı ile İsviçre'de idi. Elemeli turların ilkinde tarifeli seferlerle 600 kişi charter olarak da 2 uçak (yaklaşık 400 kişi) yolcu gitsede bu ilgi yarı final ve finallerde katlanarak büyümektedir. Tahminen yarı finale 1500 kişi tarifeli seferlerle olmak üzere Türkiye'den 4.000 kişinin maça gideceği tahmin ediliyor. Finale kalırsak bu rakkam iki katına çıkacaktır.

Eski bir örnek; Galatasaray'ın UEFA Şampiyonu olduğu sene Kopenhag'daki Arsenal maçına Türkiye'den acentalar 30-35 uçak kaldırmışlardı. Bu sene Fenerbahçe'nin başarısı ise bizlerin müşteri sayısını oldukça arttırdı. Hele ki gidilen deplasman zaten turistik ve başka sebeplerden tercih edilen bir şehir ise turizmcilere gün doğuyor. Örneğin, PSV Eindhoven-Fenerbahçe maçına 1 uçağı zor doldururken, CSKA Moskova maçında 4 uçağı, kaçaklar değil ama 'kaçak et kesmeye' gidenler doldurdu, Moskova müşterilerinin %99'u erkek iken, Fenerbahçe'nin İnter maçına dolan 6 charter uçağın %30'u bayan müşterilerdi. Burada da bahane alışveriş idi.

Görüldüğü üzere biz bu turları düzenleyen turizmcilerin renkleri gökkuşağı gibidir. Her takımımız Avrupa'da kazansın, tur atlasın isteriz. Her tur bizler için iki katı kazanç demektir. Yaşasın Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor. En büyük Türkiye ve milli takım.

Cem POLATOÄžLU

Futbolun destanı 180 dakika sonra tamamlanacak

Gerçekten bunun adı destan..Bu destanı, Fatih Terim ve ekibi, sahadaki futbolcuları Rüştü Reçber, Hakan Balta, Gökhan Zan, Mehmet Topal, Nihat Kahveci, Arda Turan, Emre Aşık, Tuncay Şanlı, Kazım Kazım, Sabri Sarıoğlu, Hamit Altıntop. Semih Şentürk, Gökdeniz Karadeniz ve sahada olmayan oyuncularıyla bu destanı yazdı. Destan bitmedi. Bitmesi için 180 dakikaya daha gereksinimleri var. O 180 dakikayı da söke söke alacaklar.

Bu sevincimi; Fatih Terim kompleksiyle prim yapmaya çalışan, spor değil skor yazarlarının gönlünü yaparak onlarla paylaşmak istiyorum:

"Ben sayın Hasan Doğan'dan olsam Terim'i görevden alırdım. Alırdım çünkü Terim olmasa biz çoktan Avrupa Kupasını kaldırırdık.

Şimdi o Terim yüzünden iki maç daha, yani yarı final ve final maçların oynamak zorunda kalacağız."

Sayın Terim senin yüzünden dünya biz konuşuyor ve Almanya da korkuyor.

Utanmıyor musun?

"Euro 2008 çeyrek final maçında Hırvatistan'ı eleyerek yarı finale yükselen Türkiye, yarı finaldeki rakibi Almanlar'ı da korkuttu.

Almanya'nın en ünlü gazetesi Bild, Bu Türkler bizi de paketler" başlığını kullandı.

Terim

bu.. Değiştiremezsiniz ki. Dürüst ve yürekli insanlar, anında yanıt verir tepki gösterirler..

Çoğumuz aynaya bakınca Terim'i görmuyor muyuz?

Son tepkisi, sayın Terim'in değişmeyeceğinin göstergesi...

Terim dobra...

Getirin Avrupa kupasını. Siyasilere değil. Karda-kışta, yağmurda-çamurda seni ve senleri ortak coşku içinde alkışlayan Anadolu insanına... Türküne, Lazına, Kürdüne, Çerkezine, Gürcüsüne, Romanına, Pomakına, Boşnakına, Arnavutuna Ve diğerlerine..

A.A.

Azerbeycan'ı unutma

BEN

5 yıldan bu yana Azerbeycan'da yaşayan biri olarak 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası çeyrek final maçından galibiyet sevincini burada daha çok yaşadım. Çünkü, iki ülke arasındaki 2 saat zaman dilimi farkından dolayı burada gece 04.00 suları olmasına rağmen, galibiyetimiz sonrasi Bakü'deki sevinç kutlamalarına şahit olmak beni daha çok mutlu etti.

Kardeslerimiz bizim sevinç ve kederlerimize ortak oluyor da, acaba biz onlara ne kadar ortak olabiliyoruz! Azerbeycan (ımız). Turkiye'de bazı insanlar tarafından artık kurtulmalı bir semt-i meçhul olmaktan. Yasaşın Azerbaycan-Türkiye kardeşliği...

Ziya ŞAHİN-BAKÜ

Yazarın Tüm Yazıları