Oktay Ekşi: Saygınlığın adresi...






Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

İÇİMİZİ karartan haberler dönemini geride bırakacağımız umudunu veren bir gelişme dün yaşandı:

Hükümet, Avrupa Birliği'ne tam üye olmamızı sağlayacak taahhütler dizisini yani Ulusal Program'ı dün hem onayladı hem de Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın ağzından kamuoyuna duyurdu.

Avrupa Birliği üyeliği, Türk ulusunun iki yüz yıllık özlemlerinin somut ifadesidir. O nedenle bu üyeliğin gerçekleşmesine ne kadar önem versek, o kadar iyidir.

Açıklanan yaklaşık 1000 sayfalık programın teknik taraflarıyla yani ‘‘alınacak ekonomik ve mali önlemler’’ bölümü ve ‘‘Avrupa Birliği kuralları ile bizimkileri uyumlu hale getirecek müktesebat’’ bölümüyle ilgili görüş belirtme bizim değil uzmanların işi.

Hem bizim kamuoyumuzu ve siyasi partilerimizi, hem de Avrupa Birliği'nin en üst karar organlarını ilgilendiren asıl önemli bölüm, siyasi önlemler bölümüdür. Nitekim dün Mesut Yılmaz'ın da dediği gibi, ekonomik önlemler ve müktesebat konusundaki her şeyi zamanında yapamamak hoş görülebilir. Ama kısa vadede yani en çok bir yıl içinde ve orta vadede yani en çok 5 yılda yapmayı taahhüt ettiklerimizi savsaklarsak, Avrupa Birliği'nin genişleme süreci içinde üye olamayız. Sonra aynı şansı tekrar yakalamak için daha kaç adet on yıl beklememiz gerekir, Allah bilir.

Yılmaz, Siyasi Kriterler bölümünde, yürürlükte bulunan 94 yasayı değiştirmeye, 89 adet de yeni -yani Avrupa Birliği'nin bizden istediği- yasa yapıp yürürlüğe koymaya söz verdiğimizi söyledi.

Kuşkusuz tüm bu yasalar demokratikleşmemizi, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerini yaşama sokmamızı, örneğin ifade özgürlüğünü genişletmemizi, işkence rezaletini ortadan kaldırmamızı, Anayasamızdaki ‘‘kanunla yasaklanan dil’’ ayıbından kurtulmamızı, ölüm cezasını kaldırmamızı ve benzeri önlemleri öngörmektedir.

Aslını ararsanız bunları yapmak, bizim Avrupa Birliği'ne üyeliğimiz söz konusu olmasa da borcumuz. Çünkü artık demokrasiyi benimseyip uygulamayan, insan haklarına saygı duymayan, yargı bağımsızlığını gerçekleştirmeyen, kültürel özgürlükleri bireysel bazda olmak kaydıyla bir hak olarak görmeyen uluslara da, devletlere de uygar álemde yer yok. Ama bunları yapınca bir de bakarsınız ki, düne kadar yüzünüze küçümseyerek bakan yabancılar çevrenizde birikivermiş.

Biz böyle dönemleri daha önce kaç defa yaşadık:

Tek parti döneminde dünya kamuoyunun Türkiye'ye bakışı, bizim kamuoyumuzun bugün Suriye'ye, Mısır'a, Irak'a bakışı gibiydi. Ama demokratik sisteme geçtikten, hele 1950 yılında ‘‘iktidarı serbest seçimle değiştirecek kadar’’ demokrasiyi içimize sindirdiğimizi ortaya koyduktan sonra dünyada Türkiye'nin saygınlığı inanılmayacak kadar büyüdü.

Ama sonra o saygınlığı biz mahvettik.

Şimdi bizden istenen, aynı şekilde saygınlık kazanacağımız işleri yapmamız, başka bir şeyi değil...

Yazarın Tüm Yazıları