Nasıl zengin oluruz? (I)

TÜSİAD'ın talebi üzerine hazırlanan ve Asaf Savaş Akat imzasını taşıyan ‘‘Türkiye'nin AB Üyeliği, Yabancı Yatırımlar ve Ekonomik Büyüme’’ başlıklı bir rapor, geçen hafta halkın bilgisine sunuldu.

Bilindiği gibi A.Savaş Akat ve Deniz Gökçe ile birlikte yaklaşık bir yıldır ‘‘Ekodialog’’ adlı bir sohbet programı sunuyoruz. Bu vesileyle hem Asaf'ı hem de Deniz'i daha yakından tanıma fırsatı buldum. Gerek Dr. Akat, gerek Dr. Gökçe, uzun yıllarını iktisat okumaya ve okutmaya adamış üniversite hocaları. Bunun yanında her ikisinin de iş hayatında deneyimi var. Bir bakıma, özel muayenehanesi olan tıp profesörlerine benziyorlar. Hem uygulamanın içinde, hem de akademisyen olmak insana bazı şeyleri kestirmeden söyleme alışkanlığı kazandırıyor galiba. Bu rapor da öyle.

Akat'ın raporu özet olarak şunu söylüyor. AB'ye (Avrupa Birliği'ne) girmek (eğer bizi alırlarsa) Türkiye'ye ‘‘doğrudan yabancı sermaye’’ girişini artıracaktır. Çünkü, Türkiye'nin AB içinde olması, başta Avrupalı yatırımcılar olmak üzere, tüm çokuluslu yatırımcı firmalar için, kendilerini güvende hissedecekleri bir ortam yaratacaktır. Bu ortam, her türlü teşvik tedbirinden daha önemlidir. Bu sayede Türk ekonomisinin, halen içinde bulunduğu ‘‘fakirlik kısırdöngüsü’’nden çıkması mümkün olacaktır. Eğer AB'ye girmezsek, fakirlik kaderimiz olmaya devam edecektir. Sonunda söyleyeceğimi baştan ifade edeyim. Ben de AB'ye girişin iktisaden ülke lehine olacağına inanıyorum. Dolayısıyla raporu destekliyorum.

* * *

Yabancı sermaye konusu, ta 1954'lerden beri Türkiye için kalkınmanın olmazsa olmaz şartı olarak ifade edilmiştir. Meşhur ‘‘Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’’ bu amaçla hazırlanmıştır. Hocam Fuat Çobanoğlu, ‘‘Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez; çünkü Türkiye'de yabancı sermayeyi koruma kanunu var, demek ki yabancı sermayenin ayrı bir kanunla korunmasını gerektirecek kadar tehlike mevcut’’ derdi. İnşallah AB'ye girince, yabancıların bu şüphesi ortadan kalkacaktır.

* * *

Asaf'ın raporunda çok da gerekmediği halde 1996'da Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girişinin Türkiye'nin lehine olduğuna dair bir bölüm var. Raporun en çok tepki çekecek yönlerinden birisi burası. Nitekim şimdilerde Cumhuriyet'te yazan eski arkadaşım Necati Doğru beni aradı ve ‘‘Bu ifade doğru mu, senin vicdan süzgecinden bu madde geçer mi?’’ diye sordu.

Necati'ye ters gelen şu: Gümrük Birliği'ne girişten sonra, giderek daha fazla ‘‘eksi’’ veren AB-Türkiye ticaret dengesi, işçi havaleleri, turizm ve sair görünmez kalemlerin ilavesiyle ‘‘artı’’ olarak gösterilmiş. Sanki sadece buna bakarak da ‘‘Gümrük Birliği'ne giriş, Türkiye'nin lehine olmuştur’’ hükmüne varılmış. Gerçekten burada elma ile armutun toplanması gibi çürük bir argümana yer verilmiş. Akla takılan menfi husus şu: Eğer Gümrük Birliği, Türkiye'nin AB ile olan dış ticaret açıklarının büyümesine sebep olmuşsa, bu hareketin devamı olarak takdim edilen AB üyeliği, daha büyük açıklara sebep vermez mi? Bu Türkiye'nin lehine mi olur? (Devam edeceğim.)

SON SÖZ: Yanlış sav, tezi çürütür.
Yazarın Tüm Yazıları