Köy romancıları yoksul kaldı dizi senaristleri zengin oldu

TELEVİZYONLARDA ağa dizilerinden geçilmiyor.

Ama bu ağalar postmodern. Eskilere benzemiyor.

Yapımcıların, oyuncuların yeni reyting sığınakları.

Köy romanları dediğimiz romanlar bugün artık okunmuyor. Oysa onların da değişmez tiplerinin başındaydı ağalar.

Ağalarla tanışmamız onlar sayesinde olmuştu. Ağa tiplemelerinin zirvesi ve en ünlüsü ise Yaşar Kemal'in İnce Memed romanında çizdiği Abdi Ağa tipiydi. Acımasızdı, elinden kötülükten başka bir şey gelmezdi.

80'li yıllardaki arabesk film furyasının ağaları da biraz o romanlardakilerin uzantısıydı.

Ağanın güzel kızına ırgat delikanlı áşık olur, ancak ağanın hışmına uğrardı. Büyükşehirde yanık sesiyle keşfedilir ve şöhret olarak geri döner, film de mutlu sonla biterdi.

Ağalık sistemi demek ki yirmi yılda tam bir metamorfoza uğramış. Şimdikiler yurtdışında okumuş, karizmatik ve güçlüler. Her anlamda bir çekim merkezi olarak dizayn edilmişler.

Ağalığın, aşiret düzeninin, yasalarının ne kadar acımasız olduğunu, gündelik gazetelerdeki haberlerden okuyanlar, dizilerin gerçeklikle örtüşmediğinin farkındalar.

Dizilerdeki light ağaların elinden bir kaza çıkmaz.

Fakir Baykurt'un ya da başka köy romanları yazarlarının eserlerini okumadan, ağalığı, tarihsel süreç içindeki değişimini anladım diyenlerin cehalet oranı korkutucu düzeydedir. Yılanların Öcü'nden bu yana ağalar da değişti, ağalık da diyeceksiniz.

Düzen değişmedi. Ağaların, aşiretlerin siyaset arenasındaki gücü, etkisi değişti mi? Köylülerle ilişkisi sütliman mı oldu?

Üstelik ağa filmlerinde, ağaların parayı nereden kazandıkları, yaşama biçimlerinin toplumsal ayrıntıları ekrana gelmiyor.

Köy romanlarının salt kötü ağalarıyla şimdinin iyilik timsali ağaları karşı karşıya geldi.

Bu değişim, edebiyattan televizyona geçiş sayesinde mi yaşandı acaba?

* * *

EVRENSEL KÜLTÜR
Dergisi de (Ocak 2003) ‘‘Ağalık Geri Döndü!’’ başlıklı bir dosya hazırlamış.

Ağalığın iade-i itibarı da denilebilir.

Köy romanlarındaki ağa tipleri, belki insan gerçeğine aykırıydı, iyi yanları hiç yoktu. Buna karşılık köylüler de temiz, saftı.

Gerçekçi bir bakış değildi.

Aydın Çubukçu'nun özel dosyadaki Naylon Ağalar yazısındaki düşüncelerine katılıyorum:

‘‘Asmalı Konak, Kırık Aynalar, Zerda, Berivan, Melek... Ağaların başrolde olduğu yerli diziler, çok izlenme bakımından, öncelleri olan Brezilya dizilerini geride bırakmış bulunuyor.

Edebiyatta, ağalığa aykırı bir bakışı ilk kez Kemal Tahir'in denediği söylenebilir.’’

Evet, ağa-köylü ikilemindeki dengeyi bulmaya çalıştı Kemal Tahir.

Seyirciyi yanlış yönlendirmelere ne demeli?

Seymen Ağa, feci halde yanmış, ailenin büyükleri bir merhem yapmışlar ve kahramanımız da hemen iyileşivermiş.

Televizyon idaresine telefonlar yağmış, ilacı öğrenmek isteyenler tarafından.

Nuray Sancar, bu dizileri modern gericilik olarak niteliyor.

Özcan Köknel, bu dizilerin kumalığa özendirdiğini söylüyor.

Çubukçu, maço zorbalığın ideal biçimi olarak ağalık kavramının sunulduğu saptamasını yapıyor.

* * *

ANLAŞILIYOR
ki şehirliler, ağalık kurumunu bu dizilerden öğreniyorlar. Benim önerim kitapları da okumaları. En azından gerçeğe biraz daha yaklaşırlar bu sayede.
Yazarın Tüm Yazıları