Keten pantolon giyerim

DÜN önem verdiğim bir gazeteci büyüğüm aradı ve şöyle dedi:

“Bazen saflığına inanamıyorum. Ciddi misin gerçekten?”

Haberin Devamı

“Hangi konuda?” dedim.

“Yazmışsın ya, Kılıçdaroğlu’nun 4 mitingine gittim, onunla röportaj yaptım, bu pazar yayınlanacak, aynı şeyleri Başbakan’la da yapmak istiyorum...”

“Evet evet” dedim, “Bence iyi röportaj oldu. Sen de bir bak bakalım pazar günü. Ayrıca fotoğrafları Mehmet Turgut çekti, bugüne kadar hiçbir siyasi parti başkanı öyle pozlar vermedi. Aynı şeyleri Başbakan’la gerçekleştirebiliriz, bir sonraki pazar da onu yayınlayabiliriz. Doğrusu da o değil mi zaten? İki tarafla da konuşmak, iki tarafın da mitinglerini izlemek, iki tarafın da görüşlerini vermek...”

“Başbakan sana röportaj filan vermez!” dedi, “Hele seçim otobüsüne asla davet etmez!”

“Niyeymiş o?” dedim.

“E ya yine otobüsün tepesine çıkmaya kalkarsan...”

Ne yalan söyleyeyim, ne demek istediğini anlamadım, bağlantıyı da kuramadım.

“Cem Talu’nun çektiği o fotoğraf var ya, hani otobüsün tepesindesin, elinde not defteri, deniz kızı pozunda...”

“Eveeeet?”

“Üzerinde ne var?”

Birden çaktım durumu ve “Yok artık, daha neler!” dedim, “Sen, kötü kalplisin! Haksızlık ediyorsun AK partililere ve Başbakan’a. Mesele buysa, keten bir pantolon giyerim. Hem otobüsün tepesine tırmanmak daha kolay olur...”

Haberin Devamı

Başbakan bana gerçekten röportaj vermez mi?

Dünkü çağrımı Başbakan gördü mü bilmiyorum...

Safım-mafım...

Umurumda değil...

Ben çağrımı yineliyorum...

AK Parti mitinglerine gitmek, içeriden izlemek ve kendisiyle röportaj yapmak istiyorum.

Ayrıca ben yaptığım her röportajı, yayınlanmadan insanlara yolluyorum.

Bu kadar açık davranınca, kimse “Onu, bunu değiştir” demiyor.

Kendisine de yollarım...

Ne yalaka röportajı olur, ne düşmanlık röportajı...

Ne görüyorsam, ne duyuyorsam, ne hissediyorsam o...

KISKANÇ YAZ

BU yazım, kıskanarak geçti.

Önce sevgilimi kıskandım.

Koyu, yoğun, acıtıcı bir kıskançlık.

Aslında biraz da utanıyorum itiraf etmeye, çünkü ben hep kıskanç olmamakla gurur duydum. Kıskançlığı, özgüven eksikliği olarak değerlendirdim.

Küçümsedim.

Ama bu yaz işler değişti.

Hayatta ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diye düşüneceksin.

Ben sevgilimi üç hafta görmemişim, hem yakın arkadaşım hem yan komşum, güzel ve seksi Nadine, önce arabamı istedi, “Al tabii” dedim, “Anahtarlar evde asılı” sonra Friends DVD’lerimi istedi...

Sonra bir gün de şöyleee bir mesaj geldi.

“Sizin eve gittim, sevgilin Singapur’a gitmek için bavul hazırlıyordu, biraz oturdum, şarap içtik haberin olsun!”

Haberim olsun mu?!

Onlar, Dubai’de ben İstanbul’dayım.

Haberim olsa ne olur, olmasa ne olur?

Bu da benim kaderim: Hayat, ben çalışırken başıma gelenler...

İş bir türlü iş bitmiyor, röportajlar yapılacak, çözülecek kasetler, bitmiyor, bitmiyor...

Demek şarap içtiniz?

Zıkkım için!

Duracak halim yok, hemen telefon ettim.

En sakin sesiyle sevgilim, beni yatıştırmak üzere, “Seninki yine geldi, bir türlü gitmek bilmedi. Şarap ikram etmeyecek misin?” dedi, “Ayıp olmasın diye ettim” dedi.

Ses tonu gayet normal, telaş yok, panik yok.

Sesten bir şey çıkmayınca zamana taktım, sanki 5 dakika ile 125 dakika arasında fark varmış gibi.

Sordum:

“Bizim evde ne kadar kaldı?”

Cevap verdi:

“2 saat!”

Siz olsanız sinir olmaz mısınız?

Ama ben ne yaptım, içime gömdüm.

Şimdi düşünüyorum da, “Bono’ya âşık oldum” diye yazarken muhtemelen aklımda, sevgilimin ve komşumun iki saatlik muhabbetti vardı.

Biz farkında olmasak da, beynimiz intikamını almadan yapamıyor galiba.

*

Bu yazım kıskanarak geçti.

Kızımı da kıskandım.

Söylüyorum size: Hayat, ben çalışırken başıma gelenlerden ibaret...

Nerede olursam olayım sürekli çalışıyorum ve işler bitmiyor, bitmiyor, bitmiyor...

Ve ben çalışırken, kaset çözerken benim şahane kızım, denizde, plajda, oyun parkında...

Başkalarıyla...

Başkaları onu sırtına çıkarıp, “Hadi atla” diyor...

Başkalarıyla kumdan kale yapıyor...

Çığlıklar ata ata başkalarıyla koşturuyor.

Bana kıskanmak kalıyor!

Biliyorum komik ve saçma ama kızımla vakit geçirenleri, onunla eğlenenleri de kıskanıyorum.

Dedim ya demin...

Hayat, ben çalışırken ıskaladığım şeylerden ibaret!

Haberin Devamı

HAMİŞ: Kıskanmam, sevgilimin çok hoşuna gitti. Meğer içten içe, onu kıskanmamı istermiş. Ama ben sinirimi alamadım tabii -Bono da dünyanın en özel adamı- bir yazı çakıverdim ve sevgilime “Ödeştik” dedim. O n’aptı dersiniz? Sadece gülümsedi. Şimdi Avustralya’da, gizli âşıklar gibi durmadan mesajlaşıyoruz.

HAMİŞ 2:
Alya’ya gelince, o da uyanık, hem gününü gün ediyor, hem de günün sonunda “Anne sen merak etme, ben çok seni seviyorum!” diyor.

HAMİŞ 3:
Sadece ben mi sapığım bilmiyorum ama iş, hayatı ele geçirince işte böyle şeyler hissediyorum. “Çözüm ne?” diyorsanız, onu da bilmiyorum, çünkü çalışmayınca da mutsuz oluyorum. Anladık denge kurmak gerekiyor da, kolaysa gel sen kur...

Haberin Devamı

3 kadın destek oldu

Demin üstad Hasan Pulur aradı.

Dedi ki, “Sağol evladım, çok güzel bir yazı yazmışsın...”

“Olur mu Hasan Bey daha neler” dedim, “Ben hiç bilemem böyle zamanlarda ne denir, gerçekten çok üzüldüm oğlunuza. Başınız sağolsun, Allah sabır versin...”
Derin bir iç çekti...

“Yapacak bir ?ey yok, hayat devam ediyor” dedi ve ekledi, “Biliyor musun, bu dönemde 3 gazeteci kadın bana şefkatle yaklaştı, destek olmaya çalıştı ve çok güzel yazılar yazdı: Pakize, Balçiçek ve sen. Sağ olun, var olun...”

“Hasan Bey, üçümüz bir araya gelip sizi ziyaret edelim” dedim.

“Sevinirim, ben hep gazetedeyim” dedim.

Kızlar!

Pakize ve Balçiçek...

Konuşalım, ne zaman müsaitseniz, Hasan Bey’e de uyuyorsa gidelim...

Hayatta hiçbir şey onun yaşadıklarından daha önemli değil...

Sizin de öyle düşündüğünüze eminim.

Haberin Devamı

Hıncal Uluç’a

O ada hakkında yazdıklarınız şahane de, adanın adını yanlış yazmışsınız! Mikanos değil, Mikonos olacak! Ben anladım ki, biz Türkler, Mikonos diyemiyoruz, olmuyor, dilimiz dönmüyor, bünye kabul etmiyor, kim bilir belki de düzeltmemek gerekiyor. Bırak dağınık kalsın...

Pilot anonsu

GEÇEN gün bir kaptan pilotla sohbet ediyordum.

“Bir pilotun tecrübeli olduğu nereden anlaşılır?” dedim.

“Pek çok şeyden ama en kolayı anonsunu dinlemek” dedi.

“Nasıl yani?” dedim.

“İnsan, konuşmasıyla pek çok şeyi ele verir” dedi, “Tecrübeli bir pilot, kendinden emin konuşur. Ses tonuyla, yolcularına güven verir. Sadece dinlemeniz yeterli, hemen anlarsınız. Bu işte yeni olanlara gelince, tedirgin anons yaparlar...”

Artık uçaklardaki anonslara daha fazla dikkat ediyorum.

Haberin Devamı

Bu mail fırından yeni çıktı, hemen önünüze sunuyorum:

Seni de azarlar!

" Valla sürekli çanak soru sorman gerekecek. Yoksa azarı basar. Ali Kırca’ya yaptığı gibi mesela! Kemal Bey gibi değil o. Hep “Sen haklısın” diyeceksin ona. Buna hazırsan, sindireceksen söyleşi yap. Hem ne söyleşisi ya? Tüm kanallarda, canlı yayın mitingleriyle o var, bütün yazarlar karşısında, ay bıkmışız zaten, bir de senin köşede görmeyelim Ayşecim ama ya... Yine de sen de gizli kalsın bu mail’im, n’olur n’olmaz, ülkede demokrasi(!) var biliyorsun, korkuyorum... (A.N) "

* Ben yine de röportaj yapmak istiyorum, kendi gözlerimle görmek istiyorum, beni azarlayacağını filan da zannetmiyorum. Allah’tan ümit kesilmez, bekliyorum...

Yazarın Tüm Yazıları