Karanlıkta mı kalacak

’YASİN El Kadı’ dosyası deşildikçe Maliye ve Adliye’deki uzantılarıyla ilgili çarpıcı bilgiler ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Dosya, iktidarın dış ilişkilerini hedef alan önemli konulardan biri olmaya aday... CHP konuyu gündeme getirmek üzere hazırlık yapıyor. Nitekim Meclis Grubu'nun bu konuda kamuoyuna önemli açıklamalarda bulunacağı belirtiliyor. CHP'li bir milletvekili, "Bu konunun peşini bırakmayacağız. Amerikalıların bile çok yakından bildiği konuların Türk adliyesinde sumen altı edilmesi, olayın en önemli yanıdır. Takipsizlik kararı hukuken sakat bir karardır. Türkiye'nin imajı bu tür ilişkilerle bozuluyor. Böyle ciddi bir iddia soruşturulup ortaya çıkarılacakken, her geçen gün soru işaretleri artıyor" dedi.

 

ADLİYEDE SORUŞTURMA

 

Milliyet'te 'Esrarengiz olay'la ilgili dün yer alan yeni bir haberde, 'El Kaide' ile bağlantılı olduğu öne sürülen Suudi Arabistanlı Yasin El Kadı ile ilgili olarak 2001 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan başvurunun ilginç bir şekilde kayıtlardan çıkarıldığı yazıldı.

Haberin Devamı

Gazeteye göre, "Savcılık defterine kaydedilen El Kadı'nın adı 'taksil' ile silindi, aynı dosya numarası karşılıksız çekle ilgili bir davaya verildi".

Savcılık yetkilileri ise bu yazının yanlışlıkla kayda alındığı için daha sonra silindiğini savundular. (Savcılıkta, bu belgelerin medyaya nasıl sızdırıldığı konusunda adliyede 30'a yakın personelin ifadeleri alınmaya başlandı.)

Bilindiği gibi üç yıl sonra yine, Maliye Müfettişi Hamza Kaçar tarafından yürütülen soruşturma sonunda, 'El Kaide'nin Türkiye'deki olası parasal bağlantılarıyla ilgili rapora göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan suç duyurusu dosyası da 'takipsizlik' kararıyla kapatılmıştı. (Savcı İdris Ermaydan) Aynı şekilde işadamı M.Fatih Saraç hakkında da takipsizlik kararı verilmişti.

Cüneyd Zapsu’in ifadesi bile alınmadan dosya rafa kaldırılmıştı.

 

TERÖRÜN FİNANSÖRÜ

 

Yasin El Kadı'nın adı, 11 Eylül'den bir ay sonra yayınlanan ABD kaynaklı raporda 'Özel Olarak Belirlenmiş Küresel Teröristler' listesinde geçiyor. El Kadı, El Kaide başta olmak üzere silahlı örgütlere yüklü miktarda fon aktarmakla suçlanıyor. Muvaffak Vakfı aracılığıyla El Kaide'ye fon aktarıldığının belirlenmesi üzerine El Kadı'nın, ABD ve AB ülkelerindeki tüm hesapları dondurulmuş, El Kadı ise kendisine yöneltilen suçlamaları reddetmişti. El Kadı'nın, 'Bosna Savaşı'nda bazı 'Müslüman gruplara' para aktardığı da biliniyor.

Haberin Devamı

BİM'e bir dönem ortak olan Cüneyd Zapsu, El Kadı'yı tanıdığını, ancak konunun geçmişte araştırıldığını ve bir sonuç çıkmadığını söylüyor. Sonra da dosyadan haberi olmadığını savunuyor.

 

NASIL BİR TAKİPSİZLİK

 

Bu arada, savcılığın 'takipsizlik' kararından önce El Kadı'nın avukatı Sait Karabulut'un verdiği bir dilekçe dikkati çekiyor. Dilekçede, bir avukattan çok uzman bir Maliyecinin elinden çıkabilecek ifadeler yer alıyor: MASAK raporunu hazırlayan Maliye Müfettişi Hamza Kaçar'a suçlamalar yöneltilerek, müfettişe soruşturmayı 10 günde bitirmesi talimatını veren Maliye Bakanı Unakıtan ile MASAK Başkanvekili Gençosman Yaraşlı'yı savunan ifadeler dikkati çekiyor.

 

Haberin Devamı

TAKİPÇİ KİM OLACAK

 

Soruşturmada adları geçen kişilerin ifadesi alınmamış, bu dilekçe üzerine takipsizlik kararı verilmişti.

Hatırlatmak istiyoruz:

- Başbakan Erdoğan, Danıştay saldırısından sonra olayın 'asker bağlantılı' çeteler tarafından gerçekleştirildiğini söyleyerek kendisinin bu işi bizzat takip edeceğini söylemişti. Türkiye'yi imaj anlamında zor durumda bırakan böyle bir olay karşısında, Başbakan'ın bu olayın da takipçisi olması gerekmiyor mu?

- Maliye Bakanı Unakıtan, bazı iddialarla Deniz Baykal'ın ismini gündeme getirmek istemiş, bazı belgeleri Meclis kürsüsünden göstermişti. 'Yasin El Kadı olayı' bu kadar gündeme gelmişken, aynı takipçiliğini burada da gösterip Meclis'te bilgi verebilir mi? Elindeki MASAK raporunu yeniden incelemeye aldırtabilir mi?

Haberin Devamı

- MASAK, böyle bir raporun savcılıktan geri dönmesi karşısında neden itirazda bulunmuyor?

- Adalet Bakanı Çiçek, raporda adı geçenler hakkında 'takipsizlik' kararı veren savcılığın bazı çevrelerce 'usulden ve esastan hata' yaptığı yolundaki görüşler ortaya atılırken, olayın yeniden soruşturulması için talepte bulunmayı düşünüyor mu? Hele Van Savcısı hakkında yapılanlar gündeme gelmişken...

 

"Müvekkilim adları medyadan tanıyor'

 

BİM'in Yönetim Kurulu Başkanvekili M.Fatih Saraç'ın vekili Elif Kandemir, müvekkilinin adının dünkü 'Zapsu'yu Rahatlatan Karar' başlıklı yazımızda geçmesi üzerine 'iki nokta'da bilgi vermek gereğini duyduklarını bildiriyor:

Haberin Devamı

"Müvekkilim M.Fatih Saraç, ismi geçen şahıslardan sadece Yasin El Kadı ile geçmişte kısa bir süre ortaklık yapmıştır. İlgili tüm kayıtlardan görülebileceği gibi daha sonra bu ortaklıklarını zaman içinde sona erdirmiştir.

Bunun yanı sıra, müvekkilimin isminin, hiçbir zaman tanımadığı, sadece sizin gibi medya kanalı ile takip ettiği kişiler ile birlikte haber ve yazılarda yer alması, kendisinin ticari hayatını olumsuz yönde etkileyecek hale gelmiştir.”

Kandemir, konunun daha önce defaten soruşturulduğunu ve ilgili mercilerce müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini de hatırlatıyor.

 

Gelibolu'ya müze gerek

 

GELİBOLU Yarımadası sadece Türkiye'nin değil hemen hemen tüm dünyanın tanıdığı çok ilginç ve trajik tarihi bir savaş bölgesi. Bölgenin hemen her tarafı topraktan fışkıran tarihi malzemelerle dolu. Buna rağmen bölgede bir profesyonel müze yok. Bir köylü vatandaş, iyi niyetle, son derece amatörce topladığı malzemeleri kendi mütevazı evinde sergiliyor.

Acaba herhangi bir yetkili veya Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Atilla Koç burada neden bir savaş müzesi olmadığını bize anlatabilir mi?

Osman DALGÜN-Arkeolog

 

Biliyor musunuz

 

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mesut Pektaş'ın, Özel Kalem Müdürü Mahmut Ekşi'yi Kiptaş'a, sekreterlerden Mustafa Üngün'ü Personel Daire Başkanlığı'na, İsmail Kaba'Florya'daki belediye restoranına (kasiyer olarak), 4 odacıyı gene Florya'ya garson olarak gönderdiğini, görevden almaların bir hırsızlık olayı üzerine mi yapıldığı sorusuna Pektaş'ın "Böyle bir şey yok" diye cevap verdiğini....

 

GAZETEMİZDEN İNTERNETE TAŞIDIĞIMIZ YAZILAR

 

Meclis, 'kalite belgesini' ne kadar hakediyor?

 

CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, TBMM'nin 'kalite belgesi' alması için önce şunları gerçekleştirmesi gerektiğini söylüyor:

"Kanun yapma yetkisini kullanırken hata yapmıyorsa, TBMM'de çıkan kanunlarda maddi hatalar yoksa, denetim faaliyetleri sağlıklı yapılabiliyorsa, soru önergeleri zamanında işleme konulup zamanında yanıtları alınıyorsa, soru önergelerini geçiştirmek amacıyla kale kalem yanıtlar verilmiyorsa, soru önergesini geç yanıtlayan, yanıtlamayan, süresi içinde yanıtlasa bile soruların karşılığı olmayan cevapları yazan Bakanlar, TBMM Başkanı tarafından uyarılıyorsa ve bu uyarılar kamuoyu ile paylaşılıyorsa... Yoksa TBMM'nin çay ocaklarının, lokantalarının fiziki mekanlarının kalite belgesi almanın hiçbir önemi yoktur."

Dünyanın en köklü 10 parlamentosundan biri olan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi vermiş, bağımsızlığın elde edilmesini yönetmiş, devlet kurmuş, devrim yapmış, tarih yazmış bir meclisin tarihsel önemi, özel hiçbir kalite belgesine sığmaz.

Bu Meclis milli mücadelenin karargahıdır. Bu meclis, 21 yaşındaki 'hormonlu' çocukların kürsüye çıkmasına göz yumanların meclisi değildir.

Bu meclisin kalitesi, 'Cumhuriyet'tir. Bu meclisin kalitesi demokrasidir, laiktir, fırsat eşitliğidir, bağımsızlıktır. Her fırsatta Cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği fırsat eşitliğini, bağımsızlığı tahrip etme anlayışında olanlar, şimdi de sözüm ona kalitesi belgesi alarak TBMM’yi magazinleştiriyorlar.

24 saniyede bir maddenin görüşüldüğü bir meclisin yasama faaliyetlerinin kalitesinden söz etmek mümkün müdür? Yazılı soru önergesinin 6 aydır yanıtlamadığı bir mecliste, denetim fonksiyonlarının kalitesinden bahsedilebilir mi?

Bütün bunları göz ardı eden TBMM Başkanı Sayın Bülent Arınç, kalite belgesi alınması sırasında kırılan sandalyeleri haber yapan basın mensuplarına kızmış, bu haberi yaparken gazetecilerin 'yüzünün kızarıp kızarmadığını' merak etmiş. Esas sorgulanması gereken noktalar varken, bu merak herkese hayırlı olsun!"

 

ÖSYM’nin kusurlu hizmeti

 

COĞRAYA Öğretmeni Elgin Apan, 18 Haziran’da yapılan ÖSS sınavında sorulan iki coğrafya sorusunun hatalı olduğunu iddia ediyor.

“18 Haziran 2006 tarihinde yapılan ÖSS sınavındaki bazı sorular geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin hak ettiği özen ve titizlikte hazırlanmamıştır. Sınava giren öğrencilerin yüzde 10’nun üniversite eğitimine kavuşabileceği bir sınavda hiç kimsenin hata yapma hakkı yoktur. Bu işin mazereti de olamaz. ÖSYM’nin kusurlu hizmet verdiğine inanıyorum. Coğrafya sorularından iki tanesinin durumu kısaca şöyledir:

 

Sosyal Bilimler 1’de sorulan 14. soru;

 

X bölgesinin doğal bitki örtüsü maki, Y bölgesinin doğal bitki örtüsü bozkırdır.Bu durum, X ve Y bölgelerinin aşağıdakilerden hangisi bakımından farklıolmasına bağlanabilir.

A)  Düzlük alanların oranı

B)  Topak türü

C)  Uygulanan tarım yöntemleri

D)  Yapılan hayvancılık türü

E)   İklim tipi

 

X bölgesinin doğal bitki örtüsü maki olamaz. Çünkü dünyada görülen iklim tiplerinin hiç birisinde doğal bitki örtüsü maki değildir. Makilerin yetiştiği sahaların iklimi Akdeniz iklimidir. Asıl bitki örtüsü Kızılçamdır. Bu nedenle “X bölgesinin doğal bitki örtüsü kızılçam, Y bölgesinin doğal bitki örtüsü bozkırdır” olması gerekirdi.

Kaynak: Lise Coğrafya 1, Milli Eğitim Basımevi, 2003, Sayfa 240, 5. paragraf; Lise Türkiye Coğrafya (Fiziki) Milli Eğitim Basımevi, 2005, Sayfa 187’den 192’ye kadar.

 

Milli Eğitim Bakanlığı resmi ders kitabını temel alıyorsa eğer, uzmanların ya bu kitaplardan haberi yok yada bu kitapları hiç okumamışlar. Uzmanların bulmacalardaki “Akdeniz bitki örtüsü makidir” bilgisinde kaldığını düşünmekteyim. Soruları hazırlayan uzmanlar zahmet olmazsa yukarıda belirttiğim ders kitaplarını okusunlar. O kitaplara itibar etmezlerse Prof. Dr. İbrahim Atalay’ın (MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nun kabul ettiği) ders kitaplarını inceleyebilirler. Yetmez ise aynı bilim adamımızın akademik yayınlarını incelesinler. O da yetmez ise Orman Bakanlığı’nın konuyla ilgili çok sayıda yayınını hatta Alman bilim adamı Prof. Dr. Hannes Mayer ve Prof. Dr. Hüseyin Aksoy’un akademik yayını olan Türkiye Ormanları adlı kitabını okuyabilirler.

 

Sosyal Bilimler 1’de sorulan 17. soru;

 

Yeryüzündeki göl sularının tuzlu, tatlı yada sodalı olmasında aşağıdakilerden hangisinin etkisi yoktur?

A)  Gölün gideğeninin olup olmaması

B)  G çanağının kayaç yapısı

C)  Gölün denizden yüksekliği

D)  Göle ulaşan az ya da bol su taşıması

E)   Gölün bulunduğu yerin iklim özellikleri

 

Şıklarda yer 5 bilginin de, yeryüzündeki göl sularının tuzlu, tatlı yada sodalı olmasında ektisi vardır. Ben bu soruda doğru cevabı bulamadım. Uzmanların nasıl bulduğunu çok merak ediyorum.

 

Sicil affında sakatlık var

 

MALİYE'den bir Mal Müdürü, yaklaşık 25 bin memuru ilgilendiren sicil affının meclisten geçtiğini ve Cumhurbaşkanın onayına sunulduğunu belirterek "Bence yasa af-maf getirmiyor (geçmiş için)..." diyerek şunları yazıyor:

"Şöyle ki yasanın 1. maddesinin ilk bendinin sonunda "... 14.2.2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları 1ile affedilmiştir" hükmü mevcut. Aynı maddenin son bendinde de "Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakk1ı vermez" hükmü bulunmakta. Bu ne çelişkidir. Hem bütün sonuçlarıyla affet sonra geriye yönelik hak talebinde bulunamaz. Örneğin, Milli Eğitim'de bir müdür disiplin cezası aldığından öğretmenliğe atanıyor. Bütün sonuçlarıyla affedilen bir ceza varsa bu kişinin tekrar müdür olması lazım. Ancak geçmiş süreler için özlük hakkı talebinde bulunamaz hükmü karşısında ne olacak? Burada kurumlar farklı uygulama yapabilir. Kimisi bütün sonuçlarıyla affedildiği için örnek kişiyi yeniden atayabilir, kimisi de geriye dönük özlük hakkı talebi olamayacağı gerekçesiyle talebi reddedebilir. Bence idare mahkemelerinin dosya yükü bayağı artacak görünüyor.

Yazarın Tüm Yazıları