Kadınlar neden birbirlerini kıskanır-2

Dün kaldığımız yerden devam ediyoruz...

Kadının kadına olan kıskançlığının, düşmanlığının sebeplerini konuşmaktaydık en son.
Hakikaten neden kıskanır bu kadınlar birbirlerini?
Barış ve refah içinde yaşamak varken, niçin birbirlerinin saçlarını yolarlar, hasetten çatlarlar efendim?
Vallahi hayat zor.
Bu arada, eminim siz de birçok kadından “Ben kadınlardan çok erkeklerle anlaşırım, en yakın arkadaşlarım onlardır”, “Erkek patronla çalışmak daha kolay” gibi cümleler duyarsınız.
Dikkat ederseniz her iki söylem de “ortamın kraliçesi” olmak etrafında şekilleniyor aslında.
O nedenle ben, “kadınlarla anlaşamıyorum” diyen hemcinsimden korkarım arkadaş!
Bilirim ki derinlerde bir yerlerde, kıskanınca fırtınalar estirecek bir canavar yatmaktadır...
“Neden kadınlar birbirlerini kıskanır?” sorusuna verilen, dün sığdıramadığım cevaplar da şunlardı, buyurunuz, okuyunuz:
* ”Zamanında kendi hayallerini gerçekleştirememiş anneler, kendi yapamadıklarını kızlarına yaptırma konusunda baskı kurarlar, bu da kıskançlığın bir türü.” (Çok doğru bir söz değil mi? Kızlarını kendi okuyamadıkları bölümde okumaya zorlayan, evlilik baskısı kuran anneler yok mu? Dolu...)
* ”Hakkını göz göre göre yiyen kadınları kıskanırım. En azından cesaretlerini!” (Buna ben de katılıyorum ama konu kıskançlık mı emin değilim. Adalet duygusu gelişmiş her insan “çakal” kadınlara sinirlenir.
Çakalları bir bakışta tanırsınız. Her olaya önce onlar atlarlar.
Ortamda paylaşılacak bir şey varsa en büyük pay, en büyük dilim, en güzel “parça” onların olur.
Siz kibarlıktan kırım kırım kırılırken, “buyrun, ehhheh, tabii” derken, onlar pençeleriyle en parlak elmayı kapmışlardır.
Elma derken, mesela yani...
Elma olur, muz olur, erik olur, bu bir adam olur, kurabiye olur, elbise olur... Hemen “en güzeli ben alacağım” diye atlarlar üstüne, hemmm-men. Of!)
* ”Benim takıntı yaptığım şey kimde düzgünse onu kıskanırım. Mesela istediğim kadar zayıflayayım, selülitlerden kurtulamam. Selüliti olmayan ama benden daha kilolu bir kadını kıskanabilirim” dedi çok yakın bir arkadaşım... (Evet, buna da katılıyorum! Benim de kollarım hiçbir zaman istediğim kadar sıkılaşmaz mesela, ince kollu kadınlara fena halde kılım! Gideyim de iki ağırlık kaldırayım bari. Böyle ömür geçmez.)
* ”Zamanında senden daha iyi durumda olduğunu bildiğin biri ileriki yıllarda kötü bir duruma düşerse seni fena halde kıskanır!” (Mesela daha önce altında çalıştığın bir kadının on yıl sonra patronu olmak ya da lisede alay edilen kızın ileride eskinin “popüler kız”ından daha popüler olması gibi...)
* ”Kadınlar, en yakın arkadaşını kıskanır. Eğer karşındaki senin yaşadıklarını yaşamıyorsa, sen kötü iken o çok iyi ve mutluysa kıskanırsın... (Bak bu konuda emin olamadım. Sanıyorum ben en fazla “Keşke ben de bu kadar mutlu olabilsem ühühühü” diye iç geçiriyorum.
Yoksa hasetten yanıp tutuşuyorum da farkında mı değilim ayol?
Kankalar konuşsun! Zeynep? Yaso? Umay? Ötün bakalım...)
**
Bir enteresan yorum da “kıskandığın kadını dostundan daha yakın tutarsın” idi.
Yani aslında iki kadın yakın arkadaşlar ama birbirlerini deli gibi kıskanıyorlar...
Ancak birbirlerine söylemiyorlar.
Öyle delirip durarak, numara yaparak geçiyor hayat...
Demet ile Hande böyle mi dersiniz?
“Düşmanını yakın tut” hesabı...

Bu tarihi bir kenara not edin

İki gündür kıskanmak konuşuyoruz; işte tam da üstüne ölümüne kıskandığım bir kadın konser vermeye geliyor, haberini vermeden geçmeyeyim.
Kıskandığım kadının adı Beate Lech. Kendisini, daha doğrusu grubu Beady Belle’i 2001’de keşfettiğim günden beri kıskanırım.
Böyle güzel ses olur mu kardeşim. Bir insan bu kadar yetenekli olur mu, böyle güzel müzik yapar mı.
Efendim Beady Belle Norveçli bir caz grubu. Daha önce de ıstanbul sahnelerinin tozunu yutmuşlukları var. Hiç izlemediyseniz bu defa kaçırmayın.
“Ne çalıyorlar da bu kadar övüyorsun?” diye sorarsanız, “24 saat boyunca hiç durmadan fonda çalmasını istediğim türde müzik yapıyorlar” derim.
Chill-out, acid jazz tatlarından hoşlanıyorsanız bu kardeşlerimi çok seversiniz.
Kendilerine aşık olmak için 2001 tarihli ilk albümünü, Home’u bulun ve Ghosts, Lose and Win ve Playground şarkıları başta olmak üzere baştan sonra dinleyiniz...
Bu arada 4. albümlerinin çıkmasına vakit var ama yeni şarkılardan da çalacaklarmış...
Yaşasın diyor, konserin 22 Ocak’ta Ghetto’da olacağını müjdeliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları