Kabullerden çok retlerin biçimlendirdiği biriyim

CİHANGİR’deki ev kutularla dolu...

Her yer kitaplar, kalemler, dergiler, heykeller, resimler...

Haberin Devamı

Artık Murathan Mungan, Cihangir’de yaşamayacak, uzun bir süredir yaptırmakta olduğu bahçeli evine geçmek üzere...
Yeni evi şahane.
Uzun uzun anlatıyor, gözleri parlıyor evinden söz ederken.
Kedisi Pişo, o evin bahçesine gömülü.
Anlatırken gözleri doluyor.
Sadece Şairin Romanı’ndan değil, hayattan, ilişkilerden, var oluştan ve her şeyden söz ediyoruz...
Bana kitabından bazı yerler okuyor...
Onun sesinden dinlemek müthiş.
Bu son romanı mutlaka okumanız gereken bir kitap./images/100/0x0/55ea44a9f018fbb8f8750265
Baştan uyarayım, önce “Kim okuyacak bu tuğlayı” diyorsunuz, ama sonra, içine girince, aşık oluyor ve kopamıyorsunuz.
Bana öyle oldu.
Murathan’ın bütün kitaplarında bir müzik var, bu kitapta o müzik inanılmaz güçlü.
Dille bu kadar aşk yaşayan, onun dileği gibi kullanan, içimizde taşıdığımız farkında olduğumuz ve olmadığımız bütün duyguları böyle apaçık orta koyabilen birine hayran olmamak mümkün değil...
 
Ev, roman kahramanız Moottah gibi, sizin için de bir kaçış mı?
- Ben bahçe istiyordum. Yeşil istiyordum, toprakla boğuşmak istiyordum, Avrupa yakasında bahçeli ev alacak halimiz yok, malum. 55 tane kitap yazmak Avrupa yakasında bahçeli ev sahibi etmiyor insanı...
Bir televizyon dizisi yazabilirdiniz...
- O bir seçim. Ben kabullerinden çok retlerin biçimlendirdiği biriyim. İnsanın önce kendine verecek cevabı olmalı. Ben kimseyi tercihleri ve seçimleri nedeniyle yargılamıyorum ama tutum tutarlılığı arıyorum. Her seçim, seni başkalaştırır. Dizi yazmak gibi bir tercihim olmadı. Ki tahmin edersin, pek çok teklif geldi, hâlâ geliyor, milletvekilliği bile geldi, ama bana göre değil bu tür şeyler.
Yeni eviniz Anadolu yakasında nerede?
- Anadoluhisarı’nda. 30-40 yıllık halis muhlis oralı insanların arasında. Çabuk kaynaştım.
Kendinize bir kaleyi mi inşa ettiniz...
- Öyle de denebilir. Zaten yıllardır kalede yaşıyordum ama metaforik bir kaleydi. Şimdi gerçek kale.
Ama ölüme yatmayacaksınız değil mi orada?
- Yok canım, aksine hayata daha fazla dokunuyorum. Ben Cihangir’de 20 metrekarede yaşıyormuşum meğer. Şimdi Çengelköy’de, Kuzguncuk’ta kahvelerde oturuyorum, ara sokaklarda bir sürü yer keşfediyorum...
Buradan ulaşım zor mu?
- Hayır. Yolları kullanmak da hayat bilgisi. Üsküdar motoru ve Beykoz dolmuşu, yarım saat sonra evimdeyim.
Nasıl bir ev?
- Az eşya ve sessizlik. Çalışma masamdan orman seyredebiliyorum. Yıllardır çok tıkış tıkış yaşadım, şimdi az eşya. Hayatın yüklerini indiriyorum. Alt kat, çalışma mekanı ve mutfak. Mutfakta vakit geçirmek istiyorum. Belki turşu basacağım, belki reçel yapacağım. Meyve ağaçlarım var, vişne, kiraz, erik. Biraz toprakla uğraşmak, çamura bulanmak istiyorum. Bir de tabii eşim dostum için pazar kahvaltıları hazırlamak, bahçeye kanasta masası kurmak istiyorum. Kandilli, Anadolu Hisarı, Beykoz bilmezmişim ben, şimdi keşfediyorum. Mardin’de büyüdüm, yıllarca uzaktan İstanbul’u seyrettim, 60’lı 70’li yıllarda Türk filmlerinden seyrettiğim o İstanbul’u, bu yaşımda karşıda buldum. Evler bozulmamış, sokak araları şahane, kahveler, insan münasebetleri... Edebiyatın ve sinemanın İstanbul’una kavuşmuş gibiyim yeniden.
Cihangir’deki arkadaşlarınıza inanılmaz gelmiyor mu bu anlattıklarınız?
- Benim yaptığım hiçbir şey onlara inanılmaz gelmez! Onlar benim nelerimi gördü!

Haberin Devamı

Radyo oyunlarıyla büyüyen kuşak

Haberin Devamı

Şimdiki yazarların çoğu, sinemadan beslendi. O yüzden çoğu neredeyse resim altı yazar gibi yazıyor. Oysa ben, radyo oyunları dinleyerek büyüyen bir kuşağın yazarıyım. Radyo hayal gücünü etkin kılar. Pasif seyirci değil, aktif dinleyicisinizdir. Ayrıca benim kuşağım, Tarık Gürcan’lar, Baki Süha Ediboğlu’lar, Zafer Cilasun’lar ve Jülide Gülizar’ların Türkçesiyle büyüdü. İyi yazarlar kadar, iyi konuşanlardan da beslendi Türkçemiz. Kulaklarımızda sedaları kalanların yazdıklarımızda da hatırları vardır.

Kedi sevenler doğru ilişki yaşarlar

Romanda Lelalu “Babası gibi kuşların dilinden anlayıp anlamadıklarını soranlara, ‘Onların kendi dili yok’ derdi, ‘Onların konuştuğu da bizim dilimizdir. Onların sizinle değil, sizin onlarla konuşmayı öğrenmeniz gerekir.” Hayvanla ilişki, insan ilişkileri için de öğreticidir. Ben gerçekten doğru kedi sevenlerin, ilişkilerini de doğru yaşadıklarına inanırım.

Haberin Devamı

Dur bir annemi arayayım

Bazı şeyleri de sonradan anlıyorsun. Annem mesela, çok az insanda görülen bir özelliğe sahipti. Başkalarının sevincinden keyif almayı bilen bir kadındı. Ne yazık ki, bizim insanımızın çok az bildiği bir şey bu. Kederini, acını paylaşmayı bilir de, mutluluğunu paylaşmayı bilmez. Anneme bir arkadaşımın çocuğu olmuş dediğimde, sesi sevinçten çınlardı, gerçek bir coşku gösterir, sahiden mutlu olurdu. Annem öldükten sonra iyi bir şey gelmişse başıma, “Dur bir annemi arayayım, anlatayım” hissine çokça kapıldım. Ama tabii artık o yoktu...

Ölüm acısı insanı başka türlü terbiye ediyor

Benden sonra da o ev, adı “Pişo” olan bir hayvan barınağı olacak. Pişo sadece bana bağlı bir canlıydı. Bir akraban, bir yakının öldüğünde, onu hatırlayacak en az 50 kişi vardır ama kedimi benden başka kim hatırlayacak? Ölüm acısı, insanı başka türlü terbiye ediyor. Belki çok saf bir ilişki olduğu için Pişo’nun gidişi beni bu kadar etkiledi. Ben onu hiç kırmamışım, o bana tek bir kötü söz etmemiş. Ondan söz ederken yaramın kabuğu kalkıyor...

Haberin Devamı

Daimi okurlar benim akrabam

Ben daimi okurların, akrabam olduğunu düşünürüm. En çok onlardan korkarım. “Ya sen n’apıyorsun, biz seni bunun için mi sevdik” diyecekler diye. Sevgiye layık olmak önemlidir...

Zekâma yakışmayan salaklıklarım var

Saf yanlarım çok. Zekâma yakışmayan salaklıklarım var. İnsan salağıyım mesela. Kanarım, inanırım. Ama işimle ilgili pek yanılmadım. Bu romanın edebiyatımızdaki yerini görüyorum. Kitabı yayınlanmadan önce 9 kişi okudu, edebiyat zevkine kıymet verdiğim insanlar. İki tane polisiye uzmanına da özellikle okuttum. Sağ olsun sevgili Engin Geçtan da okudu, ondan duyduğum sözler beni uçurdu zaten. Kitabımın edebiyat değerinden kuşkum yok, umarım okurunu bulur...

Yazarın Tüm Yazıları