İçinden sevgi geçen tren

HÜRRİYET Treni’ne Muş’ta katıldım. Beklediğimden çok daha hoş bir ortamla karşılaştım.

Hürriyet, CNN Türk, DHA, 32.Gün, Akbank Çocuk Tiyatrosu, Uluslararası Af Örgütü, Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri, emniyet mensupları ve TCDD görevlilerinden oluşan trende herkes gün boyu büyük koşuşturma içinde.

Muş ve Tatvan’da çocukların ve yöre halkının en çok ilgi gösterdiği yerler çocuk tiyatrosu ve TCDD’nin tren maketinin bulunduğu vagondu. Ama Tatvan’da Futbol Federasyonu Milli Takımlar Sorumlusu Levent Kızıl’ın 1 gecede hazırlayıp gönderdiği Milli Takım formalarını giyen çocuklar da büyük ilgi gördü.

Arkalarında, "Hasan Doğan" yazılı formalarla önce Hürriyet vagonunun önünde poz veren minikler, daha sonra halk oyunları oynayan folklar ekibiyle birlikte kol kola girerek çok güzel bir tablo oluşturdular. Hasan Doğan futbol sevgisini ve Fair Play olgusunu en doğudan en batıya yerleştirme düşüncesindeydi. Ve Tatvan’daki görüntü onun çok arzuladığı adımlardan biriydi.

Tatvan’a iner inmez bir anda etrafımı saran çocukların en büyük isteği çim saha ve spor salonu. 100 öğrencinin devam ettiği bir futbol okulu var ilçede. Ama herhangi bir kulübe bağlı değil. Buna karşın özellikle salon sporlarını yapacak bir ortamları yok. Tatvan’dan yarım saat mesafedeki Nemrut Dağı’na iki yıl önce kayak merkezi yapılmaya başlanmış. 6 kilometrelik parkurun şu an iki kilometrelik kısmı tamamlanmış. Parkurun bitimindeki biri sıcak bir soğuk sudan oluşan iki krater gölünün güzelliğini zaten dillere destan.

Gün bitip de herkes trene dönünce bu kez başka bir dünya yaşanmaya başlıyor. Önce koyu bir sohbet başlıyor dört-beş kişi arasında. Ülke gündeminden tutun da kişisel anılara kadar sürüp gidiyor. Ardından birkaç masada "Tabu" oyunu oynanıyor. Tecrübeliler içinde acemi bulunan grubu deviriyor. Tabii ki acemi oyuncu da "kınanıyor". Daha arka masalarda utlu, darbukalı eğlence var. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam eden. Çok yoğun yaşadığım Euro 2008 (ki 26 tren yolculuğu yapmıştım) sonrası Hürriyet Treni beni çok mutlu etti. Bütün yazarlarımıza, hatta bu ülkenin bütün önde gelenlerine bir gün de olsa "içinden sevgi geçen" trene binmelerini öneriyorum.

Giden gider, marka kalır

HÜRRİYET’ten yıllar boyu önemli yazarlar, muhabirler ayrıldı. Ama Hürriyet hala büyük bir marka. Sabah’tan çok önemli isimler ayrıldı ama Sabah hala marka.. Hagi, Emre, Okan ayrıldı, Hakan Şükür’e yapılanın büyük haksızlık olduğunu savundum.. Ama Galatasaray hala büyük bir marka.

İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez’in büyük ceza alması ama kulüpte kalmaları gerekirdi. Karar hataydı. Buna karşın Beşiktaş’ın büyüklüğü değişmez.. Aynı şeyler F.Bahçe için de geçerli. Van Hooijdonk, Ortega, Anelka, Oğuz Aykut, Rıdvan gibi efsaneler gördü bu kulüp.

Tuncay’ın gidişinin hata olduğunu vurguladık. Takımın kilit isimlerinden Aurelio’nun da, basketboldaki başarılarda büyük pay sahibi Solomon’un da bırakılmaması gerekirdi.

Ama ortada bir gerçek var. Giden gider, marka kalır. F.Bahçe de büyük bir markadır. Kişilere bağlı değildir. Önliberolar, solaçıklar, santrforlar, starlar, teknik patronlar, yöneticiler ve başkanlar gider, ama F.Bahçe kalır!

Muş’taki Fanzone

EURO
2008’de sadece İsviçre ve Avusturya’daki şehirlere değil dünyanın dört bir köşesindeki kentlerde milli maç heyecanı yaşanmış. Meydanlara kurulan dev ekranlar sayesinde halk toplu olarak maçları izleme ve o coşkuyu yaşama fırsatı bulmuş.

Aynı şey Muş’ta da yaşanmış. belediyenin Muş Stadı’nın hemen yanındaki parka kurdurduğu dev ekran sayesinde bütün halk maçı açık havada izleme şansın sahip olmuş. Maçlardan sonra da "tek yürek" olarak büyük sevinç yaşanmış.

Futbolcu olayım yeter !

MUŞ’ta Fenerbahçe Futbol Okulu var. Fenerbahçe Kulübü’nden izin alarak açılmış. Yörenin yetenekli miniklerinden 80 kadarı Yusuf Çağlayan yönetimindeki okula devam ediyor.

Bunlar arasında Galatasaraylı olmasına karşın okula kayıt yaptıranlar var. İşte iki örnek Mutlu ve Eyüp. İkisinin de üzerinde Fenerbahçe formaları varken karşıladılar bizi Muş’ta. Ama ikisi de okula kayıt yaptırmadan önce Galatasaraylı’ymış.

Futbolcu olmayı kafalarına koymuşlar ve bu uğurda takım değiştirmeyi bile göze almışlar. Şehirde yaptığım küçük gezide Galatasaraylıların sayısının Fenerbahçeliler’den biraz daha çok olduğu kansına vardım. Ama Beşiktaşlı olanlar hayli azdı. O yüzden Yıldırım Demirören ve ekibinin en kısa sürede bir Güneydoğu turnesi yapmasını öneririm.

Bütçe veya kupa konusunda diğer kulüplerin gerisinde kalınabilir. Ama en azından birkaç bir forma dağıtarak çok sayıda genç kulübe kazandırılabilir.
Yazarın Tüm Yazıları