Hadi Uluengin: Şapa oturmayalım!






Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

ŞAPA oturan, oturana... Ve, insanın ‘acaba Britanya Adası lanetli mi’ diye soracağı geliyor, çünkü yeni kriz de yine Manş Denizi'nin ötesinde başladı...

Sanki dört ve iki ayaklılarda beyin mıncıklamasına yol açan ‘deli dana’ illetinin Majesteleri ülkesinden Kıta sathına yayıldığı yetmiyormuş gibi, işte koyun, keçi, domuz, bilimum küçük ve orta baş hayvanatı kıyım kıyım götüren o süper bulaşkan şap virüsü de en önce orta İngiltere'deki bir ağılda saptandı.

Tamam Allah'ı var, Blair hükümeti işi bu defa gayet ciddiye aldı ve derhal çok sıkı bir karantina uygulayıp, üretici protestosuna aldırmadan, hastalığa yakalandığından kuşku duyulan tüm hayvanları anında öldürttü. Öldürtüyor da...

Ancak, dehşet çabuk ve kolay yayılan mikrop göz açıp kapayıncaya kadar Ada'nın diğer bölgelerine de sıçradı. Şu an seksen ayrı yerden söz ediliyor...

Oradan İrlanda'ya... Sonra, muhtemelen Fransa, Belçika ve Danimarka'ya...

Dolayısıyla, mübarek elleri dert görmesin, ‘hayırseverler’imizin (!) kör baltayla boğazladığı kurbanlıklar şu sıra caddelerimiz ortasında serilmiş olduğundan biz durumun vehametinin hala pek farkında değiliz ama abartmıyorum, bugün itibariyle Batı Avrupa'daki ‘manzara-ı umumiye’ aynen aşağıdaki gibidir:

* * *

POLİS, jandarma, hatta bazen ordu devreye sokularak çiftliklerin etrafı sarılmış ve zorunluluklar hariç, buralardaki her türlü git gel yasaklanmıştır.

Kıyamet gününü hatırlatan kartpostal manzaraları, onbinlercelerle yakılan leşlerin dumanı kırsal semalara yükselmekte ve koku dağa bayıra yayılmaktadır.

Başta İngiltere'yle Kıta arasındakiler olmak üzere sınır kapılarında sıkı kontrol uygulanmakta; hem yolcular, hem de taşıtlar dezenfekte edilmektedir.

Bazı yerlerde büyük baş hayvanlar için tanınan kısmi istisnalar dışında, mezbahalar kapatılmıştır. Bir yandan kesim ve şarküteri sektöründe çalışanlar ‘teknik işsizliğe’ sevkedilirken, diğer da yandan market ve kasap reyonlarında et eksilmeye başlamıştır. Müslümanların kurban kesmesi ise yasaklanmıştır.

Üstelik birçok ülkede atyarışları, futbol müsabakaları, konserler iptal edilmiş; hayvanat bahçelerinin, hatta parkların kapatılması kararı alınmıştır.

Genel zarar da henüz şimdilik on milyarlarca dolarla hesaplanmaktadır.

Ve, bütün bunlara rağmen hastalığın önünün kesilebileceğine dair hiçbir garanti olmadığından, AB kendisini çok daha geniş bir krize hazırlamaktadır.

Peki, ya Türkiye?

* * *

TÜRKİYE derken hemen bir parantez açayım, önceki gün bir yabancı ajans bülteninde, Orta Anadolu'da dört şap vakkasının saptandığına dair kısacık bir haber gördüm, fakat ne bir yetkili bunu doğruladı, ne de ajansın devamı geldi.

Dilerim ki atmasyondur ve aslı astarı yoktur!

Ancak, her halükarda ülkemiz rizikosu yüksek yerler arasında addediliyor.

Zaten, yanılmıyorsam da 1996 döneminde bu karabasan ağıllarımıza inmişti.

Üstelik, İngilizler belki ‘suçu’ (!) başkasına yüklemek için bahane arıyorlar orasını bilemem ama, kendilerine sıçramış hastalığın potansiyel kaynakları arasında Türkiye'yi de sayıyorlar...

Şöyle veya böyle, bizim de şu şıralar süper sıkı tedbir almamız gerekiyor, zira dünyadan soyutlanmış bir kalede yaşamıyoruz... Tehlike kapımızda...

Şom ağızlılık etmek istemem fakat tehdit ortada, eğer Londra uçağından Yeşilköy'e inen yolcunun ayakkabısına melanet virüs bulaşmıssa ve maazallah, o virüs de Vatan Caddesi'nde ‘otlatılan’ (!) bilimum hayvanatla temasa geçerse, Britanya Ada'sının üç bin kilometre ötesinde olmak bizi şaptan korumaz!

Hele hele, dediğim gibi, kesme, biçme, yüzme işlemlerinin on küsur milyonluk bir şehrin göbeğinde ve uluorta yapıldığı şu ‘kurbanlık günlerde’...

Aman dikkat şap bize de bulaşmasın, aksi takdirde, zaten kriz üstüne kriz yaşadığımız bir dönemde, bu defa şapın üzerine tam oturduğumuzun resmidir...

Yazarın Tüm Yazıları