Hepimiz doğamız gereği sevdiklerimizi zaman zaman kıskanırız. Çok küçükken kardeşimizi, okula başlayınca arkadaşlarımızı, âşık olunca sevdiğimizi… Yani kıskançlığın yaşı yok, cinsiyeti yok, çocukken de yaşanıyor 70 yaşına geldiğimizde de. Peki ama çok sevdiğimiz arkadaşlar birbirlerini neden kıskanır? Bu duygunun altında nasıl bir psikoloji yatıyor? Arkadaşlar arası yaşanan kıskançlık masum mu yoksa hastalıklı bir durum mu? Uzm. Dr. Seda Ülgen’den almadan önce yakın arkadaşlarının kıskançlıklarına maruz kalanların hikayelerini dinleyelim.
#Arkadaş‘Çok samimi olduğum, içtiğimiz suyun bile ayrı gitmediği yakın arkadaşım beni kıskanıyor.” Benzer cümleleri siz de çevrenizden duyuyor ya da bu durumu birebir deneyimliyor olabilirsiniz. Peki bu kadar yakın olduğumuz arkadaşımız neden böyle bir kıskançlık içine girer? Arkadaşların birbirini bu kadar kıskanması normal mi? Bu durumdan rahatsız olanlar ne yapmalı? Hem arkadaşlarının kıskançlıklarına maruz kalanlarla hem de konunun uzmanı ile konuştuk.
#Bir Sorudan FazlasıBu haftanın en önemli haberlerinden biri çarşamba günü Ece Çelik imzasıyla yayımlandı. Habere göre Gebze’de, site içinde müstakil evde yaşayan Ataman ailesinin baktığı üç köpek, aile üyeleri evde yokken, belediye çalışanları tarafından izinsiz şekilde evin bahçesine girilerek alındı. Çakır, Delifişek ve Üçnumara isimli köpekleri belediye çalışanları uyutarak aldı, götürdü ve bir daha haber alınamadı. Belediyenin attığı adımların sebebi, şikâyette bulunan site yönetimi. Aile haklı olarak savcılığa suç duyurusunda bulundu ve sonuç bekliyor.
#Sokak HayvanlarıTabzonspor Dergisi, 27 Temmuz 2015'te teröristlerin kurduğu pusu sonucunda şehit düşen Malazgirt İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Arslan Kulaksız'ın, saldırı sırasında yanında bulunan eşi Sibel Kulaksız ile röportaj yaptı. Sibel Kulaksız, aslen Amasyalı olmasına rağmen tam bir Trabzonspor aşığı olan şehit eşinin bordo mavili renklere olan tutkusunu, yaşadıkları çarpıcı olaylarla ifade etti. Saldırıya uğradıkları günü anlatırken gözyaşlarına boğulan Sibel Kulaksız'ın Trabzonspor yönetiminden bir de isteği var: Akyazı Stadı'na 'Arslan Kulaksız' adı verilsin. İşte Elif Neslihan Sağır'ın Trabzonspor Dergisi için yaptığı röportajın bazı bölümleri:
#Arslan KulaksızTürkübü’nde bir ev. Tepelerde. Koya bakıyor. Güzel bir ev. Gösterişsiz, zevkli. Mis gibi bir rüzgar esiyor. Begonvil, begonvil, begonvil... Aşağıda beyaz bir tekne duruyor, bu yaz hep o tekneyle gezmişler. Umur Birand, “Ne içersin?” diye soruyor, buz gibi bir cin tonik getiriyor.
Sanatçı Ali Cabbar’ı bilmiyorsunuz. Normaldir, çünkü burada değildi. 12 Eylül döneminde tutuklandı, Metris’te yattı. Sonra gitti başka ülkelerde yaşadı. Bu da normaldir, çünkü hapisten çıktıktan sonra tadı kaçmıştı. Hala Belçika’da yaşıyor ama İstanbul’daki Yapı Kredi Kazım Taşkent Galerisi’nde açtığı Huzursuz Gölge sergisi o kadar güçlü ki, Türkiye çağdaş sanat ortamında kalıcı olacağı kesin. Resimlerinde figür olarak sadece ve hep kendisini kullanan Cabbar, 12 Eylül dönemini, hiç bir yere ait hissedememenin ne manaya geldiğini ve yenigilerini neden kutladığını anlattı.
Evet başlığı, bir-iki eklemeyle David le Breton’dan arakladım. Çıplak ayağın fanatikleri olduğunu (ayak fetişistlerinden bahsetmiyorum), kendi aralarında toplanıp sokaklarda çıplak ayak yürüdüklerini, yemeğe çıktıklarını, metroya bindiklerini, sinemaya gittiklerini biliyor muydunuz?