Önce sinemada izledim. Sonra... Geçenlerde griptim, dışarısı 35 dereceyken, battaniyenin altına girip tekrar izledim. Ve içli içli ağladım. Hálá vaktiniz var, bu hafta da gösterimde, gidip ağlayın lütfen...
Alo Alo? Neden yeniden gösterimde Devrim Arabaları?
Seyirci filmin ölmesine izin vermedi de ondan...
Süpermiş! Hayat öpücüğü mü veriliyor şu anda...
Aynen öyle. Facebook’ta destek sitesi kuruldu. 38 bin kişi baskı yaptı. Resmen onların ısrarı sonucu tekrar gösterime girdi...
Niye başka bir film değil de, senin filmin...
Belki festivallerde ödül kazanması, belki hak ettiği ilgiyi görmemesi. Bilemiyorum. İzleyenler, başkalarının izlememesine alındılar. Filme inandılar, sahip çıktılar. Facebook’ta 10 Devrim Arabaları sayfası var. Mailler, fakslar yağdı, okulları ayarladılar...
Sadece yaşadığınız yere değil, sevdiğiniz filme de destek çıkın...
Evet. Sinemaları ve dağıtıcıları aradılar. Ve film tekrar gösterime girdi. Şaka gibi. Bir haftalığına girmişti, şimdi ikinci haftaya uzattılar...
"Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin izdüşümü" diyenler, sence durumu abartıyor mu?
E biraz. Bizden önceki nesilde, ülkene sevgini konuşarak değil de, çalışarak belli etmek gibi bir felsefe vardı. Bizim hikaye de tam bunu anlattığı için bu kadar coşku yarattı. Belgesel değil, gerçeklerden esinlenmiş uzun metraj bir film aslında.
Projede çalışan gerçek mühendislerden İsmail Hakkı Erdem ve oğluyla mı karşılaşmışsın gösterimlerden birinde...
Evet evet. Oğlu "Babam yıllardır söylenenlerden utanıyordu. Ona ve arkadaşlarına itibarlarını iade ettiniz" dedi. İsmail Hakkı Bey de, ağlamaklı, elimi sıktı "Sana çok çok teşekkür ederim Tolga" dedi. Tüm bunlar her şeye değer tabii.
Bu filmle ilgili herhangi bir pişmanlık?
İsmi. Şimdiki aklım olsa adını asla Devrim Arabaları koymazdım. Devrim, darbe, ihtilal gibi öcü kelimeleri hatırlattığı için midir nedir insanlar kastı. Oysa eğlenceli bir film. Geçen hafta OTDÜ’deydim, bin kişi vardı gösterimde, çok beğendiler.
Bütün üniversiteleri gezdin bu arada değil mi?
Evet, en az 10 üniversiteye gittim, bir o kadar da ilköğretim, lise. Kadrolu gibiyim. Çağıran olursa mutlaka gelirim, otomatiğe bağladım!
Londra notları
1- Kitapçılarda kıyamet kopuyor. Millet, Dan Brown’ın Eylül’de çıkacak yeni kitabını şimdiden ayırtıyor, kuyruklara filan giriyor.
2- İnsan sevgilisini koluna takmalı, Londra’ya uçmalı, 3 gece 3 müzikale gitmeli. Ve o görsel şölenden ölmeli! Biz yaptık. Hairspray’i izledik. Salon tıklım tıklımdı. Bizde olmaması çok üzücü. Bence "Tiyatro öldü, hayat hızlandı, kimse tiyatroya gitmiyor" filan tamamen palavra. Bu kadar iyisi ve hızlısı yapılsın da o salon dolmasın, dişimi kırarım.
3-Trafikten mi çekiyorsunuz, o zaman sizi bir çekçek (rickshaw)çeksin. Shaftesbury Tiyatrosu’ndan, Piccadilly’deki yemek yiyeceğimiz lokantaya (Wolseley), çekçekle gittik. Pedalları çeviren Eskişehirli bir Türk’tü. Londra’da doktora öğrencisi. Haftada üç gün çalışıyor. Çekçeki kiraladığı kişi de Türk. O, işleri iyice ilerletmiş, 20 çekçeki var. O da master öğrencisi. Londra çekçeklerinde bir Türk ekolü var yani.
4- Her yer mor. Bütün vitrinler. Bu yaz mor bir şey edinin. Mosmor gezin. Mutlaka.
5- Duyduk duymadık demeyin, Samsonite’ın yeni bir numarası var. Bugüne kadar üretilen en en hafif bavul. Eşek ölüsü ağırlığında bavullar taşımaktan bıktım. Aldım tabii bir tane. Hem dört tekerlekli, hem tüy gibi. Tavsiye ederim.
6- Bir de penis kitabı aldım. Dian Hanson imzalı, Taschen’dan çıkmış. İçinde yüzlerce penis var. Aslında şöyle: Dünyanın en büyük penisli adamlarını görüntülemişler ve onların hikayelerini yazmışlar. Tabii bu aynı zamanda bir kabus, bu kadar büyük olunca, derdi de büyük! İstese de istemese de insan kendini bu endüstrinin içinde buluyor. Ya da doğal teşhirci oluyor, elinde değil, göstermek istiyor.
7- Son olarak, Londra her daim iyi geliyor. İnsan şarj oluyor. Bir tek, çok sevdiğim bir erkek arkadaşım moralimi bozdu. "Bana bak son 5 yılın" dedi, "Nasıl yani?" dedim. "Seneye 40 olmuyor musun?" dedi, "Evet" dedim, "Erkekler 45 yaşının üzerindeki kadınları seksi bulmazlar. Hoş bulurlar, ilginç bulurlar, hayran olurlar, saygı duyarlar. Ama seks başka bir şey, 45’in üstüysen geçmiş olsun!". "Dalga mı geçiyorsun?" dedim, "Yoo, sana çıplak erkek gerçeğini söylüyorum" dedi, "Hiçbir erkek 45’in üstünde bir kadınla yatmak istemez! Hiçbir kadın da 60’ın üzerinde bir adamla yatmak istemez! Benim de 5 senem kaldı. Son senelerimi iyi değerlendirmeyi düşünüyorum." Beni sinir etmek için dalga geçiyordu ama üzücü olan şu ki, söylediklerine de inanıyordu. Bu konuya geri döneceğim haberiniz olsun. Posta kutum da lütfen bu konudaki görüşlerinizle dolsun...