Diyanet İşleri Başkanlığı, son günlerde bazı medya mecralarında yer alan ve Başkanlığı, Selefi-Vehhabi fikir akımlarının Türkiye’de yaygınlaşmasına hizmet etmekle suçlayan haber ve paylaşımlarla ilgili bir açıklama yaptı.
#Diyanet İşleri BaşkanlığıMERSİN’de aralarında vali, vali yardımcısı, hakim, emniyet mensubu, siyasiler, bürokratlar ve iş adamlarının da bulunduğu 123 kişiyi yasa dışı yollarla dinledikleri iddiasıyla haklarında dava açılan, 16’sı daha önce meslekten ihraç edilen 25 emniyet mensubunun yargılanmasına başlandı. Duruşmaya gazeteciler ve sanıkların yakınları alınmadı.
MERSİN’de aralarında vali, vali yardımcısı, hakim, emniyet mensubu, siyasiler, bürokratlar ve iş adamlarının da bulunduğu 123 kişiyi yasa dışı yollarla dinledikleri öne sürülen, 16’sı daha önce meslekten ihraç edilen 27 emniyet mensubuna yönelik operasyon düzenlendi. Operasyonda 23 kişi gözaltına alınırken, aralarında Mersin Emniyet Müdürlüğü eski istihbarat şube müdürlerinin de bulunduğu 4 kişinin aranmasına başlandı.
’ARALARINDA bizimkiler de olmak üzere İslamcılar bu işi ("dinden düşmanlık çıkarmak" işini) çok iyi beceriyor. Dinin emperyalisti, antiemperyalisti olmaz. Ama bizimkilerin emperyalizmin hizmetine soktuğu dini Arapların bir bölümü antiemperyalist amaçlar için kullanıyorlar’ diye bir giriş yaptıktan sonra, tezimi kanıtlamak için Selefi-Vehhabi gelenekten, siyasal İslam’dan, Hızbullah, Hamas, El-Kaide gibi silahlı eylem gruplarından söz edecektim.
11 Eylül 2006 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlandı: Radikal İslamcılığın en önemli kuramcılarından biri olan Mısırlı Seyyid Kutub’u idam edilişinin 40. yılında anmak üzere düzenlenen sempozyumda, Zaman Gazetesi’nden gazeteci ve yazar Ali Bulaç da konuşmuş. Gazete, bu hezeyan konuşmasından ne yazık ki birkaç cümle yayınlamış.
<B>AB </B>üyesi bazı ülkelerin liderleri (örn: Almanya, Fransa, Avusturya) <B>‘Türkiye meselesi’</B>ne <B>kısa vadeli </B>ve <B>popülist </B>tepkileriyle baksalar dahi AB’de de ‘meseleye’ <B>uzun vadeli </B>ve <B>genel çıkarlar </B>perspektifiyle bakanlar, birliğin <B>üç ana neden </B>yüzünden Türkiye’yi dışlama gücü olmadığını görmektedirler.
AB üyesi bazı ülkelerin liderleri (örn: Almanya, Fransa, Avusturya) ‘Türkiye meselesi’ne kısa vadeli ve popülist tepkileriyle baksalar dahi AB’de de ‘meseleye’ uzun vadeli ve genel çıkarlar perspektifiyle bakanlar, birliğin üç ana neden yüzünden Türkiye’yi dışlama gücü olmadığını görmektedirler.
<B>ŞAŞKINLIKLA </B>izliyorum. <B>Irak</B>’ı şekillendirecek <B>anayasa taslağının</B> ülkeyi bir <B>iç savaşın eşiğine</B> getirdiğini anayasanın hazırlanmasında görev alan Amerikalılar bile kabul ederken; birkaç istisna dışında, Türkiye’nin <B>‘aydınları’</B> sanki bu gelişmeyi hiç ciddiye almıyorlarmış gibi davranıyorlar.