Kuş cıvıltıları, patlayan tomurcuklar, açan çiçekler ve ısınan havayla doğanın yeniden uyanışı başladı. Kışın kasvetli havasından uzaklaşıp doğanın içinde ilkbaharı karşılayacağınız Türkiye’nin birbirinden güzel adreslerini jüriye sorduk. İşte balon safariden, tekneyle koy koy gezmeye kamp yapmaktan yaylada huzura yelken açmaya kadar ilkbaharı karşılayacağınız en iyi 10 yer.
#İstanbul Erguvan ZamanıBahar geldi; görüntüsüyle, kokusuyla büyüleyen çeşit çeşit çiçek etrafımızı sarmaya başladı. İstanbul zaten çiçek cenneti, şehrin her köşesinde ayrı bir güzellik var... Biz de birlikte erguvanların, düğünçiçeklerinin, lalelerin arasında bir tura çıkalım.
#GazetehaberleriDoğanın uyanışıyla, beton saldırısına uğramayan bölgeler rengarenk açan çiçeklerle dolup taştı. Aşkın sembolü gülden, Boğaz’ı süsleyen erguvana, laleye, yaylaları donatan zambaklara çiçek fotoğrafı çekmek ve bu güzelliğin arasında dolaşmak için en güzel yerleri belirledik.
#Seyahat‘Resimli İstanbul, Hatıralar ve Şehir’ daha ilk satırlarından itibaren okurun elini tutarak şehirde gezmeye çıkarıyor. Pamuk’un anıları ve şehirle iç içe yürüyen bu yolculuk 1950’li yılların İstanbul’unda başlıyor. Ancak zaman ve mekân yazarın götürmek istediği yerle birlikte sürekli değişiyor. Yeri geliyor yolu İstanbul’a düşmüş eski zaman seyyahının eline iliştiriyor elinizi, yeri geliyor Yahya Kemal’e, Tanpınar’a teslim ediyor. Bununla da yetinmiyor Pamuk... Bazen masalsı bir gravürün içine sokup oraya kilitliyor okuru, bazen de Ara Güler’in eski bir fotoğrafına hapsediyor. Ne şanslıyız ki İstanbul yıllar geçse de bazı özelliklerini kaybetmiyor. Masalsı, egzotik, bir yanı Batı, bir yanı Doğu... İşte Pamuk’un ‘hüznün dünya başkenti İstanbul’undan manzaralar...
#Orhan Pamuk'un Son KitabıBaşarı budur. <br> İşini tutkuyla yapmak, kendini inşa etmek budur. <br> 10 yıl önce sıradan, normal bir rehberdi. <br> Hürriyet’in Seyahat ilavesinde yazmaya başladı. <br> 10 yıl boyunca yazdı, yazdı, yazdı... <br> Beş kuruş para almadı. <br> İnsanlar, “Ne kadar boş işlerle uğraşıyorsun! Bedava yazı yazılır mı? Bir de ardından tura çıkıyorsun, yazık değil mi sana?” dediler. <br> Aldırmadı. <br> Ama son gülen o oldu.
Erguvan görününce, baharın doruğa çıktığı anlaşılır. Aslında erguvanlarla birlikte mor salkımlar, leylak renkli çiçekleriyle çardakları örtmeye başlarlar. Ama kimse onlardan pek bahsetmez. Bu hafta ben bu muhteşem çiçeği anlatmaya çalışacağım ki, biraz dikkatler ona çevrilsin, o da çiçek severlerin ilgisinden pay alsın.
İstanbul’un laleden önceki simgesiydi erguvan. Çiçek açtığı ay Bizans’ın kuruluş günlerine rastladığı için imparatorluğa rengini vermişti. Sadece saraydaki soylular erguvan rengini giysilerinde kullanabilir, bir deniz canlısından elde edilen boyası altın fiyatına satılırdı. Osmanlı döneminde de sevildi erguvanlar, çiçekleri şairlere, ressamlara ilham verdi. Cumhuriyet döneminde Süheyl Ünver gibi erguvanı tutkuyla seven aydınlar şehrin ağaçlarına sahip çıktı, çoğalması için çalıştı. Son yıllarda erguvan tekrar eski itibarını kazandı. Boğaziçi’nde tekneyle düzenlenen erguvan turlarına katılanların sayısı hızla artıyor. Önümüzdeki günlerde bu güzelliği yaşamak isteyenler için bir rehber hazırladık. İşte şehrin en güzel 12 erguvan gözlemi noktası.
Lale, İstanbul için parkları, caddeleri güzelleştiren herhangi bir çiçek değildir. Bu şehri diğerlerinden farklı kılan bütün ögelerle çok ilişkilidir. Şahsiyetini oluşturan kültürün hikayelerinden biridir. Tarih boyunca siyaseti, mimariyi, şarkıları, şiirleri, resimleri etkilemiştir. Lale, Avrupa’ya 16’ncı yüzyılda Osmanlı’dan gönderildiğinde özellikle Hollanda’da çok rağbet görmüş, adına botanik bahçeleri, akademik kürsüler kurulmuştur. Hatta ‘Lale çılgınlığı’ diye adlandırılan lale borsası felaketlerine neden olmuştur. Baharda İstanbul’un adı lale, mimoza ve erguvandır. Lalenin onuru iade edilmelidir...
Birkaç arkadaşımla hayal ettiğimiz “Dünya Seyahatini” nihayet gerçekleştirdik. Amacımız, İstanbul’dan çıkıp, sürekli batıya giderek tekrar İstanbul’a dönmekti. Bilet fiyatlarının yüksekliği ve zamansızlık nedeniyle bu yolculuğu sürekli erteledik.
Bahar yüzünü gösterdi. Ağaçlar çiçeklerini taktı takıştırdı, toprak yeşil örtülerini üstüne çekti. Kuşlar sevinç çığlıkları atmaya başladı. Şimdi tam yola çıkmanın zamanıdır. Çünkü doğa en güzel görüntülerini bu mevsimde sergilemeye başlar. Her yıl yaptığım gibi bu yıl da bahara doğru yolculuğa çıktım. Önce Bursa’yla hasret giderdim. Daha sonra Ayvalık’a, Cunda’ya, Foça’ya selam sarkıttım. Direksiyonu kırıp Karaburun Yarımadası’nın, Çeşme’nin, Alaçatı’nın güzelliklerinde dolaştım durdum. Bu hafta bu bahar turunu sizlerle paylaşacağım.
İstanbul 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti oldu. Hazırlık dönemi, dış merkezlerde tanıtım, uluslararası medyatik rüzgâr ve sivil toplumsal katılım açısından yetersizlikler dikkat çekse de, kervan yolda iyi dizildi. Bilançosu olumlu bir yoğun emek ve etkinlik yılı geride kaldı. Katkısı olan herkese tebrikler, teşekkürler.
Günümüzden yaklaşık 1700 yıl önce, İstanbul’un ayrıcalıklı sınıflarına dahil olanları tanımlamak için “erguvanlı odada doğmuş” deyimi kullanılırdı. Erguvan bugün de İstanbullular için bir ayrıcalık. Nisandan mayısa Boğaziçi sırtlarını rengarenk boyayan bu ağaçların farkında olanlar ve bu şölenin tadını çıkaranlar için.
Figueras, İspanya’nın Katalonya Bölgesi’nde. Doğasını volkanik patlamalar, aniden başlayıp hızı saatte 200 kilometreyi bulan fırtınalar şekillendirmiş. Tramuntana adını vermişler sandalları parçalayan, zeytin ağaçlarını yıkan rüzgárlara. Eriyen saatlerin ressamı Salvador Dali’ye bakılırsa, halkın karakterini belirleyen de bu fırtına.