Robot, Türkçesi; özdevinir… İlk olarak Çek yazar Karel Çapek’in 1920’de kullandığı terim artık neredeyse tüm dillere girmiş durumda. “İşçi, hizmetkar” anlamlarında kullanılmaya başlanmış. Robotun kendi özgür iradesi ya yok ya da pek zayıf(?); sahibinin emrinde… Bu bakımdan türlü makineye robot denebilir. Ancak geçen haftadan devamla bu yazıda açımlamaya devam etmek istediğim robot kavramı, “yapay zeka” ile beraber telaki edileni. Șu anda bildiğimiz kadarıyla “weak A.I.”(zayıf yapay zeka) kıvamında. Yani dar alanda taklit edebiliyor. Taklidi aklı, duyguları var, isterseniz uzuvları da oluyor. Referans aldığınız kimse veya neyse, onun suretinde. Teknolojinin imkan verdiği kadar gerçeğe yakınlığı sözkonusu. Ve bu alandaki ilerleme çok hızlı. Logaritmik… Bu ilerleme hızı ve robotların halihazırda becerebildikleri bizi ileride olabilecek senaryolar üzerine kafa yormaya zorluyor. Ki hazırlıksız yakalanmayalım. Farkındalıklı, bilinçli, hisli “strong A.I.”nin(güçlü yapay zeka) de eşikte olduğu düşünülürse.. Süregelen felsefi/etik tartışmalar, bilhassa da inançlı insanların robotlarla ilişkilerini helal dairesinde nasıl düzenleyeceklerine dair sorgulamalar, din alanından da katkıya muhtaç. Bunun için kanımca en önce doğru tariflerin yapılması gerekiyor. İnsan, robot, akıl, bilinç vs hakkında…
#Musa Dede