İdlib, Astana süreci içinde Suriye’de kurulan ve halen Şam rejimi karşıtı güçlerin elinde bulunan son Çatışmasızlık Bölgesi’dir. Şam rejiminin İdlib’e karşı askeri bir saldırı düzenleyeceği yönündeki haberler bir süreden beri yayılmaktadır. Şam rejiminin İdlib’i de ele geçirerek Suriye’nin Batısındaki kontrolünü büyük ölçüde tamamlamayı planladığı anlaşılmaktadır. Şam’ın İdlib’i ele geçirmek için düzenleyeceği bir saldırının bölgede ciddi bir insani kriz yaratmasından ve Türkiye sınırına doğru yeni bir göç dalgasını tetiklemesinden endişe duyulmaktadır.
#YazarlarHatay’daki mülteci kampları için “Kapısında jandarma var ama kontrol bizde değil” sözleri çok tartışılan Murat Sökmenoğlu 1939’da Türkiye’ye katılan Hatay’ın Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in oğlu. Üç dönem milletvekilliği ve TBMM Başkanvekilliği yapan Murat Sökmenoğlu şehirde akla ilk gelen kanaat önderlerinden. Suriye’deki iç savaşın Hatay’a etkilerini, şehrin Türkiye’ye katılmasından sonraki 73 yıllık tarihin ışığında anlattı
Gaddar dünya işte böyledir. Ne kadar yakın müttefik olursanız olun, işler kötü gitmeye başladı mı, kimse yüzünüze bakmaz. Esad ailesi için gidecekleri bir yer arandığını biliyor muydunuz? Diplomatik kaynaklarımın kulağıma fısıldadığı son gelişmeyi size aktarayım. Kimler reddediyor, hayret edeceksiniz.
Bir önceki, “Türkiye, ABD ve Suriye’te tampon bölge” başlığı altındaki Cumartesi günü yayımlanan yazımda, Türkiye’nin Suriye politikasının manevra alanının çok daraldığını kendi iç politikasındaki gerilimlerden ve iktidarın yanlış uygulamalarından ötürü anlatmaya çalıştım.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad dün başkent Şam’da karısı Esma ve iki çocuğuyla birlikte meydan mitingine katıldı. Geçen yılın mart ayında rejime karşı ayaklanma başlamasından bu yana ilk kez sokağa inerek Şam’ın merkezindeki ünlü Emevi Meydanı’na çıkan Esad (46) “Ben bu sokağa aitim ve sizinle geleceğe güvenle bakıyorum” dedi.
İktidarın hedefi, MHP’nin baraja takılması ve oylarının, en azından muhafazakar kısmının, kendine akmasını sağlamak. Meclis’teki milletvekili sayısını arttırmak açısından belki geçerli bir yaklaşım, ancak MHP’yi ve genç ülkücüleri siyaset dışına itmek, sokağa çıkarmak, daha büyük dengesizlikleri beraberinde getirmez mi?