Değişmek zorundayız

20 yıldır spor basınının içindeyim. 20 yıl boyunca bu ülkenin en önemli kuruluşlarında muhabirlik, yazarlık, yorumculuk, yöneticilik yaptım.

Haberin Devamı

Türk sporunun, Türk futbolunun bu süre içinde nasıl sıçrama yaptığını iyi analiz edenlerdenim. Özal, Erzik, Derwall, Piontek, Denizli, Terim eksenli değişim süreci sonucu Türkiye dünyanın önemli futbol ülkelerinden biri haline geldi. Türk futbolunda dönen para miktarı dünyanın en değerli lige sahip 10 ülkesi arasında olmamızı sağladı.

Futboldaki gelişmeleri, tartışmaları bir başka yazıya bırakalım. Biraz medya dosyasını aralayalım. Türk spor medyasını yerden yere de vurabilirsiniz, göklere de çıkarabilirsiniz. Olaylara nereden ve hangi düşünceyle baktığınız önemli. Olabildiği ölçüde objektif bakmaya çalıştığımda; Türk spor medyasının görsel açıdan başarılı, iş kolu olarak çalışkan ama düşünsel açıdan tembel ve yaratıcılıktan uzak olduğunu söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Birçok başarılı projenin yurt dışındaki televizyon, gazete ve dergilerden alıntı ve taklit olduğunu görmek insanı üzüyor. Bu kadar spor basının etkili olduğu ülke sayısı fazla değil. Özellikle de spor yapmadan sporu takip etmeye çalışan insan sayısı hiçbir ülkede bu kadar fazla değil.

 

Varlıklarını koruyorlar

 

Spor yapmadan, kuralları bilmeden körü körüne takım tutarak ekranlarının başına oturan, gazete sayfalarını gözlemleyen insan sayımız maalesef bilinçli tüketicinin en az üç katı.

Bugün spor medyasındaki çoğu güçlü ve popüler isim, gelişen dünyayı, spor olaylarını anında ve yerinde takip etmek yerine var olan güçlerini kullanarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Örneğin herhangi bir bakanımızla çok popüler bir spor yorumcumuz Anadolu turnesine ve Avrupa gezisine çıksalar bakanı tanıyan ve ilgi gösteren kitle sayısının daha az olacağını tahmin etmek güç değil. Aynı şeyler bir yazar, bir şair, ünlü bir profesörler için de geçerli.

Halkın gözünde bu kadar popüler olan kişilerin sadece var olan etki alanlarını büyütmek yerine halkın bilgi birikimini yükseltecek hamleler içine girmesi gerek.

Haberin Devamı

 

Yenilik gerekli

 

Örneğin Türkiye’den kaç spor yazarı bu sezonki Şampiyonlar Ligi finali için Roma’ya gitti? Bırakın Roma’yı ülkenin önde gelen spor yorumcularının kaç tanesi bir daha Türkiye’de ne zaman yapılacağı belli olmayan UEFA finali için Kadıköy’deydi?

Çeşitli zorunluluklar, naklen yayınlanan programlar nedeniyle bazı maçları yerinden izlemeyebilirsiniz. Bu işinizin gereğidir. Ama bunun dışındaki vaktinizin hiçbir bölümünü statta, salonda, kortta, havuzda geçirmiyorsanız kalkıp “Bu ülke sporu sevmiyor” deme hakkına da fazla sahip olamazsınız. Burnunuzun dibindeki Olimpiyat Stadı’nda oynanacak Süper Kupa finaline gitmezseniz, “Devlet buraya ilgi göstermiyor, halk gelmiyor, yolu yok, rüzgar çok” gibi bahanelerin arkasında saklanıp kalırsınız. Çünkü oradaki ortamları o güçlü kalemleriniz ve güçlü anlatımlarınızla halka anlatacak ve halka sevdirecek olanlar sizlersiniz. Bugün dünyada çözüm üretmeden durum tespiti yapmak dönemi artık bitti.

Haberin Devamı

 

Beklentileri anlamalıyız

 

Yazılı basındaki transfer haberlerine fazla girmek istemiyorum. O da bir başka tartışma konusu. Bazı değişimler tabandan başlar, bazılarıysa tavandan. Spor basınımızın daha ileri gitmesi için spor medyasında ipleri ellerinde bulunduranların kulislerde harcadığı zamanın bir bölümünü “yeni şeyler yapmak için” harcama vakti geldi.

Sadece iyi “haber kulağına sahip olmak”, sadece “iyi istatistiksel veriler vermek”, sadece “hareketli sayfalar yapmak”, sadece “spekülatif konuşmaların sürüklediği programlar üretmek”, “fanatizmi körükleyerek tiraj ve reyting peşinde koşmak” yetmiyor çağdaş bir spor basını için. Halkın, gerçek sporseverin arasına girmek, üniversite gençliğinin beklentilerini anlayabilmek, onların bilgi düzeyini aşan işler ortaya koymak zamanı geldi. Dünya değişiyor. Biz de değişmek zorundayız. Bilmem farkında mısınız?

 

Haberin Devamı

İki takım hata

 

KİM yaparsa yapsın iki takımı aynı anda çalıştırmak hata. Ya A Milli Takım’a ya da kulüp takımına saygısızlık. Üstelik bunları ülkenin veya dünyanın üst düzey takımlarında yapıyorsanız bu daha büyük haksızlık.

Herkes Hiddink örneğini vererek bu modelin başarılı olduğunu söylüyor. Hiddink yerine başka bir takımı çalıştırmayan önemli bir teknik adam Chelsea’de olsaydı 500 milyon Euro’luk o takımın Barça’yı elemeyeceği, finali kazanmayacağını kim iddia edebilir? Ya da aradaki puan farkını kapatıp Mancehster’ın elinden şampiyonluğu kapmayacağını.

Benzer örnek Tanjevic için geçerli. Çok büyük paralar harcayan F.Bahçe Ülker’i Euroleague’de de, Beko Basketbol Ligi’nde de hayal kırıklığına uğratan Tanjevic, eylül ayındaki Avrupa Şampiyonası’nda yarı finali daha göremezse nasıl olup da “çifte koltuğunu” koruyacak? Play off finalinde 4. uzun olarak oynattığı Oğuz Savaş’ı Milli Takım’a alan bir koç Tanjevic. Oğuz iyiyse Fenerbahçe’deki görevinde hatalı davranmış. Kötüyse A Milli Takım’a çağırarak ülke koçluğunda hata yapmış. Ara sıra Fatih Terim’in de bu beklentiler içine girdiğini duyuyorum. Aman hocam. Bu ülkenin 1 numaralı teknik adamısınız. İstediğiniz ortamı bulduğunuz zaman neler yaptığınızı biliyoruz. Fatih bir yerde Terim bir yerde olsaydı, bugün Fatih Terim olmazdı.

Yazarın Tüm Yazıları