Bu şehirde her an her şey olabilir karşınıza babun da Obama da çıkabilir

Her yıl bir başka ülkede düzenlenen ve ünlü yıldızların akın ettiği J&B’nin büyük partisine bu yıl Güney Afrika ev sahipliği yaptı. Cape Town’da düzenlenen organizasyonun celebrity’si yoktu ama sürprizi çoktu

Geçen hafta J&B’nin gelenekselleşen partilerinden birine katılmak için Cape Town’a gittik. Benim için safari yapmakla eş anlama gelen bu şehirde meğer görülecek yüzlerce yer ve yapılacak sayısız aktivite varmış. Daha uçak havalimanına alçalmaya başladığı noktada, yani şehri yukarıdan ilk gördüğünüz anda büyüleniyorsunuz zaten. Binaların boyandığı parlak sarılar, morlar, yeşiller şehrin pek eğlenceli ruhunun işareti.
Teneke Mahallesi diye bilinen ve az gelirli insanların yaşadığı (ki bu şehir nüfusunun üçte birini oluşturuyor) bölge bana depremde kurulan prefabrik evleri anımsattı. Burada siyahlar yaşıyor ve büyük sefalet içinde... Su yok, elektrik yok, ortada ‘ev’ denecek bir yapı bile yok... Ama pek şikayet eden de yok...
Ümit Burnu, Mountain Dağı, Moyo gibi şehrin turistik kısmını anlatmayacağım çünkü orası bir derya ama safariden kısaca bahsetmek istiyorum.
Aquila’da yaptığımız safari de bilinen anlamda safari değil. Turistik amaçlı planlanmış, çok güzel bir doğal yaşam alanı içinde aslanlar, çitalar, filler, antiloplar, timsahlar, su aygırları yaşıyor ama sınırlı sayıda. Hemen hepsinin bakımı alanın çalışanları tarafından yapılıyor. Bir anda karşınıza çıkan filler ya da uzaktan sizi gözüne kestirip yavaşça (hatta sinsi sinsi) yaklaşan aslanları saymazsak, bana hayvanat bahçesinden öte bir anlam ifade etmedi.
Yine de erkek çitaların ve aslanların bizleri görür görmez dişilerinin yanına sevgi gösterisinde bulunması, öpmesi, koklaması da unutamayacağım görüntüler olarak hafızama kazındı. Bir de rehberimiz Barbaros Kotoğlu’nun anlattıkları... Daha önce buraya gelen Türk işadamı topluluğu yapmamaları gereken her şeyi yapmış. Penguenler tepki versin diye tekme atanlar bile olmuş, ki görevliler tarafından apar topar alanın dışına çıkarılmışlar! Bu konuda ciddi uyarıldık!
Şehrin sokakları da hayvanat bahçesi gibi. Karşınıza her an tehlikeli bir babun ya da sevimli bir fok çıkabiliyor.

KENDİ AVATARIMIZI YARATTIK

J&B’nin bu sene parti merkezi olarak Cape Town’u seçme sebebi Afrika’nın tüm renklerini içinde barındıran bu şehirde misafirlerine unutulmayacak bir deneyim yaşatmak. Partinin konsepti eski ve yeninin birleşmesi. En uygun ülkenin Güney Afrika, en uygun şehrin de Cape Town olduğuna karar vermişler. 20 binin üzerinde J&B kokteyliyle firmanın yarışmasına katılan barmenlerden sadece dördü buraya gelmeye hak kazandı. Afrika ve dünyanın çeşitli ülkelerinden 450 kişilik grup da onların şerefine kale-şato karışımı bir yapı olan Castle Of Good Hope’daki partiye katıldı. Partinin teması ‘Geçmiş ve Gelecek’ ti. Dolayısıyla eğlence figürleri de ona göre tasarlanmış. Örneğin bir cihaz yüz taraması yapıyor. Ardından size uygun kıyafet seçenekleri sunuyor, bir de dans şekli. Beğendiklerinizle kendi avatarınızı yaratıyor, o avatarı da zaman zaman sahne şovlarının arkasında görebiliyorsunuz. Sonra Afrika’nın yerel bir müzik grubu çıkıp yerel dansları eşliğinde şarkı söylüyor. Etkileyici!
Partinin görsel şovları ve dünyaca ünlü DJ’lerinin çaldığı müthiş eğlenceli müziklerinin yanı sıra etkileyici bir kısmı daha vardı. Sorumlu alkol tüketimi kuralı... Sınırlı alkol tüketilmesi için kartlar dağıtıldı. Üstelik eğer başkasının kartını kullanıp da sınırı aşarsanız diye, içeriye ajanlar yerleştirilmişti.

BAŞINDA BİR TÜRK KADINI VAR

Dünya pazarında en çok satan üç viskiden biri olan JB’nin Amsterdam’daki merkezinin başında bir Türk olduğunu biliyor muydunuz? 32 yaşındaki Burcu Yurtoğlu geçen yıl Global Pazarlama Müdürü olunca tası tarağı toplayıp Amsterdam’a yerleşmiş. Yılın yarısını iş seyahatleriyle geçiren Yurtoğlu ülkelerin bu partiyi büyük bir tanıtım fırsatı olarak gördüğünü ve her yıl yüzlerce proje başvuru aldıklarını söyledi. Önceki yıl yıl Türkiye Kapadokya’da Boy George’un katılımıyla düzenledikleri parti hala büyük övgü alıyormuş. Şu sıralar J&B dünyada en çok ginger ile içiliyor bir de mojitosu pek rağbet görüyormuş. Çin’de yeşil çaylı kokteyller Meksika’daysa limonata revaçtaymış. Türkiye hala tercihini kola ya da sek tüketmekten yana kullanıyormuş.

ÖNÜMDEN MICHELLE OBAMA GEÇTİ

Güney Afrika’ya gidip AVM dolaşmadan olmaz. Üstelik küçük dükkanlarda kredi kartlarımız kopyalanabileceği için mutlaka mağazalardan alışveriş yapmamız gerektiği konusunda da uyarıldık. Harbour, alışveriş için ideal bir yer. Biz Afrika’nın otantik figürlerine kendimizi iyice kaptırdık. Kimimiz tamtam aldı kimimiz devekuşu yumurtası. Alışveriş merkezinden çıktığımızda hava kararmış, etraf sessizleşmişti. Yol kenarında taksi beklerken uzaktan bir ışık selinin yaklaştığını fark ettik. Kargaşasız, sessiz, içinde bolca resmi ve polis aracının olduğu bir konvoy hızlıca geçiyordu. “Bu neydi” diye sordum rehberimize, bir eliyle taksinin kapısını açan rehber, “Michelle Obama geçti. Irkçılığa karşı birtakım incelemeler yapmak ve genç kadınlarla ilgili konferanslara katılmak için iki günlüğüne burada” dedi gayet sakin. “Nasıl yani” dedim, “Konvoyunda onlarca silahlı adam ciplerden sarkmıyor mu, yukarıdan helikopter takibi yapılmıyor mu, sirenler, kornalar çalmıyor mu? Kimse bizi itmeyecek mi yol kenarından çekilmemiz için? Sabahın erken saatlerinde yolları trafiğe kesmeye de mi başlamadılar” dedim bir nefes... Operatörümüz başka bir ülkenin dilini konuşuyormuşum gibi şaşkın şaşkın baktı yüzüme... Evet, galiba ben başka bir ülkenin dilini konuşuyordum...
Yazarın Tüm Yazıları