Bayramlık notlar (kısım iki)

Bayram bugün itibariyle bitmiş olabilir, ama tatili devam ediyor.

O yüzden notlara kaldığımız yerden devam...

n Bayramın ikinci günü öyle sersem sersem yürürken bir ilan gördüm. Bir alışveriş merkezi çekilişle uçak veriyormuş!

Millet maket uçak sanıp yanılmasın diye de ısrarla eklemişler: GERÇEK uçak veriyoruz diye. Evet, ciddi ciddi küçük bir uçak işte.

İyi hoş da, o uçak çok ama çok zengin birine çıkmadığı sürece hiçbir manası yok. Yakıt parası, pilot parası derken insan batar yahu. Hatta, "niye bana çekilişte uçak çıktı Tanrım" deyip intihar bile edebilir insan. Uçaktan atlayarak.

n Uçak demişken, bu yaz gittiğim Datça’daki Select Maris’te bindiğim deniz uçağı geldi aklıma. Otelden Dalaman Havaalanı’na isterseniz bu küçük uçakla gidip geliyorsunuz. Süper hizmet doğrusu. Bütün o koyları yakından görmek şahane.

n Sergi gezmek bayramda yapılabilecek iyi şeylerden biriydi.

Dali’ye niyetlendim, ama dediler ki (şehirdeki ajanlarım) "çok kuyruk varmış". Bunun üzerine İstanbul Modern’e gidildi.

"Suyun Bir Arada Tuttuğu" sergisine. Nefis fotoğrafların olduğu bir sergiydi. Ve de ilginç videoların. Böyle kafa yedirten videolar da vardı, "saçmalamış canım" denilecek olan da.

Bu videolardan boş zamanımda yapmak istiyorum aslında.

Sonra da bunları New York’taki video-art galerilerde sergilemek istiyorum. Çünkü orada basbayağı sinema salonu gibi, seanslı filan, video-art işlerini izleyebileceğin yerler var. Küçük, 30 kişilik en fazla. Bilet alıp giriyorsun. Ve bir saat boyunca birtakım tuhaf görüntüleri yine birtakım tuhaf müzikler eşliğinde izliyorsun.

Geçen bahar gitmiştim bir tanesine.

Onuncu dakikasında dayanamayıp çıkmıştım.

Uzun metraj gibi video enstalasyonu izlemek çok da şahane değil yani.

n İstanbul Modern’de gezinirken koşarayak Meltem Cumbul girdi içeriye. Çekimlerden ancak fırsat bulabilmiş, bu sergiyi görmeyi de çok istiyormuş. Serginin kapanmasına çok az vardı. Hızla gezdi tüm sergiyi Cumbul.

Klip atlası

ERDEM YENER / BELKİ

İşte rahatlıkla on üzerinden on verilecek bir klip.

Son zamanlarda izlediğim en iyi yerli klip hatta. Tamamı siyah beyaz. Şarkının ruhuyla klip uyumlu. Hele Erdem Yener’e işkence yaparken birtakım adamlar, mesela suyun içine batıp çıkarıyorlar kafasını, Yener’in orada alaysı bir ifadesi var. Müthiş!

Klibin sonlarına doğru Yener’in peşinden koşan kemanlı adamlar da çok iyi olmuş.

Peki Erdem Yener kimdir? Kendisini ben de bu klip sayesinde keşfettim. Ve sadece klibi değil, Coldplay/Radiohead tarzı arasında gidip gelen şarkısı "Belki"yi de çok sevdim. Tam sonbahar şarkısı.

Bu şarkının yer aldığı ilk albümü "Kirli"yi de yeni çıkarmış.

Yener esprili bir kişilik aynı zamanda.

Myspace sayfasında kendini şöyle tanıtmış: "...Yemek yapmayı çok severim ama bilmem, hiç yapmadım, aslında sevmem, yemek yapmayı sevme fikrini severim, fikirleri severim, sabit fikirliyim, sabit olan şeyleri severim, hareketli olmayı severim, her şey sabit ben hareketliysem; bunun verdiği güven hissini severim, güveni severim, sevene güvenirim, güvendiğime veririm..."
Yazarın Tüm Yazıları