Anayasa Mahkemesi’nden yapı denetimi için tarihi içtihat

ANAYASA Mahkemesi, geçenlerde sessiz bir şekilde Türkiye’de yapılaşmayı yepyeni bir çerçeveye oturtan çok önemli bir içtihat geliştirdi.

Haberin Devamı

Baştan söyleyeyim, özü itibarıyla yapılaşmada denetimsizliğe, kuralsızlığa kapıları kapatan bir içtihat bu...

Kararın ne anlama geldiğini daha iyi görebilmek için başa dönelim...

VAN DEPREMİNDEN 10 GÜN SONRA


Türkiye’de inşaat faaliyetlerine zorunlu denetim getiren 4708 sayılı yasa Gölcük depreminin ertesinde 2001 yılında çıkarıldı. Böylelikle, başlangıçta pilot bölge olarak seçilen 19 ilde köy dışı alanlarda ve kamuya ait olmayan inşaatlarda yapı denetim firmalarının kontrolü zorunlu kılındı.

Gelgelelim AK Parti hükümeti, tam 3 yıl sonra 2004’te çıkardığı bir yasa ile 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu’nun bir maddesine önemli bir esneklik getirdi.
Bu değişiklikle yasanın birinci maddesine “Tek parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam iki yüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar hariç...” şeklinde bir hüküm kondu.

Yani, her katı 100 metrekare olan toplam iki katlı (ya da tek katlı iki yüz metrekare) bir yapının inşaatında yapı denetim firmalarının kontrol zorunluluğu kaldırıldı.
Böylelikle, mimari projeye ve mühendislik kurallarına uygunluk konusunda denetim kuruluşlarının oluru gerekmeyen bir kuralsızlığa kapı açılmış oldu.

Yasanın bu maddesine Danıştay’da itiraz edildi ve yıllar alan bir dizi işlemden sonra Danıştay 6’ncı Dairesi, 2 Ağustos 2010 tarihinde yukarıda alıntıladığımız istisna hükmünü Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.

Anayasa Mahkemesi geçen Kurban Bayramı’ndan hemen önceki cuma günü (3 Kasım) Türkiye tatile girerken yaptığı bir toplantıda 4708 sayılı yasadaki 2004 tarihli bu değişikliği iptal etti. Karar, 23 Ekim’deki Van depreminin 10 gün sonrasına rastlıyor.

GEREKÇEDE İNSAN HAYATI ÖN PLANDA


Mahkemenin bu konudaki gerekçeli kararını önümüzdeki ay açıklaması bekleniyor. Ancak kararla ilgili bazı detaylara ulaştık. Bunlardan birincisi, mahkemenin kararı oybirliği ile almış olması. Bu durum, kuşkusuz karara çok büyük bir ağırlık katıyor.

İkincisi, mahkemenin iptal kararını büyük ölçüde vatandaşların “can güvenliği” ve “sağlıklı ve güvenilir bir çevrede yaşama hakkı” gibi gerekçelere dayandırdığı anlaşılıyor.

Mahkemenin kararıyla birlikte girilen yeni dönemde Türkiye’deki inşaat faaliyetlerinde geçerli olan kuralların bu içtihada göre yeniden düzenlenmesi gerekeceği aşikâr.

Hemen bu noktada tuhaf bir durum karşımıza çıkıyor. Çünkü, hükümet yaklaşık üç ay önce 17 Ağustos tarihinde çıkardığı 648 sayılı Kanun Gücünde Kararname ile yapı denetimi ile ilgili istisna rejiminin alanını bir hayli genişletmiş bulunuyor.

MAHKEME KARARINA AYKIRI  KARARNAMELER NE OLACAK?


Hükümet, bunu yaparken önce 200 metrekare inşaat alanı olan yapılar için 2004’te getirilmiş olan istisnayı bir kez daha tekrarlıyor. Bunun sonucu, Anayasa Mahkemesi 3 Kasım’da 2004 tarihli yasanın ilgili bölümünü iptal etmiş olsa da, üç ay önce çıkan bir kararname bu istisnayı hâlâ yürürlükte tutuyor...

Yeni istisna rejiminde bundan daha vahim bir durum da var. 17 Ağustos tarihli kararnamenin bir başka maddesi “nüfusu 5 binin altındaki belediyelerde en çok iki katlı ve toplam inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen konut yapılarını” da denetim dışı bırakıyor.

Yani 17 Ağustos kararnamesi, 2004 yasasındaki istisnaların kapsamını daha da genişletiyor. Türkiye’deki belediyelerin yüzde 70’inin nüfusu 5 binin altındaki yerleşimler olduğu gerçeği hatırlanırsa, bu istisnanın ne kadar geniş bir coğrafyaya yayıldığı anlaşılır.

Burada ciddi bir gariplikle karşılaşıyoruz. Anayasa Mahkemesi, 3 Kasım’da getirdiği içtihatla toplam 200 metrekarenin altındaki konutların bile yapı denetimi kapsamına alınması gerektiğine karar veriyor. Bu durumda mantıken mahkeme içtihadının inşaat alanı 500 metrekareye kadar çıkan daha büyük yapıları da kapsaması gerekmez mi?

Anlaşıldığı kadarıyla, Anayasa Mahkemesi’ne 17 Ağustos tarihli 648 sayılı kanun hükmünde kararnamenin iptali amacıyla 14 Ekim 2010 tarihinde muhalefete mensup 115 milletvekili tarafından yapılmış olan bir iptal başvurusu bulunuyor.

Mahkemenin bu başvuruyu görüşürken 3 Kasım tarihli içtihadını tekrarlaması halinde, 17 Ağustos kararnamesindeki genişletilmiş istisna rejiminin de iptalini beklemek gerçekçi bir tahmin olacaktır.

Kuralsız, kontrolsüz bir inşaat patlamasının önüne geçebilmek açısından Anayasa Mahkemesi’nin süratli hareket etmesinde yarar vardır.

Yazarın Tüm Yazıları