15 ay önce yazmıştık

MAVİ Marmara gemisine yapılan saldırının arkasından, hükümetin, zarara uğrayanlar için bir an önce Uluslararası Ceza Mahkemesi yolunu açması gerektiği “İsrail’in işlediği suç Lahey’den geçer” (1.6.2010) başlığı ile yer almıştı.

Haberin Devamı

Bu görüşü belirten hukukçu Sükan Özkan idi.
O zaman AKP İstanbul Milletvekili ve AKPM Türk delegasyon üyeliği ve parti genel merkezinin Dış İlişkiler Birimi Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan Özlem Piltanoğlu (Türköne) bu yolun hukuken pek de kolay olmadığını belirtmişti, ‘Türköne’den bir görüş’ (4.6.2011) başlıklı yazısında...
(Her iki yazı hurriyet.com.tr yazarlar arşivi bölümünden bulunabilir.)
Evet, Birleşmiş Milletler’de çare aramakla vakit kaybedildiği son raporla anlaşıldı.
4.9.2011 Pazar günlü Cumhuriyet’te, Mavi Marmara mağdurlarından bir kısmını temsilen bir avukat grubu inisiyatifi ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuru yapıldığına dair bir haber yayımlandı. İHH yetkilileri de bir başvurularının bulunduğunu daha önce söylemişlerdi. Devletlerin başvurusu yanında, sorumlularla ilgili olarak şahsi veya sivil toplum örgütü olarak da başvuru hakkı bulunuyor.
Sühan Özkan, bunu demek istemişti köşemizde, ancak Piltanoğlu ise karşı çıkmıştı.
Aklın yolu birdir.

Haberin Devamı

Sadece Urmiye değil Çıldır da tehlikede

TÜRKİYE sınırına yakın İran’ın Urmiye Gölü’nün büyük bir bölümünün kurumaya başlaması nedeniyle bölgede yaşayan İran Türklerinin isyanına dün köşemizde yer vermiştik. Suyun büyük oranda azalması, tuz oranını yükselterek litre başına 330 grama çıkması, (Ölüdeniz’de ise ortalama tuz oranı 275 gram) büyük endişe kaynağı oluşturuyor. Gölde canlı sayısı çoğalmıyor; flora ve fauna yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalıyor.
Çevreciler, kurumaya çevrede kurulan barajların da bir başka temel neden olduğunu belirtiyorlar. Gölün kuruması sadece doğuda değil Türkiye ve Azerbaycan üzerinde de olumsuz etkilerinin olacağı savunuluyor.
Bu nedenle İran’daki sivil toplum örgütleri hükümet üzerinde baskı kurmak için eylem yapıyorlar. Bu arada sanatçılar da göl için sefer olarak posterler hazırladılar.
Buradan sözü, Ardahan sınırları içindeki Çıldır Gölü’ne getirmek istiyoruz. Onu da ‘tehlikeler’ bekliyor. Çıldır, Türkiye’nin yaşayan en büyük, yüzölçümü olarak da Van ve Tuz Gölü’nden sonra üçüncü büyük gölü. Göl, Türkiye’nin ilk su ürünleri mühendislerinden olan rahmetli Mehdi Ekinci ve Müdürü İbrahim Özbey tarafından orijinaline uygun olarak aynalısazan yumurtası ile donatıldı geçmişte. Çıldır ve Arpaçay halkı yasağa uyduğu için 30 yıldır bu bölgede sadece Kaçkar Dağları’nda bulunan beneklialabalık ve aynalısazan dolup taşıyor.
Son iki yıldır bu durum tersine döndü. Çıldır Gölü her geçen gün ölüyor. Arpaçay Barajı’ndan su çekildiği iddialarını Orman ve Su Bakanı Veysel Eroğlu’nun dikkatine sunuyoruz. Ayrıca akarsulardan gelen filitre edilmemiş akarsuların çamur ve pisliği de gölü kirletiyor. 1997-98 yılında üçüncü derecede SİT alanı ilan edilerek yapılaşmaya kapatılan Çıldır Gölü halen bakir. Ama canlı çeşidi azalıyor. Üç sebebi var:
1- Halkın ‘Gorbaçov’ adını verdiği balık türünün aynalısazan ve beneklialabalık yumurtalarını yemesi. Bu balık türü yüzünden diğerlerinin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalması,
2- Kerevit ekimi ile gölün altının kerevit ile kaplanması ve doğal hayatı tehlikeye sokması,
3- Somon başta olmak üzere gölde balık çiftliği kurulması, çiftliklerin kurala uygun olmadığı iddiaları,
Çıldır’da da av mevsimi açıldı ama balık yok.
‘Gorbaçov’ var... O da sınırlı...

Haberin Devamı

‘Anız yakan yanacak’

BAYRAMDA Ankara’dan memleketim Zile’ye (Tokat) gittim. Yol güzergâhım; Ankara-Kırıkkale-Sungurlu-Alaca-Aydıncık-Zile idi. Sungurlu’dan çıkışta anayoldan Alaca yoluna saptıktan sonra birdenbire o korkutucu gerçekle yüz yüze geldim.
Bir önceki sene de bu yolda gördüğüm anız yakma sorunu (tarım alanlarında biçilen ekinin tarlada kalan saplarının yakılması) dikkatimi çekmişti ama bu boyutta değildi.
Kilometrelerce sağınız ve solunuzdaki tarlalarda anızlar yakılmış, her yer simsiyah, bazı yerlerde yangın tepelere kadar uzanmıştı, binlerce ağaç bu yıkımdan olumsuz etkilenmiş yarı yarıya yanmıştı.
İnanın bu yörenin bir mülki amiri yok mudur? Bu yapılanları görmüyor mu, diye düşündüm, yıllar önce ilçe tarım müdürlüğünde gördüğüm bir afişi hatırladım:
‘Anız yakan yanacak’.
Maalesef bu ülkede herkesin yaptığı yanına kâr kalıyor. Yoksa 20 yıldır yapılan yapanın yanına kâr kalmasa, anız yakan yansaydı hâlâ anız yakılır mıydı?
Tarımla ilgili bakanlık 20-30 yıldır bir soruna çare bulamıyorsa ne diyelim ki...
M. Fatih PARLAKTAŞ

Haberin Devamı

Bu tiyatro işi değildir

EMEKLİ bir yargıcın uyarısı var:
Ankara’da yapılan BDP’nin Olağan Kongresi sıradan bir parti kongresi değil; bir suç örgütünün ve onun başını kendi iradeleri yerine koyan bir grup insanın, örgütlü olarak kanunun suç saydığı eylemlerin propagandası ve teşvikçiliğini yapmasıdır.
Cumhuriyet savcıları bu ‘tiyatro’yu sadece seyrederlerse, Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre görev ihmali içinde olurlar.
İsrail’in başıbozuk, uluslararası hukuka aykırı, seyrüsefer korsanlıklarına müdahaleye hazırlanan hükümetin, sınırlarımız içindeki bu başıbozukluğa dur deme vakti ne zaman gelecektir?
Dünyanın hiçbir yerinde bu ‘tiyatro’yu demokrasi diye yutturmak mümkün değildir.

Yazarın Tüm Yazıları