Zeynep Oral, kim söndürdü mehtabı

FENA halde kıskanıyorum, şu isimlere bakar mısınız?

J.Paul Sartre, Salvador Dali, Mikis Theodorakis, Joan Baez, Eduardo Galeano, James Baldwin, Elia Kazan, Dido Sotiriu, Pina Bausch.
Dünya edebiyatına, dünya müziğine, felsefesine, resmine, tiyatro ve sinemasına damga vuran insanlar.
İçeriye dönelim:
Yılmaz Güney, Turhan Selçuk, Gülriz Sururi, Engin Cezzar, Halikarnas Balıkçısı, Tuncel Kurtiz, Türkan Saylan, Mehmet Aksoy, Alev Ebüzziya, Güher-Süher Pekinel, Kudsi Erguner, Mehmet Ulusoy, Mengü Ertel, Mina Urgan, Suna Pekuysal, Zülfü Livaneli.
Türkiye’nin dünya bilim ve sanatına armağan ettiği, övünç kaynağımız insanlar.
Zeynep Oral’ın son kitabı “O Büyülü İnsanlar” başlığını taşıyor. Bu kitapta Zeynep Oral saydığım isimlerle dostluklarını, arkadaşlıklarını, onlarla bağlantılı gazetecilik anılarını anlatıyor.
Yurt içinden ve dışından sözünü ettiği isimlerin hepsi birer dev. Bir gazetecinin böylesine zenginliğe sahip olması, hele de bizim ülkemizde, hiç de sıradan bir olay değil. Zeynep bunu başarıyor. O insanları olağan halleriyle ve kendisiyle yaşadıklarını ilginç anekdotlarla “büyülü” biçimde aktarıyor. İnsanlar zaten belli, yeteri kadar büyülü, anlatım da büyülü olunca, ortaya nefis bir anı demeti çıkıyor.
Günümüzde artık unutulmuş ama çok gerekli gazetecilik dersleri eşliğinde. Hem gazetecilik, hem gazetecilik üzerinden dostluğa açılan kapıları öğreterek.
GRACIAS ZEYNEP
Kitapta anlattığı insanların hepsiyle gazetecilik macerası yaşıyor. Onlarla nasıl tanışmış, nasıl birlikte çalışmış, nasıl dostluklar kurmuş, nasıl röportaj yapmış ya da yapamamış, nefis.
Evinde karşılaştığı halde, Sartre Zeynep’i nasıl atlatıyor, Salvador Dali bir lokantada Zeynep’in masasında bir anda nasıl bitiyor, Joan Baez ve Elia Kazan’la yılların dostluğu nasıl pekişiyor, Engin Cezzar’a Hamlet rolü nasıl öneriliyor, hepsi ayrı öykü.
James Baldwin’in bir senaryosunda Türk çoban Rum balıkçıya soruyor, “kim söndürdü mehtabı”. Zeynep’te okuduğumda, uzun uzun düşünüyorum. Beni çok etkileyen bir bölüm.
Joan Baez bir şarkısında, “Gracias A La Vida”, diyor, hayata teşekkür ediyor.
Bir solukta müthiş keyifle okuduğum kitabı bitirdiğimde, aklıma Joan Baez’in bu şarkısı geliyor, Zeynep’e sesleniyorum:
“Gracias Zeynep”, böyle bir zenginliği tattırdığın için.

Hiçbir zaman tatil zamanı değil

TÜRKİYE böyle bir ülke. Gazetecilere hiç bir zaman tatil zamanı değil. Her gün bir olay, her gün bir olaydan ötekine uzanma.
Her gün yazmak, kimine göre rahat, hatta alayla anlatanlar var, “iki şık şık, bir tık tık, yazı tamam”.
Kimine göre, her an iğneyle kuyu kazmak gibi, yorucu ve dikkat isteyen bir iş.
Değişmeyen gerçek ise, büyük sorumluluk. Çünkü, bu işin sonunda her şey var. Ödülden hapishaneye, ikramiyeden işten atılmaya kadar. Ama o sorumluluk yok mu, insanı o yoruyor. Farklı güçler arasında denge kurmaya çalışmak.
Türkiye ya da dünyada ne yaşanıyor olursa olsun, yok öyle değil, aynı işi yapmış ve yapan meslektaşlarım gibi, geçmiş yıllarda tatili yarıda bırakıp geldiğim çok oldu, büro ya da gazete yöneticiliği üstlendiğim dönemlerde, o dönemler ayrı.
Uzun lafın kısası, şimdi tatil zamanı.
Bir süre izninizle, dönüşte yine görüşmek umuduyla.
Yazarın Tüm Yazıları