Zaha Hadid ile Mustafa Rakım Boğaz’da kucaklaştı

İtiraf edin ki, Batı’nın modern sanatıyla Doğu’nun bu pek zengin ama içine dönük, gizemli hat sanatını bir araya getiren böyle bir sergi için İstanbul’dan daha uygun bir şehir yoktur yeryüzünde.

Geçen hafta İstanbul "uykusuz" bir gece geçirdi. İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapan mekanlar sabaha kadar açıktı.

Dileyenler gün ağarıncaya kadar Bienal’in birbirlerine yakın bir mekanlarını dolaşma fırsatını buldular.

Böylelikle yıllardan beri Paris ve Berlin gibi önemli kültür merkezlerinde gelenek halini almış "uykusuz gece"yle biz de tanıştık.

İşte o gece, bu vesileyle kapılarını sanatseverlere açan Boğaz kıyısındaki Sabancı Müzesi’ndeyim. Gece saat 22.00 civarı.

Tek başına, Sabancı Köşkü’yle iç içe geçmiş modern müze binasının geniş salonlarına yolculuk dahi tek başına etkileyici.

Buna bir de Batı’nın soyut resimleriyle, Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer’in "Bizim soyut resimlerimiz de bunlar. Çünkü ne ifade ettiklerini, ne anlattıklarını bilemiyoruz" dediği Osmanlı hat sanatı örneklerini ekleyin.

Ortaya çıkan şey yani "Habersiz Buluşma" sergisi inanılmaz bir deneyim. "Habersiz Buluşma" İngilizce "Blind Date"ten çevrilmiş.

Çoğunlukla Amerikan filmlerinden aşina olduğumuz bu kavram yani "Blind Date" insanların birbirlerini tanımadan bir araya geldikleri bir buluşma. "Sürprizli" bir şey.

BATI SANATIYLA HAT BULUŞURSA

Eskiden tanıdıklar aracılığıyla, şimdi "internet" yoluyla gerçekleşen bu "sürprizli" buluşma sanat eserlerine nasıl adapte edilebilir?

Dünyanın en önemli sanat koleksiyonlarından birine sahip olan "Deutsche Bank"ın yetkilileri gelir, İstanbul’da Sakıp Sabancı Müzesi’nin kapısını çalar ve şöyle der: "Sizinle bir sergi yapmak istiyoruz. Bizim çağdaş, soyut resim, heykellerimizle sizin ünlü hat koleksiyonunu bir araya getirelim."

İtiraf edin ki, Batı’nın modern sanatıyla Doğu’nun bu pek zengin ama içine dönük, gizemli hat sanatını bir araya getiren böyle bir sergi için İstanbul’dan daha uygun bir şehir yoktur yeryüzünde.

Tabii ki aynı "benzersiz bir şekilde uygun olma" durumu, Avrupa ile Asya kıtalarını ayıran akıntılı suların geçtiği Boğaz kıyısındaki mekan için de geçerli.

Dolayısıyla Nazan Ölçer, Deutsche Bank’ın teklifini hiç düşünmeden kabul etmiş. Ve ekibiyle hemen işe girişmiş.

Ölçer, sergiyi hazırlarken "habersiz buluşmadan ötürü tedirgin bir ruh hali" içerisinde olduklarını söylüyor.

Ama gel gör ki böylesine "tedirgin bir ruh hali" sergiyi daha ilginç kılmasını, "zenginleştirmesini" önlememiş.

HABERSIZ BULUŞMADA MUTLU SON

Habersiz Buluşma sergisini gezerken karşınıza çıkan devasa yazı kuşakları ve kalıpları Topkapı Sarayı ve Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nden. Unutmayın. Nazan Ölçer uzun yıllar boyunca Türk ve İslam Eserleri Müzesini yönetti. Sakıp Sabancı Müzesi danışmanı Filiz Çağman ise Topkapı Sarayı’nı.

Her ikisi bu müzelerde "uyuklayan" hazineleri ezbere tanıyorlar. Değerlerini de biliyorlar.

Uykusuz Gece gezintisinde Sakıp Sabancı Müzesi’nin loş salonlarından birinde duvarda görüp anında çarpıldığım "yazı kuşağı kalıpları" şimdiye kadar pek rastlamadığım bir eser.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nden. 19. yüzyıl başında yaşamış hat ustası Mustafa Rakım’a ait. Rakım’ın Tophane’deki Nusretiye Camii için yaptığı "Celi Sülüs" yazı kuşağı kalıplarının tam altında ise kuş misali kanatlanmış beyaz nesneler.

İstanbul’a mimari katkılarından ötürü artık iyi tanıdığımız Zaha Hadid’in "Small Hana Handkerchiefs" adlı eseri.

Nasıl bir uyum içerisindeler anlatamam.

Biri artık unutulmuş hat sanatı olsa da ikisi bir arada nasıl modernler.

"Mutlu bir son" ile neticelenmiş bir "habersiz buluşma" desem.

İşte tam öyle.
Yazarın Tüm Yazıları