YSK muhtırası halkı kamçılar

SAAT 23’ü geçiyor. Mardin’de iki katlı, eski bir taş yapı. Ortası avluya açılıyor, çevresinde kafeler ve büyük bir lokanta var.

Haberin Devamı

Avluda dört kişilik orkestra yöreden parçalar çalıyor. Masalardan birinde bir çift göz göze, yanda bir başka çift el ele, onların önünde yirmili yaşlarda beş, altı kız hafif hafif demleniyor, derken orkestra folklor çalmaya başlıyor.
O çiftler, o genç kızlar ortaya fırlıyor, hep birlikte halay çekiyor.
Sıradan bu olay, beni etkiliyor, çünkü yıllardır böyle sahneler bu bölgede insanlara yasak, terör nedeniyle mümkün değil. Ama, şimdi o dönem geride. Bölge halkına güven geliyor.
Onlar orada halay çekerken, birileri yanıma yaklaşıyor. Sohbet hızla koyulaşıyor.
“NE OLMİŞ”
Konu şifreli YGS sınavları. Kürt arkadaş lafı yapıştırıyor:
“Sizi aldatmişlerdir, bizi zeten altmiş yıldır aldatirsiniz, ne olmiş”.
Konu BDP milletvekili Tuncer’in polisi tokatlaması. Kürt arkadaş:
“Ayip olmiştir, yakişmamiştir, ama siz bizi zeten altmiş yıldir tokatlirsiniz, ne olmiş”.
Konu Mecliste ayrı partiden milletvekillerinin birbirinin üstüne yürümesi. Kürt arkadaş:
“Hakaret olmamiştir, yaziktir, ama siz bizim onirimizle zeten altmiş yıldir oynirsiniz, küfür
etmiş, ne olmiş”.
Açılan konu ne ise, yanıtlar
reçete gibi, aynı mantıkla hep hazır. Hazır reçetenin arkasında bölge insanında bu kez tam bir kararlılık görüyorum. Terör yok, hayat rahat, şimdi ne yapacağını biliyor.
YASA DEĞİŞMELİ
Bu ayrıntıları aktarmamın nedeni, YSK’nın yedi BDP bağımsız milletvekilini veto etmesi.
Ortada bir sürü hukuki ve siyasi tartışma var. YSK kararının hukuki dayanağı var ve o yasa 12 Eylül’den kalma.
Son anayasa referandumunda, “12 Eylül ile hesaplaşıyoruz” diye ortaya çıkanlar ve referandumu destekleyen bile, şimdi “olmaz böyle şey” diyerek ayaklanıyor. Hani, nerede hesaplaşma? Madem hesaplaşma, bu kadar kritik yasalar neden hala yürürlükte?
İşin vahim yanı, BDP böyle bir olayla karşılaşmamak için, veto öncesinde YSK ile görüşüyor, BDP’lilerin söylediğine göre, onlara YSK’dan “sorun yok” yanıtı geliyor. Ancak, sonradan vetolar geliyor. Aklıma, “zeten altmiş yildir aldatirsiniz” lafı geliyor.
BDP haklı olarak ateş püskürüyor, çeşitli yorumlar yapıyor. Bence, her şeye rağmen seçime katılmaları gerek. Biliyorum, yeni kırgınlıklar taşıyorlar. Ama, hayati olan, bölge insanının Mecliste temsil edilmesi ve o insanları temsil etmek, BDP’nin görevi.
Aslında YSK kararının çarpıcı bir örneği, 2002 seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın vetolanması. Ama, o zamanki CHP lideri Deniz Baykal’ın katkısıyla Erdoğan’ın vetosu gideriliyor ve hiç yoktan var edilen bir nedenle Siirt seçimi iptal ediliyor, Erdoğan Siirt’ten milletvekili seçiliyor, Başbakan oluyor.
Şimdi Meclisin toplanarak 12 Eylül artığı bu yasayı temizlemesi mümkün. Hatta, bu aynı duruma düşmüş ve bundan kurtulmuş olan Tayyip Erdoğan’ın görevi. Hukuken doğru, siyaseten sonuna kadar haksız vetoları düzeltmek, Erdoğan’ın elinde.
Geçen hafta yeni tanıdığım, eskiden bildiğim insanlar gözümün önüne geliyor. YSK’nın muhtıra niteliğindeki vetosu, o insanları kamçılayacak, BDP milletvekili sayısını arttıracak.
Her yönüyle Türkiye pratiğine aykırı olan bu kararda beni rahatsız eden noktalardan biri, PKK’nın alacağı tavır. Ondan kaygı duyuyorum.

Haberin Devamı

Baykam’a saldırıda “Köpekler” filmini anımsadım

Haberin Devamı

ORTA yaşlı, zengin bir kadın. Kentin en işlek caddelerinden birinde şato gibi bir evde yalnız yaşıyor. Yardımcısı değil, yardımcıları ile birlikte.
Yardımcılarının tesadüfen aynı anda evde olmadığı bir sırada, evi dört serseri basıyor. Evde kadına olmadık işkenceleri yapıyor, amaçları hırsızlık. Kadın nesi varsa veriyor, nafile, serseriler, filmdeki tanımla “köpekler” doymak bilmiyor. Kadın bir ara kurtuluyor, kendini caddeye atıyor, yüzlerce araba geçiyor, kadın bağırıyor, çağırıyor, nafile, kimse yardıma gelmiyor. Serseriler gelip kadını yeniden eve kapatıyor. Tam kabus.
Bıçaklı saldırıya uğrayan Bedri Baykam oradan geçen arabalardan birine binip hastaneye gitmek istiyor, kimse oralı değil. Herkes kaçıyor, korkudan, benim de başıma bir şey gelir, kaygısından. Hepimize “insanlık ölmüş” dedirten manzaralar. Geldiğimiz yer burası.
Baykam’a saldırı ideolojik. Saldırgan neden ve nasıl bu kadar doluyor, gerginlik tohumları nasıl ekiliyor, orası ayrı. Baykam’ın en kısa sürede sağlığına kavuşması dileğiyle, ünlü ressamımıza geçmiş olsun, diyorum.

Haberin Devamı

Leyla Zana: “Türkiye’yi kucaklayacağız”

DÖRT, beş yıllık aradan sonra, Leyla Zana ile geçen hafta Diyarbakır’da iki saat sohbet fırsatı buluyorum. O ertesi gün dil ile ilgili uluslararası bir toplantıya katılmak üzere,  Paris’e uçuyor. Şu anda muhtemelen Brüksel’de.
Sohbet aramızda, yazılmasını istemiyor. Ancak, şimdi aniden gelen siyasal yasak karşısında, onun üç cümlesini yazmak
ihtiyacını hissediyorum:
“Öyle umutla bakıyoruz ki, ileriye, sanki bu sefer kardeşlik iyice yerleşecek ve her şey çok daha güzel olacak. Demokrasi, birlikte yaşamak, insan hakları gibi kavramların içini doldurmaya çalışacağız. Daha da önemlisi, biz bütün Türkiye’yi kucaklamaya çalışacağız”.
Buna fırsat bırakmıyorlar Leyla.

Yazarın Tüm Yazıları