ZEYNEP Devrim Gürsel’in babası az rastlanır türden adam gibi bir adam ve iyi bir gazeteciydi.
Mustafa Gürsel’i genç yaşta kaybettik. Zeynep büyüdü, beş yıldır tasarladığı projeyi gerçekleştirdi. Ortaya son derece yaratıcı, 20 dakikalık şekerli kahve tadında bir belgesel çıktı, adı Ne İse Halim, Çıksın Falim. Türkiye-AB ilişkilerini her kesimden 21 Türk’ün kahve falı bakarak ele aldığı, güldüren ve düşündüren bir kısa film.
Fala bakanlar Zeynep’in AB-Türkiye ilişkilerinin falına baktığını bilmiyorlar. Zeynep neyi tuttuğunu falın sonunda açıklıyor.
Bakalım çok özetle Türkiye ile Avrupa’nın kahve falında neler neler çıkıyor:
"Vuslat her zaman mümkün ama, kavuşamayan sevgili olmak da var, bilemem artık... Sen orada duracaksın ben burada duracağım, kavuşacağız, öyle bir şey yok."
"İnanmıyorum ya... Burada yine E çıkmış, U harfi var, E harfi var..."
"Fal tuhaf bir şey söylüyor. Bir yılan. Normalde yılan düşmandır. Fakat bu yılanın yol olduğunu görüyorum. Çok uçarak gittiğin bir yol. Nedense tehlikeli... Ama aynı zamanda o yılanın başının yani yolun sonunun, varışın bir mücevher olduğunu görüyorum."
Filmin bir yerinde fallara ara veriliyor, Turgut Özal 1987 yılında AB üyeliğine resmi başvurumuzu yaptığımız günkü konuşmasında diyor ki: "Uzun ince bir yolun başındayız, zorlukları olan bir yoldur bu... Bizi kızdıracak belki çok hadise olacaktır. Hiç beğenmediğimiz, istemediğimiz lafları duyabiliriz."
* *Ê *
Film fallarla devam ediyor. Özetle:
"....laflar laflar. Hiç aydınlık bir tarafınız kalmamış, içiniz kararmış diyeyim..."
"Zaman zaman o arkadaşınla ilgili sorunlar yaşıyorsun. Sen şaşırıyorsun, ben öyle demek istememiştim, ama o öyle anlamış."
"Duygusal birisiniz galiba. Etkileniyorsunuz böyle konuşmalardan ve kalabalıklardan ama gene de bildiğinizi yapın en iyisi."
"Maddi sıkıntı içindesin çünkü beklediğin yardımı yapmaktan vazgeçmişler."
"...Sonuçta ilerisi için güzel bir evlilik seni bekliyor."
"Bir şey söyleyeyim mi o çok, çok iyi. Maddi anlamda da iyi, işinde de diyeyim."
"Bir sürü yerle bağlantısı var bu insanın. Yani senin yolunu çok açabilir. O bakımdan bu irtibat ve ilişki hiç kaybolmamalı."
"Bence senin bu çok eski bir arkadaşın. Çok eskilerden tanıdığın..."
"Allah Allah çok enteresan... Hiç böyle bir şey görmemiştim. Bak, sürekli değişiyor."
"Dilekleriniz oluyor. Ama düşündüğünüz şeylerin düşündüğünüz zamanda olmama ihtimali var."
"Çok güzel, çok da büyük bir kapı açılacak inşallah size, öyle olsun. Aydınlık, büyük kocaman bir kapı."
"İleride sen ne dersen de bir gelinlik giyeceksin arkadaşım. Ama biraz daha var, diyeceksin ki Semiha Abla dahası mı var ama bir süre sonra çok güzel bir beraberlik yaşayacaksın. Ama daha değil. Biraz daha var diyorum ben."
Filmin bir noktasında bir panelde Mesut Yılmaz’a soru geliyor: "Sizce AB üyeliği ne zaman olur?Yılmaz’ın cevabı: "Bu soruya ancak falcılar cevap verebilir..."
Türkiye, Avrupa’nın kapısını 50 yıl önce çaldı. 31 Temmuz 2009 itibariyle de katılım sürecinde 50. yılımızı idrak ettik...
Ve film bir şarkıyla bitiyor: Bir fincan kahve olsam, 40 yıl hatırım vardı. Ömrümü sana verdim, dönüp baksan ne vardı...