Paylaş
FAİZLERİN bilmem kaç pualık yo-yo oyunlarıyla kafa bulabilselerdi. Her şey kız çocuk zıbınının pembesi gibi sunulmaya devam etseydi. Yalanlar ortaya dökülmeseydi.
Ortalıkta dolaşan çeşitli beden numaralı finans tenorları süklüm püklüm olmasalardı. ‘‘mucize yaratan vatanımda’’ ölümün adı olur muydu? Cezaevindeki ‘‘ölüme ölüm’’ denir miydi? Hükümet açıklamalarının gündemine ‘‘ölüm’’ yerleşir miydi?
Hangi hükümet olursa olsun, DSP destekli ANAP, ANAP destekli DSP, merkeze gelmiş MHP'li istikrar hükümeti vs. hangi birinin gündemi Türkiye gerçeklerinin sistematiği ile buluştu? Karıştırın gazete köşelerini, geri sardırın televizyonların ana haber bültenlerini ‘‘mucize’’ mangalda kül bıraktı mı?
Oysa gazeteciye ulaşan elektronik postadan fışkıran mesajlar bile toplumun gerçek gündeminin neler olduğunu tanımlıyor. Görmek isteyen gözlere takılan kareler ve de duyulan seslerin vurgusu ise çok daha çarpıcı.
Elektronik posta giderek bir ‘‘insan hakları’’ forumuna dönüşüyor. İyi niyetle okunursa eğer Türk toplumunun gerilimlerini, öfkelerini, taleplerini, beklentilerini ve nasıl bir dünyada yaşamak istediğini yakalamak mümkün bu mesajlardan.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün 52. yıldönümü için düzenlenen etkinlikler ilk kez bu kadar ilgi görüyor! Paneller bu kadar dolup taşıyor.
1989 sonrasında değişen dünyayı algılayamayan siyasi sınıfın kısa menzili, IMF personeli Cottarelli'nin edeceği iki kelamla şekillene dursun. IMF'nin verdiği ödevi beceremeyince ‘‘buhrana’’ girip on milyar dolarlık sakinleştiriciyle filan huzur bulsun! Toplumun dinamiği kesinlikle buralarda değil!
Bana ve bizlere ulaşan yüzlerce ‘‘mail’’ ölüm oruçları, af rezaleti, farklılıklarla beraber yaşama talebi, ‘‘Ben insanca yaşamak istiyorum’’ haykırışlarıyla dopdolu.
Söze ‘‘Lüften sonuna kadar okuyun’’ diye başlıyorlar. En bezgininin birkaç satırlık feveranıyla, daha umutlusunun ise uzun uzun yazdığı metinlerle! Alt alta koyunca tümü birden İnsan Hakları'na saygılı bir toplumda yaşama isteğini dile getiyorlar.
Bütün bunlar ‘‘faiz indi çıktı’’lar kadar ‘‘heyecan verici’’ ve ‘‘uyarıcı’’ değil elbette! Ama ne yapalım!
Tarih çoğu zaman siyasetten hızlı gelişiyor.
Hálá 80'lerde yaşayanlar sadece ‘‘faiz indi çıktılar ve de özelleştirmelerle’’ toplumların gelecek tasarımlarını yapabileceklerine inanıyorlar.
Oysa 1989'dan yani Berlin Duvarı'nın yıkıldığı tarihten bu yana ‘‘tarih’’ hükmünü sürdürüyor. On yıllık değişim ve yeniden yapılama tarihi. İnsan Hakları'nın ön planda olduğu bir siyasi kültürü oluşturma gündemi!
Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. İonna Kuçuradi, 1999'da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde gazetecilere yönelik İnsan Hakları Eğitimi programı düzenlediğinde ‘‘Gazetelerin İnsan Hakları Sayfası açması gerekiyor’’ demişti.
Ne kadar haklıymış.
Paylaş