Paylaş
FEVZİ KIZILKOYUN: SURİYE’YE DEFALARCA GİTTİM İLK KEZ HALKI RAHATLAMIŞ GÖRDÜM
SORU: Seni Suriye’de en çok ne etkiledi Fevzi?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Beni en çok etkileyen iki şey vardı... BİR: Sednaya Cezaevi. İnfaz ve işkence odaları korkunçtu. İKİ: Savaş yorgunu Suriye halkının meydanlardaki coşkusu.
*
SORU: Türk gazeteci olmak bir avantaj mıydı?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Avantajdı. Bunun iki nedeni var. HTŞ, Türklere ve Türk medyasına olumlu yaklaşıyor, bir. Suriye halkı Türkleri çok seviyor, iki.
*
SORU: Dünya medyasının ilgisi... A) Muazzamdı. B) Orta halliydi. C) Eh işteydi. Hangisi?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Orta halliydi. Başta temkinlilerdi, gün geçtikçe dünya medyasının ilgisi arttı.
*
SORU: Halk, ülkede çoğulcu bir yapının oluşması konusunda umutlu mu?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Halk, Baas rejiminin yıllar süren baskısından bıkmış, bunalmış. Yeni döneme umutla bakıyor. Birlikte bir yaşam kuracaklarına inanıyorlar. En büyük beklentileri ise yeni bir anayasa.
*
SORU: HTŞ, gerçekten dönüşebilir mi?
- FEVZİ KIZILKOYUN: HTŞ, dönüşmeye başladı bile. Kozmopolit yapıya sahip Şam ve Halep’te ılımlı ve özgürlükçü bir yaklaşım ortaya koydu. Tüm Suriye’yi kapsayan bütünleştirici bir dil geliştirerek, “Suriye halkı” ve “Özgür Suriye” söylemlerini öne çıkarıyorlar. Tek endişe şu: HTŞ içindeki radikal gruplar, bu sürece ne kadar uyum sağlayacaklar?
*
SORU: Ahmet Şara’ya bakış nasıl? Ahali ne diyor Ahmet Şara hakkında?
FEVZİ KIZILKOYUN: Muhalifler tarafından kahraman olarak görülüyor. Çağrısıyla on binlerce kişi kutlamalar için meydanlara toplandı. Şiiler ve Hıristiyanlar biraz temkinli yaklaşıyorlar, ancak bütünleştirici söylemlerini önemsiyorlar. Tüm Suriye halkını kucaklayıcı açıklamalarına güveniyorlar.
*
SORU: Suriye’nin imarı, en büyük sorun. Bu konudaki beklentileri nedir Suriyelilerin?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Suriye’nin yarısı harabeye dönmüş. Hem imarında hem de ülkenin yeniden ayağa kalkmasında en büyük beklentileri Türkiye. Şu an güvendikleri tek ülke Türkiye diyebiliriz.
*
SORU: Suriye’de televizyon yayını başladı mı, gazete var mı?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Devlet televizyonu yayına, devletin haber ajansı Sana da haber akışına başladı. Ahmet Şara, halka yönelik çağrılarını Sana Haber Ajansı üzerinden veriyor. Esad döneminde ülkeyi terk eden birçok Suriyeli gazeteci ülkelerine döndü. Dijital mecralarını etkin kullanıyorlar.
*
SORU: Sahada en çok hangi konuda sıkıntı çektin?
- FEVZİ KIZILKOYUN: İlk günlerde meydanlarda, sokaklarda, caddelerde silahlı grupların zafer kutlamaları için sürekli havaya ateş açması endişe vericiydi. Susmayan silah sesleri, kaza kurşunu veya yorgun mermi korkusu. Kırsal alanlarda ve dış mahallelerde ise mayın veya patlayıcı tehlikesiyle karşılaşma tedirginliği yaşadık. Bir de Şam’ın kaotik trafiği.
*
SORU: Güvenlik sorunu var mı ülkede?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Şu an güvenlik sorunu yok. HTŞ’nin ismi bile caydırıcı oldu. Suç işlenirse HTŞ’nin cezalandıracağı korkusu var. İlk günlerdeki düzensizlik bitti. Şu anda görünen en önemli sorun sivillerde bulunan silahlar.
*
SORU: Birinci günden son güne değişim nasıldı?
- FEVZİ KIZILKOYUN: Ben 2011’den bu yana çok kez Suriye’ye gittim. İlk kez Suriye halkını bu kadar rahatlamış, mutlu ve umutlu gördüm. Başta tedirginlik yaşayan halk, gün geçtikçe sokaklara, meydanlara inerek kutlamalar yaptı. Kutlamalara katılanların çoğunun gençlerden oluşması dikkat çekiciydi. HTŞ ve muhaliflerin gelişine en çok gençler sevinmiş gibi.
MERT GÖKHAN KOÇ: NAZİLERİN AUSCHWITZ KAMPI’NA BENZEYEN GÖRÜNTÜLERLE KARŞILAŞTIM
SORU: Çektiğin en iyi fotoğraf hangisi? Benimle paylaşır mısın?
- MERT GÖKHAN KOÇ: Şam Hastanesi morgunda çektiğim fotoğrafı unutamam. Bu fotoğraf, Esad yönetiminin insanlara yaşattıklarının özeti gibiydi. Fotoğrafın öyküsü şu: Şam’ın düşmesinin ardından bulunan çürümeye yüz tutmuş, işkence izleri dolu bedenler, Şam Hastanesi’ne taşınmıştı. Biz de yaşananları görmeye gittik. Hastane girişindeki duvarda cesetlerin fotoğrafları asılmıştı. Telefon ışığıyla fotoğraflara bakanlar, teşhis için ise morga giriyorlardı. Altı cesedin olduğu odaya yakınlarının kollarında giren bir kadın, ceset torbası açılınca şoka girerek hıçkırıklara boğuldu. Kadının yüzündeki acıyı asla unutamam.
*
SORU: Seni en çok hangi görüntü etkiledi?
- MERT GÖKHAN KOÇ: Başta Sednaya Hapishanesi olmak üzere, Mezze Askeri Hava Üssü’ndeki hapishaneler ve işkencehane diyebileceğim hücreler beni en çok etkileyen görüntüler oldu. Sednaya’nın en alt katında lağım sularının ve pisliğin içindeki ışıksız hücreler korkunçtu. “Beyaz Bina” olarak tabir edilen ancak simsiyah duvarları arasında 30’dan fazla kişinin üst üste yattığı ürkütücü koğuşlar. Cesetlerin imhası için kullanılan pres makineleri. Bu manzaralar bana Nazilerin Auschwitz Kampı’nı hatırlattı.
Mert Gökhan Koç’un en etkilendiği fotoğraf.
*
SORU: Fotoğraf çekerken “hop, çekemezsin” diyen herhangi bir otorite mensubu oldu mu?
- MERT GÖKHAN KOÇ: Şam’ın düştüğü gün M5 karayolu üzerinde başkente ilerlerken HTŞ’ye teslim olan sivil kıyafetli Esad rejimi askerlerini gördüm. Aracı durdurup inmeye çalıştım ama HTŞ savaşçıları buna izin vermeyip zorla devam ettirdi. Neyse ki araç durmadan ne olur ne olmaz diyerek camdan çektiğim fotoğraflar beni kurtardı. Ancak onun dışında hiçbir yerde herhangi bir engelle karşılaşmadım.
*
SORU: Türkiye’ye döndüğünde “Anlat bize. Neler oluyor orada?” dendiğinde ne anlatıyorsun.
- MERT GÖKHAN KOÇ: Sednaya’yı ve diğer hapishaneleri anlatıyorum. Rejimin yerle bir ettiği muhalif mahallelerden Doğu Guta’yı, Harasta’yı, Joubar’ı, Zamalka’yı anlatıyorum. Yıkık dökük binalar arasında yaşayanları, molozların içinde oynayan çocukları anlatıyorum. Duyanlar kulaklarına inanamıyor, bazıları da “Suriyeliler Türkiye’ye kaçmakta haklıymış, sanırım ben de olsam kaçardım” diyor.
*
SORU: Suriye’deyken ailenle iletişim kurdun mu? Endişeli miydi ailen?
- MERT GÖKHAN KOÇ: Azez’den sonra Şam’a kadar internet ve telefon konusunda büyük sorunlar yaşadık, hiçbir yerde iletişim sağlayamıyorduk. İnternet bulduğumuz her noktada ailemle temasa geçtim. Sıcak çatışmaların da olduğu bir bölge olduğundan ailem de zaman zaman endişeleniyordu, özellikle İsrail’in Şam’ın bazı noktalarını bombalaması onları zaman zaman telaşlandırdı.
*
SORU: Barınma ve yemek... Bu konularda sıkıntı var mı?
- MERT GÖKHAN KOÇ: Barınma konusunda Şam’da ilk günler büyük sorun yaşadık. Gittiğimiz oteller ya kapalıydı ya da müşteri almıyordu. Barınma ve yemek sorunu birkaç gün devam etti. Hayat normale döndükçe sorunlar da ortadan kalktı. Yemek kültürü farklı olduğu için adapte olabilmek zor oldu. Bizim klasik kahvaltılarımız maalesef Suriye’de tercih edilmiyor, sabahları bile tavuk ya da et yemekleri tüketebiliyorlar. Çaylar çoğu zaman şekerli olarak ve büyük bardaklarla servis ediliyor. Kahve istediğinizde de genelde içinde kakule oluyor. Şam’da klasik ince belli bardaktaki Türk çayına ve sade Türk kahvesine hasret kaldık.
*
SORU: Peki ya Suriye’ye yine gitmek ister misin?
- MERT GÖKHAN KOÇ: Her fotomuhabirinin olmak istediği bir yerdi, tarihin değişmesine tanıklık etmek büyük bir tecrübe oldu. Hiç düşünmeden tekrar giderim.
*
SORU: Sırf kendin için çektiğin fotoğraflar var mı?
- MERT GÖKHAN KOÇ: Evet, özellikle muhaliflerin yırttığı, yaktığı, kurşuna dizdiği Hafız Esad ve Beşar Esad portrelerini gördüğüm her yerde çekmeye çalıştım. Her birinde ayrı bir nefret ve öfke izi vardı.
Paylaş