Geçtiğimiz günlere kıyasla daha sakin bir piyasa görünümü var. Döviz kurları ve gösterge faiz oranlarında gerilemeye karşılık borsa belirli bir bantta hisse bazlı hareketlerle dalgalandı. Gösterge faiz düşüşünde Hazine’nin itfasının çok altında borçlanması, döviz kurlarındaki düşüşte ise ABD ile ilişkilerde iyileşme, devam eden dış borçlanma, ağustostan sonra eylülde de cari fazla verilmesi gibi bazı etkenleri saymak mümkün. Faiz düşüşüne rağmen döviz kurlarında yukarı yönlü bir tepki hareketi olsa da güç kazanamadı. Kasım ve aralık ayında ekonomi yönetimi enflasyonda gerileme bekliyor. Fakat düşüş henüz görülmedi. Gerek gösterge gerekse Merkez Bankası faizi enflasyonun altında. Kasım ayında itfa-ödeme 21, borçlanma 3, borçlanma hedefi ise 22 milyar TL idi. Hazine piyasada likidite bırakarak faiz oranlarının düşüşüne yol verdi. Ancak enflasyonu düşürmeden faizi düşürmek geçmişte denenen bir yöntem. Sonuçları ise malum, beklendiği gibi olmadı. Dileriz bu defa farklı olur.
Son düzenlemeler parasal gevşeme sinyali. Hatırlanırsa geçen ay beyaz eşya, otomotiv ve mobilya sektöründe vergi indirimleri gelmişti. Hatta geçtiğimiz günlerde yine lokomotif sektörlerden inşaat sektörüne de destek sağlanacağı konusunda basında haberler yer aldı. Hatırlanırsa geçen haftaki yazımızda bu durumu Merkez Bankası’nın sıkı para politikasıyla temel maliye politikası arasındaki uyumsuzluk başlangıcı olarak görmüştük. Şimdi para politikası da uyum sağlamış oluyor. Ekonomideki canlandırma tedbirleri yavaşlayan ekonomi çarklarını tekrar hareketlendirmek, artan işsizlik, borç yapılandırmaları ve konkordatoları azaltmak için bir tedbir olarak görülebilir. Bununla birlikte yaklaşan yerel seçimler ile ilişkilendiren değerlendirmeler de var. Ancak 20 Eylül’de açıklanan Yeni Ekonomik Programda (YEP) ise büyüme hedeflerinin aşağıya çekilmesiyle ekonomide yavaşlama yönünde farklı bir vurgu vardı. Ayrıca önemli büyük projelerin erteleneceği ve durdurulacağı açıklanmıştı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Turhan, Kanal İstanbul ile ilgili hazırlıkların devam ettiğini açıkladı. Gösterge faizindeki düşüşün mevduat ve kredi faizlerine yansıması beklenen bir sonuç. Bu durum ekonomideki işleyişe ivme kazandırabilir. Fakat buna bağlı olarak cari açıktaki gerilemenin tekrar yerini yükselişe bırakması olasıdır. Enflasyonla birlikte tabi ki. Faiz ve enflasyonun paralel hareket etmesi de bilinen bir ekonomik gerçeklik. Anlaşılacağı üzere kolay çözüm yok. Ekonomide bir hamlenin başka dengelere farklı yansımaları olabiliyor. Ayrıca zorlaşan dış piyasa koşullarını da dikkate almak gerekecek. Dışarıda ticaret savaşı, küresel ekonomide durgunluk beklentisi, ABD ayağında ise parasal sıkılaştırma var.
BREXIT VE İTALYA
Dış gündemde ise AB’nin İtalya ve Brexit sorunu devam ediyor. İtalya’nın bütçe sorunu için 21 Kasım’da karar verilecek, Brexit anlaşması ise 25 Kasım’da. Petroldeki düşüşe hafif tepki vardı. Arzın kısılacağı spekülasyonlarının etkisi oldu. Düşük petrol fiyatı bizim için cari açık ve enflasyon düşüşüne katkı demek. Avrupa Merkez Bankası’ndan “2019’da faiz artırımı zor mesajı” gelirken başkan Draghi, “Genişlemenin önümüzdeki yıllarda sürmesini bekliyoruz” dedi. Yani Avrupa’da mevcut gevşek para politikasına devam. Avrupa’nın en fazla dış kaynak kullandığımız piyasalardan biri olması açısından olumlu bir gelişme. Para piyasalarında (faiz, döviz) daha iyimser, buna karşılık borsada zayıf görünüm korunuyor.
DOLAR/TL’DE 5.30 ÖNEMLİ
Piyasalardaki olumlu havanın etkisi zayıflarken borsada düşüş döviz kurlarında ise yükseliş denemeleri görüldü. Olumlu gelişmeler belli ölçüde fiyatlanması dışında dış borsalarda görülen tepki çıkışlarının ivme kaybetmesi, yüksek gelen ekim enflasyonu, konut sektörüne destek haberleriyle birlikte yeniden tartışılmaya açılan Merkez Bankası parasal sıkılaştırma politikası ile maliye politikası arasındaki uyumsuzluk konusu, kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’den gelen “Türkiye ekonomisi muhtemelen resesyona girdi. Türk ekonomisinin 2019 ortasına kadar her çeyrekte daralmasını bekliyoruz” yönündeki değerlendirmeler iyimserliği azaltan bazı gelişmeler.
KASIM AYI UMUDU
Beyaz eşya, otomobil ve mobilyadan sonra lokomotif sektörlerden sonra konut sektörüne destek olunacağı haberleri, yeni ekonomik program (YEP) çerçevesinde ekonomideki yavaşlama vurgusu ve uygulanan sıkı Merkez Bankası politikalarıyla uyum konusunda tereddüte neden oldu. Temel dört sektöre destek, yeniden ekonomide canlanma hamlesi olarak yorumlandı. Beyaz eşya, otomobil ve mobilya sektöründeki vergi indirim kısa bir süreyi kapsayacağı için piyasalar biraz duyarsız kalmıştı. Ancak henüz teyit olmasa da konut stokunun bir kısmının kamu bünyesine alınacağı haberlerinin gelmesi farklı algılanmaya başlandı. Moody’s bu gelişmeleri makroekonomik dengelenmeye zarar verecek, TL ve kredi notu açısından da negatif bir durum olarak görüyor. Diğer yandan 21 milyar TL’lik iç borç ödemesi nedeniyle kasım ayı iç borç ödemeleri açısından kritik görülüyordu. Tasarruf tedbirleri sayesinde Hazine’nin finansman ihtiyacının azaldığı gerekçesiyle 12-13 Kasım’daki üç borçlanma ihalesi iptal edildi. Bu durum gösterge faiz oranlarına düşüş, döviz kurlarına da yükseliş olarak yansıdı. Ayrıca geçen hafta 1.5 milyar Euro tutarındaki dış tahvil borçlanmasıyla bu yılki dış borçlanma hedefinin geçildiği açıklandı. Özetle maliyetler yükselse de borçlanma sürüyor. Geçen haftanın önemli bir başka konusu enflasyondu. Ekim enflasyonu yüzde 10’luk indirim kampanyaları, zabıta kontrolü ve döviz kurlarındaki düşüşlere rağmen beklentilerin üzerinde geldi. Düşüş ile umutlar kasım ayına kalmış görülüyor. Ekonomi yönetimi alınan tedbirlerin etkisinin kasımda belirginleşmesini bekliyor.
PETROL VE CARİ AÇIK
Dış gündemde ise bu sıralar yine yoğun. ABD Merkez Bankası(Fed) beklendiği üzere 8 Kasım toplantısında faiz konusunu pas geçti. Fakat 19 Aralık toplantısında faiz artışına kesin gözüyle bakılıyor. Yani politika değişikliği yok. Ayrıca büyüme, istihdam yönünden ABD ekonomisinin güçlü görünümü sürüyor. 6 Kasım ara seçiminden Trump biraz yaralı çıksa da ABD dolarındaki Fed etkisi hissediliyor. Avrupa’nın İtalya sorunu ve gevşek para politikasının sürecek olması Euro’daki aşınma ile dolardaki değerlenmeye katkı yapıyor. Bu durum petrol ile altının ons fiyatına düşüş yönlü etki ediyor. Petrolde küresel ekonomideki durgunluk beklentisi, arz ve stok artışının yanısıra Trump’ın İran’a ambargoda sekiz ülkeye tanınan istisnayı kastederek “petrol fiyatlarını aşağıya çekiyorum” açıklamasının katkısı da var. Petrol fiyatındaki düşüş aynı zamanda bizdeki cari açığı azaltacak bir gelişme. Piyasalarda yön konusunda döviz kurları belirleyici olmaya devam ediyor. Borsada destek al, dirençte sat stratejisiyle bant hareketi korunuyor. Döviz kurlarındaki geri çekilmelerde döviz tevdiat hesaplarında hafif de olsa artışlar var. Ancak yabancı yatırımcının tavrı daha önemli. Son dönemde bir miktar satış tarafında olsalar da yabancıda bu aşamada kayda değer önemli bir pozisyon değişikliği görülmüyor. Piyasalarda olumlu hava yerini daha temkinli bir görünme bırakmış durumda.
BORSADA DÜŞÜŞ TRENDİ DEVAM
Piyasalarda gerginlik veri ve haber akışına bağlı olarak yerini daha olumlu bir havaya bırakmaya başladı. Kalıcı bir iyimserlikten söz etmek için erken ama döviz kurlarındaki düşüş geç de olsa borsaya tepki alımları olarak yansıdı. Borsada banka hisselerinin lokomotif işlevi sürüyor. Gündemin ilk sırasında yarın açıklanacak enflasyon var. Enflasyon ile mücadele planı çerçevesinde yüzde 10’luk fiyat indirimleri, döviz kuralarındaki düşüşün ardından beyaz eşya, otomobil, mobilya, gayrimenkul sektörüne ilişkin vergi indirimleri gelince enflasyon beklentileri aşağıya çekildi. Fakat İTO’nun İstanbul için açıkladığı ekim ayı perakende fiyatlardaki yüzde 3.47 artış bu yöndeki beklentileri biraz zayıflattı. Eylülde İstanbul’da aynı oran yüzde 4.04 seviyesinde idi. İstanbul, Türkiye geneli için ne kadar ölçü olacak onu pazartesi sabahı göreceğiz.
BEDELLİ VE İMAR BARIŞI
Enflasyonda önemli bir gerileme yaşanırsa bu durum doğal olarak döviz kurları başta olmak üzere piyasalara olumlu yansıyacaktır. Diğer yandan Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, 2018 yılı enflasyon hedefin bir kez daha yukarı yönlü revize etti. Yeni hedef yüzde 23.5 oldu. Yıla yüzde 5 hedefiyle başlandı, 20 Eylül’de açıklanan Yeni Ekonomik Program’da (YEP) yüzde 20.8’e çekilmişti. Kısa sayılacak aralıklarla temel makro ekonomi hedeflerinin değişmesi inandırıcılığı zayıflatıyor. Beyaz eşya, otomobil ve mobilya sektörüne gelen vergi indirimlerinin bu yıl için 72 milyar TL beklenen bütçe açığı üzerine olumsuz etkileri olabileceği endişeleri çok da geçerli olmazsa gerek. İki aylık süreyi kapsaması dışında imar barışı ve bedelli askerlikten sağlanan katkı bu durumu tolere edecektir.
Ayrıca piyasalardaki durgunluğu aşmak için böyle bir hamle gerekirdi görüşünde olanlar az değil. Zira ekimde otomobil ve hafif ticari araç pazarı yüzde 76.5 daraldı. Bir hamle yapmak belki gerekliydi ama bu defa da Merkez Bankası’nın ‘parasal sıkılaştırmaya devam’ açıklamasından birkaç saat sonrasında vergi indirimlerinin gelmesi, Merkez Bankası para politikası ile maliye politikasının uyumsuzluğunu çağrıştırdı. Hatırlanırsa geçmişte bu uyumsuzluk enflasyon ile mücadelede önemli bir zafiyet olarak görülmüştü. Bu tür gevşemeye yönelik tedbirlerin devamı gelmezse parasal sıkı duruşa çok da helal gelmez. Geçen haftanın veri bazında bir diğer dikkat çeken gelişmesi her ne kadar durgunluk işareti olarak görülse de ekim ayı dış ticaret açığında yaşanan yüzde 77’lik küçülme oldu. Bu durum cari açıkta azaltıcı yönde etkisi olacak elbette. Bu da döviz kurları üzerinde baskı yapabilir. Yine Hazine’nin 2019 finansman programında iç borç çevirme oranın yüzde 93 seviyesinde kalması olumlu yorumlandı. Ama yerel seçimi de dikkate alırsak yine anahtar kalem bütçe açığı olacak.
Para piyasaları (faiz, döviz) daha sakin görülürken borsada düşüş devam etti. Para piyasalarında Merkez Bankası kararları ve ekonomi yönetiminin son aldığı tedbirlerin etkisi gözlenirken borsa ise dış piyasaların çekim alanına girdi. Geçtiğimiz aylarda dış borsalar yükselirken iç gündem nedeniyle Borsa İstanbul çıkışa uyum sağlayamamış ve düşmüştü. Şimdi ise dış borsalarla birlikte düşüyor. Son iki üç haftadır dikkat çektiğimiz Dow Jones (ABD) ve Dax (Almanya) gibi öncü borsalardaki olası düşüşün iç piyasalara yansıyabileceği öngörümüz gerçeklik kazandı. ABD Merkez Bankası (Fed) faiz artırım ve parasal sıkılaştırma politikası, yükselen tahvil bono faiz oranları, son aylardaki ciddi primlere bağlı kâr satışları, ABD-Çin arasında süren ve diğer ülkelere de bulaşan ticaret savaşları, emtia fiyatlarındaki düşüş, ABD başta olmak üzere küresel ekonomilerdeki büyümenin önümüzdeki yıllarda yerini durgunluğa bırakabileceği yönündeki değerlendirmeler dış borsalara olumsuz etki eden gelişmeler.
EURO AŞINIYOR
JPMorgan’ın “ABD ekonomisinin önümüzdeki iki yılda resesyona girme olasılığı yüzde 50’nin üzerinde” açıklaması dışında diğer tahminlerde önümüzdeki 2-3 yıl için bu yüzdeler 60-80 gibi rakamlara ulaşıyor. Çin’in son ekonomik büyümesi ise yüzde 6.5 ile 2009 yılından bu yana en düşük seviyelere geriledi. Bu bağlamda bir kısmı hariç genelde maden, enerji, tarım, sanayi emtia fiyatlarında düşüş var. Piyasaların olası gelişmeleri önceden satma ve satın alma gibi huyları vardır. Oysa ABD ekonomisi bu dönem güçlü bir büyüme gösteriyor. Petrol fiyatındaki düşüşte 4 Kasım’da İran’a başlayacak ambargodan doğacak boşluğu S. Arabistan ve Rusya’nın doldurmak üzere uzlaşması ve bir parça da ABD dolarının değer kazanmasının etkisi de var. Bu arada İran Rusya’dan müttefik golü de yemiş oluyor. Altın fiyatlarındaki yükselişte ise ‘güvenli liman’ özelliğinin öne çıkmasının önemli payı var. Euro Bölgesi’nde İtalya’nın bütçe sorunu devam ediyor. Avrupa Birliği Komisyonu İtalya bütçesini kabul etmedi. İtalya’nın bilinen yüksek borçluluk ve bankacılık sorunlarının üzerine şimdi de bütçe konusu eklendi. Euro Bölgesi’nde başka sorunlu ülkeler de var elbette. Geçen haftaki Avrupa Merkez Bankası toplantısında faiz ve politika değişikliği yok. Başkan Draghi, faizler 2019 yaz sonuna kadar düşük kalacak, dedi. Buna karşılık ABD’de faizlerin yükseliyor ve yükselecek olması doğal dolara değer kazandırırken Euro’da aşınmaya neden oldu. Çok daha detaya kaçmadan özetleyecek olursak geçtiğimiz aylardaki dış piyasalardaki iyimserlik yerini gergin bir görünüme bırakmış durumda.
İç gündemde ise siyasi gelişmeler, beklendiği üzere faizi sabit tutan Merkez Bankası’nın sonuçları, 2019 bütçesi, yayınlanmaya başlayan 2018 yılı üçüncü çeyrek bilançoları gibi konu başlıkları var. İlk gelen bilançolar genelde iyi sayılır. Ancak faiz ve döviz kurlarındaki sert yükselişin ağustos ayında gerçekleştiğini ve bu aydan itibaren ekonomide yavaşlamanın belirginleşmeye başladığını dikkate alırsak, bilançoların sonraki dönemlerde aynı performansı koruması zor. Otomotiv ve inşaat sektörlerinde açıklanan veriler ekonomideki yavaşlamanın devamını teyit eder görünümde. 31 Ekim’de açıklanacak eylül dış ticaret verileri önemli. Hatırlanırsa ağustosta ihracat yüzde 6.5, ithalat ise yüzde 22.7 azalmıştı. Piyasalarda zayıf görünümle yeni denge arayışı sürebilir.
Piyasalarda uzun süredir yaşanan olumsuz seyir son birkaç aydır yerini daha ılıman bir havaya bıraktı. Bu durum yalancı bahar mı yoksa dip görüldü toparlanıyoruz mu ikilemlerini de beraberinde getirdi. Görünen ışığın nereye evrileceğini yorumlamak için daha fazla veriye ihtiyaç olacak. Net cevaplar için henüz erken. Ama Türk varlıklarında TL’nin değer kaybıyla ucuzlama olduğu bir gerçek. Hisse senetleri, tahvil bono, şirket değerleri, gayrimenkul dış piyasa değerlemelerine göre oldukça ucuz. Faiz yüksek, borsada fiyatlar ve değerler düşük. Gayrimenkuldeki ucuzlamaya ilk tepki birkaç aydır geliyor. Yabancılara yapılan konut satışları eylülde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 151.1 artarak 5 bin 615 oldu. Ağustostaki artış yüzde 129.6 idi. Gerçi Türk vatandaşlığına geçişte yatırım tutarının aşağıya çekilmesinin de bir parça payı olabilir. Ne diyelim darısı hisse senetleri ve tahvillerinin başına artık.
RAHİP İŞARET FİŞEĞİ OLDU
Bir diğer gelişme Hazine’nin geçen hafta içinde dış piyasalarda gerçekleştirdiği 2 milyar dolarlık tahvil ihracı. Deutsche Bank, Goldman Sachs gibi yabancı yatırım bankalarının aracılık ettiği tahvil satışının yüzde 60’ını ABD’li, yüzde 23’ünü İngiliz yatırımcılar aldı. Dış borçlanmalar yine yabancılardan sağlanan kaynaklarla çözülecek haliyle. Ayrıca Akbank’tan sonra İş Bankası’nın da sendikasyon kredi yenilemesi (rollover) önemliydi. Bardağın dolu tarafına bakacak olursak dış borçlanmalarda vade biraz daha kısalıp faiz oranı artsa da kaynak girişinin gerçekleşiyor olması önemli. Döviz kurları üzerinde diğer etkenlerin yanında bu gelişmenin de bir ölçüde katkısı olabilir. Piyasalardaki toparlanma çabalarının güç kazanmasında ABD’li rahibin serbest bırakılması işaret fişeği oldu sanki. Ancak Türkiye-ABD ilişkilerinde başka satır başlıkları var. İki bakanımızla ilgili yaptırım kararı, karşılıklı olarak demir çeliğe getirilen ek gümrük vergileri, 4 Kasım’da başlayacak İran ambargosu ve Rusya’dan alınan S-400 füze sistemleri konusu sayılabilir. Diğer yandan piyasalarda rahip Brunson olayının fiyatlanmasının önemli ölçüde tamamlandığı ve etkisinin azaldığı söylenebilir. İç ekonomik gündemde ise 25 Ekim Perşembe günkü Merkez Bankası toplantısı önemli. Faiz artışı beklenmiyor. Döviz kurlarındaki düşüşün yanında enflasyonda geri çekilme beklentisi mevcut. Enflasyon ekim ayında çift yönlü darbe ile karşı karşıya. Kur geçişkenliği ve yıl sonuna kadar etkili olacak enflasyon ile mücadele planını çerçevesinde yüzde 10’luk indirimlerin yansımaları olacaktır. Bu avantajların devamlılığı konusunda tereddüt olsa da kısa süreli bir duraksama mümkün. Hali hazırda mevcut enflasyon yüzde 24.52 iken merkez bankası gösterge faizi yüzde 24 seviyesinde. Enflasyonda önemli geri çekilmeler olmazsa bu görünüm çok sürdürülebilir görülmüyor.
Son haftalarda vurguladığımız dış borsalardaki zayıflama devam ediyor. ABD ekonomisindeki güçlü görünüme bağlı olarak Fed’in faiz artırımının sürecek olması dış borsalar üzerinde baskıya neden oluyor. Son aylardaki primlere bağlı olarak kâr satışlarının etkisini de saymak gerekecek. Ticaret savaşları ve bununla ilişkilendirecek olursak Çin’in yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6.5 ile 2009 yılından bu yana en zayıf büyüme verisi de dikkate değer. Avrupa ayağında ise İtalya’da bütçe ve borç sorunu sürüyor. İçeride hava yumuşamaya yüz tutmuşken dışarısının bozulması ve risk iştahının azalması talihsiz bir zamanlama. Dış piyasalardaki gelişmelere duyarlılık artışıyla birlikte temkinli bir piyasa görünümü ile karşılaşabiliriz.
YOĞUN gündem ile birlikte piyasalarda toparlanma çabaları devam ediyor. Ekonomi yönetimi yeni ekonomik programdan sonra enflasyon ile mücadele planı da açıklandı. Yıl sonuna kadar doğalgaz ve elektriğe kamunun zam yapmama ve özel kesimin de en az yüzde 10 fiyat indirimlerine yönelik tedbirlerin enflasyon üzerinde olumlu yönde bir etki yapması bekleniyor. Enflasyon, eylülde 2003’ten bu yana yüzde 24.52 ile en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Dünyada enflasyon sıralamasında ön sıralarda yer alan Türkiye için enflasyonla mücadele öncelikli ve gerekliydi. Fakat alınan tedbirler kısa süreyi kapsıyor. 2019 başından itibaren ne olacak, başka tedbirler gündeme gelecek mi, bilinmiyor. Enflasyon üzerinde daha kalıcı etki için yapısal önlemlerin alınması elzem görülüyor. Enflasyon üzerindeki kur geçişkenliği malum. Ağustosta cari açığın 2.5 milyar dolar fazla vermesi ilk başta olumlu etki yapsa da bunun ekonomideki durgunluğa bağlı olarak gerçekleşmesi nedeniyle piyasa pek tepki vermedi. Bu meyanda kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin “Türk ekonomisinin 2018’in ikinci yarısında resesyona girmesini bekliyoruz” açıklaması kadar Türkiye ile Arjantin’i birlikte değerlemeye tabi tutması da ayrıca dikkate değer.
İhracat artışıyla azalacak dış ticaret açığına bağlı olarak gerçekleşecek cari açıkta daralma veya fazla döviz kurlarında daha derin etkiler bırakabilir. Yıllık bazda 51 milyar dolarlık cari açık hala yüksek. Cuma günü ABD’li tutuklu rahip serbest bırakıldı. Piyasanın son günlerdeki beklentisi ve fiyatlaması bu yöndeydi. Doğal olarak piyasalara olumlu yansırken önümüzdeki haftadan itibaren etkileri azalacaktır. Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilim bir süreliğine düşse de tek sorun rahip konusu değil. 4 Kasım’da İran’a yaptırım başlayınca Türkiye’nin tavrı ne olacak sorusunun yanı sıra S-400 füze sistemleri gibi konu başlıkları var. Döviz kurlarındaki gevşemenin kalıcı olması için cari açıktaki küçülmenin yanı sıra dış kaynak girişi gerekecek. Türkiye’nin özel sektör ağırlıklı olmak üzere dış borç ödemeleri ve döviz açığı için de yeni sermaye girişleri önemli. Enflasyon ile mücadele planının sonuçlarının görülmek istenmesi yanında döviz kurlarındaki düşüşün devamı gelirse 25 Ekim’deki Merkez Bankası faiz kararı nasıl olacak bekleyip göreceğiz. Belki de ‘bekle gör’ deyip pas geçilir. Yüksek gelen eylül enflasyonu sonrası Merkez Bankası’ndan yeni faiz artırım gelebileceği yönünde beklentiler artmıştı.
İYİMSERLİK KORUNUYOR
Son dönemde iç gündeme döndüğümüzden dış kaynaklı gelişmelere duyarsız kalındı. Ancak ABD tahvil faiz oranlarındaki yükseliş ve dış borsalardaki sert düşüş dış ekonomik gündemi öne taşıdı. Yükselen faiz borsalar için önemli bir alternatif. Piyasa işleyişi gereği ters korelasyon söz konusu. Geçen haftaki yazımızda ABD’de faiz artışına dikkat çekmiş bunun piyasalara olumsuz yansıma olasılığından bahsetmiştik. Bu beklentimiz gerçeklik kazansa da ekonomi yönetimi tarafından açıklanan programlar ve ABD’li rahip davası etkisiyle bu yönde ciddi bir fiyatlama yapılmış değil. İç piyasalarda kısa süreli rahatlama sonrası dış piyasalardaki görünüm değişmez ise baskısı hissedilebilir. Ancak bu aşamada içerideki iyimserlik korunuyor.
DOLAR/TL KURU KÂR SATIŞLARININ ETKİSİNDE
DOLAR/TL kurunda kâr satışları sürüyor. Bir süredir devam eden yatay hareketin destek seviyesinin altına salınım gerçekleşti. İlk önemli destekler 5.83-5.70 seviyelerinde görülürken sonraki destek noktası 5.50 seviyesinde. Olası tepki çıkışının devamı için ise 6.05 seviyesinin üzerinde kalınması gerekecek. Sonraki dirençler 6.23 ve 6.50 seviyelerinde. Tepki alım denemeleri görülse de kâr satışlarının etkisinde kalınabilir.
Yüksek enflasyon piyasalarda son günlerde yeşermeye başlayan olumlu havayı bozarken ekonomideki denge ve beklentileri de deforme etti. Borsa düştü, faiz oranı ve döviz kurları yükseldi. Yıllık tüketici fiyat enflasyonunun yüzde 24.52 ile üretici fiyatının (46.15) iki katına yaklaşması önemli. Bu durum aynı zamanda önümüzdeki dönemde talep kısıcı politikalarla enflasyon ile mücadeleyi zorlaştıracak. Maliyet enflasyonu söz konusu. Bir diğer ayrıntı 20 Eylül’de açıklanan yeni ekonomik programda yer alan 2018 yılı için yüzde 20.8 enflasyon hedefi şimdiden aşılmış oldu. Bu yıl hedefi çok muhtemeldir ki tutmayacak. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak “en kötü” geride kaldı derken önümüzdeki hafta açıklanacak “enflasyon ile mücadele planı” beklenmeye başladı.
SICAK PARA ÇEKMEK
Yüksek enflasyonda döviz kurlarındaki yükseliş (kur geçişkenliği) başta olmak üzere gıda ve enerji fiyatları büyük paya sahip. Bu açıdan döviz kurlarının baskılanması enflasyon ile mücadelede çok önemli. Kur düşüşü için de ilk akla gelen tanıdık bildik yöntem faiz artışı. Ekonomide durgunluk sinyallerinin sıklaştığı bu dönemde faiz artışı ekonomiyi daha da yavaşlatacaktır. Faizi artırmazsan kuru tutmak zorlaşıyor. Dışarıdan ciddi bir kaynak girişi olmadığı sürece yüksek kur, yüksek faiz dönemi bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Enflasyon datası sonrası gözler 25 Ekim’deki Merkez Bankası toplantısına çevrildi. Merkez Bankası’nın gösterge faiz oranı (politika faizi) son enflasyon datasıyla enflasyonun altında kaldı. Her ne kadar iç faiz oranı dışarıya göre çok yüksek olsa da yeni bir hikaye ve beklenti henüz oluşmadığına göre, Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki bir ülke için negatif faiz getirisiyle sıcak para çekmek biraz zor olacak.
RAHİP ETKİSİ AZALDI
Döviz kurlarındaki düşüş, borsada banka hisseleri öncülüğündeki çıkış ile uzun bir aradan sonra daha olumlu bir havadan söz etmek mümkün. Deyim yerinde ise kış güneşi gibi. Henüz güçlü bir trend oluşumundan söz etmek için erken, temkinli görünümün tamamen dağıldığını söylemek bu aşamada zor tabi ki. Yatırımcılarda borsacı tabiriyle ‘kapıya yakın’ durumu hissediliyor. Türk varlıklarının ucuzluğu kadar dışarıdan ilginin biraz arttığı yönünde emareler oluşmaya başladı. Türkiye’de varlıklar uzun süredir ucuz. Ama ‘ucuz etin yahnisi yavan olur’ sözü gereği olsa gerek alıcı çekmekte zorlanılıyor. Umarız bu anlayış bundan sonra değişir. Özellikle Çin kaynaklı haberler, Türkiye ile Almanya arasında son dönemdeki yakınlaşma ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti bu açından yakından izlendi.
DARALMANIN GÖSTERGELERİ
Henüz teyit edilmeyen Çin’li Tatwah şirketinin Türk Telekom’daki yüzde 55 SPV hissesine talip olduğu haberi ilgili banka hisselerine (Akbank, Garanti ve İş Bankası) hareket getirdi. Haber belki de spekülasyondur, bilemiyoruz. Banka hisseleri lokomotif olduğu için piyasa geneline yansıdı. Döviz kurlarındaki gerilemeye de katkı yaptı. Döviz kurlarında daha belirgin kırılma perşembe günü Akbank’ın sendikasyon kredi yenilemesiyle geldi. Sendikasyonun faiz oranı öncekilere göre oldukça yüksek olsa da diğer bankalar için de referans oldu. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, bankacılık sektöründe sermaye yeterlilik rasyosunun 13’e inmesine ve “topladığımız kaynağın çok ötesinde kredi verdik” derken de yüksek kredi/mevduat oranına dikkat çekti. Bankalara reel sektördeki sıkıntı yansıyor haliyle. Sıkça vurguladığımız güven sorunu ise önemini koruyor. TÜİK’in yayınladığı ekonomik ve tüketici güven endeksleri yılın en düşük seviyesinde. Otomobil satışlarının yarı yarıya gerilemesi, ithalat ve ihracattaki düşüş, bazı önemli şirketlerde piyasa şartlarını gerekçe göstererek üretime ara verme ve kapasite düşürmeler, konkordato haberleri ekonomideki daralmanın göstergeleri.
ENFLASYON BEKLENİYOR
Bir tartışma da en kötü geri kaldı mı sorusu. Bunu söylemek için henüz erken. Merkez Bankası faiz artışı, yeni ekonomik program sonrası piyasalar şimdi de bankacılık kredilerine (kötü kredi) ilişkin düzenleme bekliyor. Önümüzdeki hafta iç gündemde çarşamba günü eylül enflasyonu var. Piyasa beklentisi aylıkta yüzde 3, yıllıkta yüzde 21’in üzerinde. Bu rakamlar gerçekleşirse enflasyona bağlı Merkez Bankası’ndan yeni bir faiz artışı gelir mi? Cuma günü ise ABD tarım dışı istihdam verisi var. Fed 26 Eylül’de 25 baz puan ile faiz artışına ve parasal sıkılaştırmaya devam mesajı verince ABD doları dışarıda değer kazandı. 12 Ekim’de ise tutuklu ABD’li rahibin duruşması var. ABD kaynaklı açıklamalarda serbest kalabileceği dillendirilse de Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahip davasının ekonomiyle ilgisinin olmadığını ve kararı mahkemenin vereceğini söyledi. ABD’li rahip serbest bırakılırsa döviz kurlarında gevşeme devam eder öngörülerine de bir bakıma cevap vermiş oldu. Ağustosta dış ticaret açığının yüzde 59 düşmesi cari açığa olumlu yansıyacak. Ancak 66 milyar dolar ile son yılların en düşüğüne gerileyen Merkez Bankası rezervindeki erime sürüyor. Döviz yatırımcısında yukarı yönlü beklenti henüz kırılmadı. Ayrıca ekim ayındaki 11 milyar dolarlık dış borç ödemesinin döviz talebini canlı tutması muhtemeldir. Dövizdeki düşüşün kontrollü olmasını biraz da bu gerekçelerde aramak yerinde olur. Piyasalarda temkinli iyimserlik sürüyor.